Sıkıcı bir dersin bitmesiyle rahat nefes vererek eşyalarımı topladım. Omzuma astığım çantayla bahçeye yürüdüm. Bir sonraki dersime daha bir saat vardı. Bu vakti basket oynayarak geçirebilirdim. Basketbol oynamayı çok severdim. Lisede takım kaptanıydım. Okulumuzu temsil eder, maçlara çıkar ve güzelce alırdık sayıları. Kaybettiğimiz an sayısı bir elin parmağını geçmezdi.
"Selam beyler."
"Selam Jeon."
Eunwoo bana hep soyadımla seslendirdi. Böylesinin daha havalı durduğunu söylerdi manyak herif. Havalı olmak gibi bir amacım yoktu, zaten öyle değil miydim?
"Var mısın?" Kafasıyla potayı gösterdiğinde ne demek istediğini anlayarak onayladım. "Kaybedersen alırım motorunu."
"Ondan uzak dur pislik."
"Tamam, tamam." Dedi gülerek. Ben de sırıttım hafifçe. "Bu seferlik normal oynayalım."
O da geldiği lisede takım kaptanı olduğu için gayet iyi oynuyordu. Bu yüzden onunla yaptığımız maçlar çekişmeli geçerdi. Biz oyuna başladığımızda insanlar etrafımıza toplanır çılgınlar gibi tezahürat yaparlardı. Yine öyle olmuştu. Yorulduğumuzda kısa bir mola vermiştik. Bizi izleyen Yugyeom'un uzattığı şişeyi kafama dikerken onu fark etmiştim. Onca kişinin arasında görebilmiştim onu. Taehyung'la konuşuyordu. Benim aksime yine oldukça renkliydi. Saçlarının altına geçirdiği renkli bandana olduğundan daha sevimli göstermişti. İnce belinde yine minik bir çanta vardı. Fakat bu sefer ki turuncuydu, kıyafetleriyle uyumlu. Bu tür çantaları gerçekten seviyor olmalıydı. Hafif gülümsemeyle kafasını çevirip bu tarafa baktığında göz göze gelmiştik. Bunu beklemiyor olacak ki şaşkınlık almıştı gülümseyen ifadesinin yerini.
Ne konuştuklarını merak ederek onlara doğru yürüdüm. Ellerini tutunduğu demirlerden çekmiş bakışlarını kaçırmıştı.
"Taehyung?"
"Bak kim burada." Yüzündeki gülümsemeyle Jimin'i gösterdi. Jimin ise bir gülümseme sundu. Ancak rahatsız görünüyordu. "Konuşmasını dinle, çok şirin."
"Dün konuşmuştuk." Taehyung'a cevabını verdikten sonra Jimin'e döndüm. Parlak dudakları dikkatimi çekmişti. "Ne yapıyorsun burada?"
Burada okumadığı belli olduğu için ne yaptığını sormuştum. Ne gibi bir işi olabilirdi ki?
"Avkadaşımın çıkmasını bekliyovum. O sıvada maçı izlemeye dalmışım." Hafif bir endişeyle yüzüme baktı. "Vahatsız olmadınız umavım."
Kafamı iki yana salladım. Çünkü rahatsız olmamıştım. Sanırım hoşuma bile gitmişti.
"Arkadaşın kim?"
Meraklı Taehyung sorusunu sorduğunda Jimin gülümsedi. Gözüne giren güneş ışığı yüzünden tek gözünü kısmıştı. Güzeldi. Fark ettirmeden düşüncelerimden kurtulmak adına kafamı salladım. Ne demek güzeldi?
"Jeon Somi, tanıyov musunuz?"
Şaka mı yapıyordu? Kendisi baş belası kuzenim olurdu. Çok iyi anlaşır ama bir o kadar da anlaşamazdık.
"Jungkook'un kuzeninden mi bahsediyorsun? Gerçi başka Jeon Somi yok."
"Kuzenin olduğunu bilmiyovdum."
Nereden bilecekti ki. Ayrıca neden bakışlarını kaçırıp duruyordu? Benden korkmuyor olmasını umdum. Çünkü dün tam anlamıyla korkuyordu.
"Jimin!"
Arkamızdan gelen bağırış ile bize doğru koşan kuzenime baktım. Bir kere bile beni gördüğünde böyle gülümsediğini görmemiştim. Hiçbir zaman da bana böyle sıkı sarılmamıştı. Jimin'i gerçekten çok seviyor olmalıydı. Sevilmeyecek gibi değildi.
"Bebeğim benim."
Somi neden ona bebeğim diyordu? Neden sahiplik eki getiriyordu? Sandığımdan daha yakın olmalılardı.
"Nasıl geçti devslevin?"
"Sıkıcı işte." Jimin'in dudaklarını parmakları arasına aldı. Biraz farklı seviyordu. "Sen ne yaptın?"
"Okuldan çıktıktan sonva eve gidip üzevimi değiştivdim ve işte buvdayım!"
Somi'ye hak veriyordum. Jimin kesinlikle bir bebekti. O an kaç yaşında olduğunu merak etmiştim. Çünkü bana göre şu an sadece 3 yaşındaydı.
"Konuşması çok güzel, çok şirin."
Taehyung kocaman gülümsemesiyle konuştuğunda gözlerimi devirdim. Evet, tatlıydı fakat o Jimin'in dikkatini çekmek için böyle söylüyordu. Umarım Jimin, Taehyung'a kapılmazdı. Çünkü sonu diğerleri gibi olacaktı. Taehyung'un hevesi geçince el sallayarak yollayacaktı onu. Jimin bunu hak etmiyordu.
"Arkadaşımdan uzak dur, Kim Taehyung."
Somi'nin uyarısıyla Jimin'e baktım. Çekingen bir yapısı vardı sanırım. Belki de tanımadığı bir ortam olduğu için böyle çekingen duruyordu. Onu tanımıyordum ama kesinlikle tanımak isterdim. Onun hakkında her şeyi bilmek güzel olabilirdi.
Kafasını kaldırıp göz göze geldiğimizde birkaç saniye bakışmanın ardından gülümsedi. Ben ise kendimden beklemeyeceğim bir şey yapıp ona karşılık verdim. Gülümsemesi bulaşıcı gibiydi.
"Her neyse biz gidiyoruz. Sizi tanıştırmadım çünkü gerek yok."
"Biz zaten tanışıyoruz."
"Nasıl, nereden?"
"Ben sana yolda anlatıvım. Momo bizi bekliyov."
Yine Momo diye birinden bahsediyordu. Merak etmiştim onu. Sevgilisiydi belki de. Bunun olma ihtimalini sevmemiştim.
"Tamam, görüşürüz millet."
Yanımızdan geçip gidecekken inadına yapıyor gibi rüzgar esmişti. Kendisi gibi tatlı bir o kadar da ferah olan kokusu burnuma dolduğunda istemeden gözlerim kapanmıştı. Bu kokuyu unutabileceğimi sanmıyordum.
"Ben gerçekten aşık oldum."
Elimi cebime atıp orada olduğuna emin olduğum bilekliği avucuma aldım. Dün Jimin düşürmüştü bunu.
Ben de Taehyung, ben de.
_______________
SidE sTeP rIgHt LeFt tO mY bEAt hIgH LiKe tHe mOoN rOcK WiTh mE bABy Jungkook çok hızlı düştü bizimkine 😳
~Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Accidental Love // KookMin ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Jimin bisikletiyle önce Jungkook'un motoruna çarpmış, sonra aniden kalbine düşmüştü. "Pavdon, çok özüv dilevim!" #1 KookMin [03.06.2021] #1JiKook [25.04.2024]