Kısacık bir aradan sonra tekrar merhabalar :) Bu bölüm geçen bölümü oranla daha uzun oldu, böylelikle toplam 6040 kelimeye vurdu :D Benim içime sinen bir bölüm olması önemliydi ve oldudu da. Gelen vote, mesaj ve yorumlarınız için çook teşekkür ederim :) Ben sözümü tuttum ve vote sınırı geçer geçmez attım, diğer bölüm ne zaman gelir bir fikrim açıkçası. Hepinizi çook seviyorum, görüşmek üzere :)
Hilal bavulun içersine birkaç şey atarken Chistian söylendi.
“Günü birliğine demiştim!”
Hilal kocasına kocaman bir gülümseme bahşetti ve şen bir şekilde şakıdı. “Ama aşkım, ya bir şeyler ters giderse tatil uzansa-“
“Uzamayacak! Her şey tam zamanında olup bitecek ve biz saat 9 de uçak da olacağız!”
Hilal dudaklarını yavaşça ısırdı annesine pek böyle bir bilgi vermemişti ama olsun diyerek mırıldandı içinden. Yaklaşık bir senedir eve hiç gitmişti. Babası ve annesi hatta deli ağabeylerini bile özlemişti.
“Umarım deden beni tekrar kovmaz!” dedi Chistian söylenir gibi. Hilal içten bir kahkaha attı. Adam kıza kötü bir şekilde baktı.
“Gülme!”
“Ama çok komikti..”
“Deden beni av tüfeğiyle vururken hiç komik değildi!” Adam gözleri devirdi. Hilal daha fazla dayanamadı ve kocasının boynuna sarıldı.
“Seni çook ama çok seviyorum..”
Chistian kızı tek koluyla kavradı ve ona sımsıkı sarıldı. Hilal başının adamın göğsüne yatırırken gülümsedi.
“Ben çok küçük bir detayı anneme söylemedim..” dedi küçücük bir kız çocuğu gibi adama sığındı. Chistian gözlerini kapatıp açarken söylendi. “Biliyordum! Lanet olsun ki biliyordum!”
“Ya ne var birkaç gün kalsak” dedi Hilal inatla. Chistian başını iki yana inatla salladı.
“Ama çok üzülürler o kadar zaman görüşmedik hem..”
“Olmaz!”
Hilal öfkeyle ellerini adamın göğsüne koydu ve onu süratle itti. Chistian kızın iki elini hızlıca kavradı ve ona engel olmaya çalıştı. Adam alnını kızın alnına doğru yaslarken mırıldandı.
“Bunu konuşup hallettiğimizi zannediyordum..”
“Ama tek konuşan sensin!”
“Beni yoruyorsun Hilal, hem de çok yoruyorsun…”
“Sende kendine seni yormayacak bir kadın bul o zaman!” dedi Hilal büyük bir öfkeyle. Chistian kıza bakıp güldü. Onun bu hallerine her zaman hayrandı.
“Ben zaten buldum..” Hilal adama bakıp alayla güldü.
“Allahından belanı mı?” Adam karısında doğru şen bir kahkaha atıp dudaklarına uzandı. Kızı öpmeden önce alayla geveledi.
“Seni buldum..”
…
Nil annesinin ona uzattığı kızarmış ekmeğe kötü bir bakış attı.
“Beni yoruyorsun Nil” dedi Hilal yorgun bir ses tonuyla. Chistian Hilale manalı bir bakış atıp güldü. Hilal kızarmamak adına olabildiğince adama bakmadı. Kate Alex’in emrine amede bir şekilde bakıp gülümsedi. Çünkü o bir köleydi ve ne isterse yapmak zorundaydı. Sabahtan beridir süre gelen emirler gibi. Bütün aile birbirleriyle ilk defa bu kadar iyi anlaşan çifte hayretle bakıyorlardı.
“Haftasonu dağ evinde olacağız.” dedi Alex aniden. Hera şaşkınlıkla oğluna bakındı.
“Dağ evi mi?”
“Evet, Kate orman havası almak istiyormuş..” dedi Alex gülerek kıza doğru. Kate kaşlarını büyük bir öfkeyle çattı lakin Alex onunla inatlaşırmış gibi devam etti.
“Değil mi hayatım?”
“Ö-yl-e” dedi Kate sessizlikle beraber. Niko heyecanla araya atıldı.
“Jessica ve bende gelsek iyi olabili-“ Niko daha lafını tamamlamadan abisinin bir tek bakışıyla sustu.
