Hastaneye geldiğimizde Jimin doktorla konuşarak bir odaya girmişti. Ben ise kapıda bekliyordum. Buraya ne için gelmişti merak ediyordum. Ancak sormak hakkım değil gibi hissediyordum. Çünkü henüz 3 gün olmuştu tanışalı bir anda bana hayatını anlatmasını bekleyemezdim.
Dakikalar sonra gözleri dolu bir şekilde çıktı odadan. Hafif telaşla ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm. Ne olduğunu anlatmasını beklerken o başka bir atakta bulunmuştu. Parmak ucunda yükselip boynuma sarmıştı kollarını. Hıçkırarak ağlaması kendimi kötü hissetmeme neden olurken kollarımı yavaşça sırtından aşağı kaydırıp beline doladım. Boynumda ağlamasının sebebini öğrenmek istiyordum. Fakat şimdilik susacak ve kendini rahatlatmasına izin verecektim. Bir elimle yumuşak saç tutamlarını okşadım. Bir zaman sonra hıçkırıkları yavaşça kesilmiş, derin nefesler almaya başlamıştı. İlk kez biri kollarımın arasında böylesine ağlıyordu. Kendimi özel hissetmiştim.
"G-gidebiliv miyiz?"
Yaşlı gözlerini koluna silerek kurulamaya çalıştığında kafamı salladım ve son kez odanın kapısında gezdirdim bakışlarımı. Orada her kim varsa önemli olmalıydı.
Yavaş adımlarla hastaneden ayrıldıktan sonra önce Jimin'i oturttum motora. Gözleri hala dolu dolu, yanakları ıslaktı. İçim rahat etmiyordu. Öylece yola koyulamazdım. Nefesimi bırakarak koltukta oturan çocuğun alnındaki saçlarını geriye itip ellerimi yanaklarına yerleştirdim. Baş parmağımla kuruladım yanaklarını.
"Ne olduğunu bilmiyorum ama bu şekilde ağlayarak hiçbir şeyi çözemezsin."
Omuzlarını silkti çocuk gibi. 17 yaşında bir çocuktu o. Narin bir yapısı, zarif hareketleri vardı. Yumuşak bir kalbi olduğunu başından anlamıştım zaten.
"Çözemiyovum zaten."
Yeniden yaşlar düşmeye başlamıştı parlak gözlerden. Uzak duracağımı söylediğim çocuğun şimdi göz yaşlarını siliyordum. Hayat fazla garipti. Ondan uzak durmaya çalıştıkça ona itiyordu beni.
"Sana yardımcı olmamı ister misin?"
Bir süre gözlerime baktı. Ardından kafasını sallayarak aşağı eğdi. Ne olduğunu anlatmayacağını anladığımda dudaklarımı birbirine bastırdım. Sanırım o kadar da güvenmiyordu bana. Sorun değildi. Yeni tanışmış sayılırdık, hatta öyleydik. Ben olsam ben de anlatmazdım.
"Pekala, o zaman seni eve götürelim."
"Teşekküv edevim."
"Yeter, teşekkür etmene gerek yok. Bir daha bunu duymak istemiyorum."
"Ama," dedi parmaklarıyla oynarken. "Teşekküv etmezsem kabalık yapmış oluvum."
"Kaba biri olabileceğine inanıyor musun?"
Dolu gözlerine düşen saçları arasından baktı bana. Küçük bir kıkırtı duymuştum. Söylediğim hoşuna gitmiş gibiydi. Onu güldürdüğüm için mutluydum. En azından hüzünlü havası dağılmış gibiydi. Hazır o gülüyorken neşesini bozmayıp motora atladım. Gaza yüklendiğimde sıkıca sarılmıştı belime.
Onun tarifleri sonucunda evini bulmuştum. Önce kendim inip ardından onu indirdim. Herhangi bir zarar gelmesin istiyordum. Her an kırılacak bir porselen bebek misali korumaya çalışıyordum onu.
"Bıvaktığın için t-"
"Az önce ne konuştuk?" Yakınırcasına söylediğim cümleden sonra tekrar kıkırdamıştı. Hayatımda gördüğüm en güzel şey olabilirdi bu.
"Peki," dedi uzatarak. Ses tonu en tatlı halini almıştı sanki. "Sonva gövüşüvüz."
El sallayarak arkasını döndü ve hızlı adımlarla girdi eve. Ben ise gidene kadar onu izlemiştim. Kapıyı kapatmadan önce attığı bakışları unutamıyordum. Derin bir nefes alıp gülümseyen yüzümle yola koyuldum. Sanırım ondan uzak durmaya çalışmak aptallıktı. Zaten beceremiyordum. O an aklıma Taehyung geldi. Jimin'e aşık olduğunu söylüyordu. Ona inanmıyordum çünkü arkadaşımı tanıyordum. Tek dileğim bir an önce Jimin'den vazgeçmesiydi. Aksi halde Jimin'le asla bir şansımız olmazdı.
