Jimin'in anlatımından;
"Hyung." Diye seslendim dizlerinde oturduğum bedene. Ona hyung dememem konusunda benimle anlaşmıştı ancak ben utanıyordum.
"Jimin-shi, ne konuşmuştuk?"
Kıkırdayarak göğsüne gömdüm yüzümü ve başımı döndüren kokusunu doya doya içime çektim. O hep bana güzel koktuğumu söylüyordu ama onun kokusunun yanında benimki hiçti. Huzur ve güven kokuyordu.
"Tanrım, çok tatlısın. Seninle ne yapacağım ben."
Tabi bir de sevgiyi unutmamak gerek. Huzur, güven ve sevgi sözcüklerinin karşılığıydı bu adam.
Kahverengi saçlarımda usulca gezen eli yüzüme inmiş ve yanağımı okşamaya devam etmişti. Kafamı hafifçe kaldırarak onunla göz göze gelmeye çalıştım. Çoğu zaman bundan kaçınırdım çünkü o bana baktığında başım dönmeye başlıyordu. Fazlasıyla heyecanlanıyordum.
"Bir şey mi diyeceksin, çiçeğim?"
Bana böyle hitaplarla seslenmesi o kadar özel ve güzel hissettiriyordu ki.
"Sadece," işaret parmağımı çenesine koyarak gülümsedim. Ben her gülümsediğimde o da gülümsüyordu. "Seni çok sevdiğimi söylemek istedim."
"Sevgilim." Kollarını sıkıca doladı etrafıma. Kucağında küçücük kalmıştım. Ama bunu seviyordum. "Ben de seni çok seviyorum."
Bunu söylerken bu kadar güzel gözükmesi haksızlıktı. Surat astığında, güldüğünde, yemek yediğinde, sinirlendiğinde ve yaptığı her şeyde güzel görünüyordu. Çok şanslı hissediyordum kendimi. Böylesine güzel bir adama sahiptim ve o beni gerçekten seviyordu.
Telefonun bildirim sesi duyulduğunda, "Kimden gelmiş bakar mısın?" Diyerek kollarını gevşetmişti. Sehpanın üzerindeki telefona eğildim. Şifresini elbette biliyordum ama özele saygım vardı. Karıştırmazdım. Ondan izinsiz elimi bile sürmezdim.
Elimdeki telefonu ona uzatacakken yüzünü boynuma gömüp orada soluklanmaya başlamıştı. Kondurduğu hafif öpücükler beni huylandırırken kıkırdayarak kilit tuşuna bastım. Kilidi girmeme gerek kalmadan mesajın kimden geldiği görünüyordu. Bir numara vardı. Bunu ona söyleyecekken numaranın fazla tanıdık olduğunu görüp kaşlarımı çattım.
"Baba?"
"Ne?" Diyerek boğuk sesiyle konuştuğunda kendimi geri çekerek uzaklaştım ondan. Belimdeki elleri kucağından kalkmama müsade etmiyordu.
"Bu ne demek?"
"Neymiş?" Telefonu elimden aldı ve çatık kaşlarla okudu. Daha sonra gözlerini kapatıp dişlerini sıktı. Bunu gerilen çenesinden anlamıştım.
"Hyung," dedim dikkati üzerime çekmek için. Gözlerini açtı ve doğrudan bana baktı. "Babam neden sana daha fazla pava istediğini anlatan biv mesaj atıyov?"
"Güzelim-"
"Sadece nedenini söyle." Sesim titremeye gözlerim dolmaya başlamıştı. "Sen babama pava mı vevdin?"
Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırdığında düşüncemin doğru olduğunu anlamıştım. Sinirle kucağından kalkmak için hamlede bulundum ama izin vermedi.
"Lütfen." Hafif yüksek sesi ona bakmamı sağlarken gözlerinde üzgün ifadeler vardı. "Beni dinle sadece."
"Ona neden pava vevdin?"
Anlatması için bir şans vermiştim. O da kollarını daha sıkılaştırmış ve beni kendine daha çok çekmişti. Gitmemden korkuyor gibiydi.
"Size zarar veriyordu ve o buradan giderse mutlu olacağınızı düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Accidental Love // KookMin ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Jimin bisikletiyle önce Jungkook'un motoruna çarpmış, sonra aniden kalbine düşmüştü. "Pavdon, çok özüv dilevim!" #1 KookMin [03.06.2021] #1JiKook [25.04.2024]