“As-lında pek iyi bir fikir değil” dedi Niko ani bir karar değişikliğiyle.
“Hayır! Hayır canım iyi fikir! Hatta bundan daha iyi bir fikir tanımam şuanda! Bence sizde bizimle gelin” dedi Kate heyecanla. Alex kıza olabildiğince kötü baksa da Kate bunu umursamadı. Jessica korkuyla gülümsedi.
“Y-ok ya, abim saçmalıyor işte. Siz gidin..”
“Hiç olur mu öyle şey! Bence gelmelisiniz, yani kesinlikle gelmelisiniz, gelmezseniz çok üzülürüm, hem de çok-“ Kate soluk soluğa saçmalamaya devam ederken Alex kızın elini kavradı ve biraz sıktı. Kate nefes nefese konuşmasını yarım bıraktı.
“Bence biz bu sefer yalnız gidelim sevgilim” dedi Alex. Kate susup yerine geri oturdu. İçinde ki korkuları bir bir büyürken o yerinde duramıyordu. Kölelik sözleşmesi pazar günü son buluyordu. Pazara da 3 gün vardı! Kahretsin dedi içinden. Neden 4 gün olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Yada o anladığını zannediyordu. Kate boğazı düğüm bir şekilde önünde ki tabağa baktı. Alex oldukça rahat bir konumda kıza bakıp güldü.
“Aşk tazelemek he” dedi Hera heyecanla. Alex uzanıp kızın elini tuttu ve öptü. Alayla çıkan sesi altında yatan o gerçekleri gün yüzüne çıkarıyordu. “Aşkı yaşamak da diye biliriz..”
“Yaşayamadan geberirsin!” dedi Kate fısıltıyla. Katenin söylediği şeyi yalnızca Alex duymuştu. Kulağı çok iyi duyan Niko bile kızın bir şey söylediğini duymamıştı. Alex daha da keyiflendi ve güldü.
“Cehenneme en önden bilet aldım kızıl, önce oraya gidelim daha sonra geberme işine bakarız..”
….
Chistian kol düğmelerinde ona yardım eden kıza baktı. Hilal sakin bir şekilde adamın düğmelerini bağladı. Uçağın kalkmasına yaklaşık 15 dakika vardı. Pilot üç kez onların yanına gelip bir arzuları olup olmadığını sormuştu. Özel uçak her zaman için Chistianın tercihiydi, Hilal bu zenginliğin sınırını bazen unutuyordu. En basitinden dün gece üç kişilik uçak bileti almış ve Chistianı deli etmişti. Pekala dedi genç kız içinden. Bazen özel birkaç uçağımızın olduğunu unutuyor olabilirim diyerek kendisini savundu.
“Nilin kemerini kontrol edebilir misiniz?” dedi Hilal endişeyle hostese doğru. Hostes gülümsedi ve kontrol için Nile uzandı.
“Çok sıkıyor” diye isyan etti küçük kız. Hilal kaşlarını biraz çattı ve Chistiana bakındı.
“Bu yaptığının büyük bir bedeli olacak” dedi adam yarı öfkeyle.Hilal sevinçle kocasının boynuna ellerini doladı.
“Her şeye razıyım..”
“Bunları sana hatırlatınca sakın bilmiyormuş gibi davranma” dedi adam kahkahayla. Hilal tek elliyle adamın göğsüne doğru vurdu. Chistian küçük kızlarına ufak bir bakış atıp gülümsedi.
“Hadi bir tane daha çocuk yapalım!” dedi adam kızın kulağına doğru. Hilal somurtarak etrafına bakındı ve bir bahaneye sarıldı.
“Nil oldukça kıskanç bir çocuk, eğer bir kardeşi olursa-“
“Eğer bir kardeşi olursa onu çok sever ve bir abla olur. Onunla oyun oynayabilecek biri çıkar. Hayat ona da bana da oldukça güzel olur.”
Hilal birden lafı ona tıkayan adama hayret etse de yeni bir bahane aramaya koyuldu.
“Chis, bu pek iyi bir fikir değil daha zaman var ve-“
“Cindyin ilk baba dediğini duyamadım, onun doğumunu görmedim. İlk adımlarını ilk diş çıkardığı zamanı ve diğer binlerce şeyleri! Hepsini kaçırdım Hilal! Hepsini..”
İlk defa bir gerçeği kıza fısıldıyordu Chistian. Çocuk isteme arzusu yarım hissettiği babalık hissi yüzündendi. Yarım bir baba gibi değil, tam bir baba olmak istiyordu. Hilal adamın koyuya boyanmış gözlerine baktı.