***
"Jimin'e mesaj attım."
Oyun oynadığımız ekrandan çektim gözlerimi. Yanımda oturan Taehyung sırıtarak konsoldaki tuşlara basmaya devam ediyordu.
"Rahatsız olur belki."
"Neden olsun ki?" Omuzlarımı silktim. Bir bahane bulamamıştım. "Ama hala cevap vermedi."
Bunu söylemesinden yaklaşık bir dakika sonra bildirim sesi duyulmuştu odada. Telefona baktıktan sonra yerinde doğrularak uzattığı ayaklarını indirdi. Telefonu elinde sallayarak yamuk bir sırıtış yerleştirdi yüzüne.
"Ceylanı avlama zamanı."
Mesajın Jimin'den geldiğini anlamam çok uzun sürmezken sinirle gözlerimi kapattım. Başım ağrımaya başlamıştı. Ona diğerleriyle aynıymış gibi bakması sinirlerimi bozuyordu.
"Jimin öyle biri değil, biliyorsun değil mi?"
"Masum bir görünüşü olması içinde azgın bir kedinin yatmadığı anlamına gelmez." Kaşlarını çattı. "Hem sen nereden biliyorsun öyle biri olmadığını? Kaç kere konuştunuz sanki."
Boynumda hıçkıra hıçkıra ağladı. Saçlarını okşadım. Kokusunu içime çektim doya doya. Yumuşak yanaklarına dokundum, onu güldürdüm.
"Bilmiyorum sadece tahmin." Biten oyunla birlikte elimdeki aleti masaya bıraktım. "Aşık olduğunu sanıyordum."
"Öyleyim zaten."
"Aşk bu demek değil Taehyung. Onu arsız cümlelerin içinde tutamazsın. Vücudunu ve seninle birlikte olurken nasıl olduğunu hayal edemezsin."
"Ne oluyor sana?" Demişti kaşları çatılırken. Ben de aynı durumdaydım. "Daha önce aşık bile olmadın."
İlk kez birine, küçük bir çocuğa fena halde aşık oldum. Ne yazık ki sen de ona aşık olduğunu söylüyorsun.
"Bunları söylemek için aşık olmama gerek yok. Aşk saftır, temizdir. Senin düşüncelerin ise çok kirli."
"Jungkook?" Heyecanla yerinde doğruldu. "Yoksa sen aşık mı oldun?"
Gözlerimi devirdim. Dediklerimden bunu çıkarması sinir bozucuydu. Ona bir şey anlatmaya çalıyordum ve onun yaptığı beni çıldırtıyordu.
"Hayır, konumuz bu değil."
"Bununla neden bu kadar ilgileniyorsun? Alt tarafı bir çocuk. Biraz takılıp bırakacağım."
Ben de bundan korkuyordum. Aşık falan değildi işte, tek amacı onunla birlikte olmak ve sıkılınca bir köşeye atmaktı.
"Aşığım dedin." Sert çıkan sesimi dizginlemek adına durdum biraz. "Alt tarafı çocuk dediğin kişi henüz 17 yaşında Taehyung. Diğerleri gibi olmadığını ne zaman anlayacaksın?"
Ayağa kalkıp telefonunu cebine sıkıştırdı. Zora gelemeyen biriydi bu yüzden kaçtığına emindim. Ama ne kadar kaçarsa kaçsın bu konuda onu rahat bırakmayacaktım.
"Sıkıldım. Aşk hakkındaki nasihatlerini dinlemek istemiyorum."
"Jimin'e karşı gerçekten bir şeyler hissediyorsan onunla birlikte ol Taehyung. Altına alıp oynadığın insanlar gibi kullanıp bir köşeye atma."
"Gittim ben."
O çıktıktan sonra sinirle tekme savurdum yerdeki yastığa. Başım fena halde ağrıyordu. Mutfağa geçip ağrı kesici içtikten sonra yeniden salona döndüm. En yakın arkadaşımı öldürmek istiyordum. Jimin'i kullanmasına izin vermeyecektim. Bunu ona yapmasına izin vermeyecektim.
_______________
Bölüm istediniz attım bugünkü 3. bölüm size hiç kıyamıyorum 😞 Az önce attığım bölüme bakmayı unutmayın 😙
~Maria'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Accidental Love // KookMin ✔
Fanfiction| TAMAMLANDI | Jimin bisikletiyle önce Jungkook'un motoruna çarpmış, sonra aniden kalbine düşmüştü. "Pavdon, çok özüv dilevim!" #1 KookMin [03.06.2021] #1JiKook [25.04.2024]