“Bakma öyle.” Dedi genç kız üzüntüyle.
“Nasıl bakmamı istersin?” dedi adam Hilal kemerine inat edermiş gibi adamın omzuna başını koydu. Nil karşı koltukta onlara bakıyordu.
“Sen Nilde kaç kilo alığımı bir duysan kafayı yerdin” dedi Hilal şiddetle. “Kaç?” dedi adam oldukça sert bir şekilde. Hilal adamın bu halini umursamamaya çalıştı.
“24! Düşünebiliyor musun? Bir fil gibiydim, Kenan abimle Kerim abim bana 2 tonluk diye isim bile takmışlardı!” dedi Hilal büyük bir öfkeyle. Chistian şaşkınlıkla kıza bakındı. 24 kilo mu!
“Aman tanrım, nasıl o kadar kilolu olabilirsin?”
“Çok sevgili kızın çikolata ve benzeri şeylere aşermemi sağlıyordu da ondan.”
“Aşermek ne demek?” dedi Nil merakla. Hilal şen bir kahkaha atarken pilot uçuşla alaka bir şeyler söylüyordu.
“Sen böyle karnımdayken benim hep canım bir şeyler istiyordu.”
“Nasıl yani?” dedi küçük kız kaşlarını yavaşça çatarken. Chistian kızının bu haline eğlenerek baktı.
“Annenin bahaneleri bunlar bebeğim, o yalnızca seni kullanarak beni ikna etmeye çalışıyor”
“Hayır!” dedi Hilal büyük bir itiraz eşliğinde. Chistian kıza inanmadığını ima eden bir bakış attı.
“Buna inanmamı bekleme”
“Ben karnı burnunda dolanırken sen başka bir kadınla beni aldatırsan o gözleri oyar eline verir bununla kalmaz o şıprıntıya kocaman bir mezar kazar oraya gömerim hem de canlı canlı!” Hilal tek bir solukta söylediği şeyin şiddetiyle adama baktı. Chistian gülmemek için dudaklarını yavaşça ısırdı. “İşte Chistian Atosun eşi Hilal Atos, senden de bunu beklerdim zaten.” Dedi büyük bir keyifle. Hilal kollarını bağladı ve ciddiyetini bozmadan uçağın kalkışını seyretmek amaçlı camdan dışarıya baktı. Nil kafası karışık bir şekilde babasına baktı.
“Baba, annem delirdi mi?”
“Annen zaten deliydi hayatım” dedi adam gülerek.
…
Kate sürekli çalan telefonuna yorgunlukla uzandı. 2 saat aralıksız koşmuştu ve bedeni her sabah yaptığı egzersizleri unutmuş gibiydi. Hamlanmış gibi hissediyordu.
“Lütfen bana seni dünyanın en iyi giyinen kadını yahutta ALL dergisine çıkacaksın hem de kapağında o da olmadı Matraş yeni sezonu iki hatta üç ay önceden piyasaya sürülecek de. Bunlardan birini bile söylemeyeceksen telefonu kapatıyorum! Yorgunum Marry ve seninle hiç zaman kaybedemem-“
“Aman tanrım Kate! Şuanda bir trend çıkardın farkında mısın! Kızım sabahtan beridir gelen tweetlere hiç bakmıyor musun sen! TT OLDUN!” “Ne?” Kate şaşkınlıkla olduğu yerden kalktı. Marry soluksuz bir şekilde devam etti.
“Herkes! Bütün sosyete hatta bütün Amerika senin tweetinle resim çekilip atıyor! Kızım şuanda Amerikanın bir numarılı eşi seçildiniz!”
Marry heyecanla devam ederken Kate şaşkınlıkla bakındı.
“Biz kim!”
“Sen ve Alex! Sen beni dinlemiyor musun! Dün attığın resimden sonra sana gelen tweetleri görmedin mi!”
“Hayır, yani bakmadım daha” dedi Kate
“Herkes eşiyle yada sevgilsiyle resim çekiliyor! Linda bile o şişko kocasıyla resim çekilmiş ve altına “Eyvah Benim Kocam Bir Zengin! Yazmış! Ben olsam Eyvah Benim Kocam Bir ton yazardım ya neyse” dedi Marry büyük bir keyifle. Kate olanların hayretinde bilgisayarının kapağını açtı. Hızlı bir şekilde şifrelere girdi ve hayrette küçük dilini yuttu. Takipçileri 50 bin daha artmış, en az 10 bin mesaj ve istek vardı.
"Aman-Tanrım! Marry bu- bu-"
"Kızım bu hayatım da gördüğüm en büyük olay, bütün sosyete seni ve Alex'i konuşuyor. Ah Lindayı görmelisin, kıskançlıkdan delirdi. Daha önce attığın o balayı resimleri de olay olmuştu ama bu..." Marry heyecanla nefesini bıraktı. kate şaşkınlıkla ve tekrar baktı.
"BEN TT Mİ OLDUM!!"
"Sen beni dinlemiyorsun galiba! Kızım olay oldun olay!"
"İyi de nasıl? Tamam ben bir akım yaratmak istedim ama bu şekilde-"
"Ne şekilde olursa olsun, şuanda bütün Amerikanın dilinde sen vardın. Sen ve yeni trentdin. Sosyete buna bayıldı, bilirsin koca gösterisi her zaman iyidir ama sen baya show yaptın. Dünden beridir herkes bana Alex'in gerçekten mafya olup olmadığı soruyorlar, hatta bazıları bunu öylesine abartmış ki kendilerine mafya sevgili falana arıyorlar!"
"Ay yok artık!" diye çığlık attı Kate.
"Kızım sen ne diyorsun, Alex'e yapılan yorumlar Rickle sen sevgiliyken çıkan haberlerin bile iki katı!"
Kate hızlıca gelen tweetlere baktı. Dudakları uçukladı, böyle bir şeyi o bile tahmin etmiyordu.
"Şimdi kapatmam lazım, daha sonra konuşuruz Marry"
"Dur kapatma! Beni arayanlara ne söylememi istersin!"
"Ne hakkında?" dedi Kate hızlıca.
"Kafan mı güzel senin bu sabah, mafya olup olmadığı konusunda!"
"Onlara Alex'in azılı bir suç çetesinine sahip olduğunu ve insanların kanını içerek beslendiğini söyle Marry" dedi Kate bıkkınlıkla. Marry kocaman bir çığlık attı.
"Aman Tanrım! Alex kan mı içiyor!"
Kate öfkelenmemek adına dudaklarını ısırdı, bu sırada kapı açıldı ve Alex bütün heybetiyle odayı doldurdu. Kate ona bakamamak için cama doğru başını çevirdi.
"Evet Marry! Alex bir vampir! Lütfen bunu da söyle, görüşürüz!" Genç kız büyük bir öfkeyle telefonunu kapattı. Alex'in tek kaşı havaya kalmış bir şekilde kıza baktı.
"Demek ben bir vampirim" dedi kıza doğru. Kate gülümsedi.
"Ne yazık ki vampirlerden hoşlanan o manyaklardan değilim."
"Bir Bella değilsin yani?" dedi Alex kıza doğru yürürken. Kate şaşkınlıkla adama baktı.
"Sen ve Alacakaranlık?"
"Ah o mesele, Jassmine bayılır. Son filmi izledim, zorla" Alex gözlerini devirdi. Kate nefesisiz bir şekilde adama baktı. Katenin son zamanlarda en sevdiği renk gri olmuştu. Alex'in gri, puslu gözleri gibi...
"Edward diye haykaranlardan değilim, ama Emmet fena değildir" dedi Kate bilerek. Alex'in boğazında damarları hafiften belli oldu. Kate heyecanla adama baktı. Onu deli etmeye bayılıyordu.
"Şu iri cüsseli adam mıydı o?"
"Ah evet, ta kendisi" dedi Kate dudaklarını ısırırken. Alex tek elini kıza doğru uzattı ve zaman kaybetmeden onu kendi kollarına çekti. Adam kızın sol omuzundan dökümelen kızıl saçlarını biraz ovuçladı ve burnuna doğru uzattı. Kate iri mavi gözleriyle adamın izliyordu. Alex kızın kokusunu içine çekerken gözlerini yavaşça kapattı.
"Seninle ne yapacağım ben.."
"İ-şe beni serbest bırakarak başlayabilirsin" dedi Kate öneri dolu sesiyle. Alez gülümsedi ve kızdan uzaklaştı.
"Bu asla olmayacak bir şey, şimdi bana geçen gün seslendiğin gibi hitap et." Kate adamın ne demek istediğini anlasa da anlamamazlığa verdi.
"Ne diye?"
"Biliyorsun Kate" dedi Alex ısrarla.
"..." Kate hiç bir şey söylemedi ve öyleye adama baktı. Alex kızı daha fazla deli etmek amaçlı tekrar mırıldandı.
"Emrediyorum" dedi hırsla.
"Sev-gilim.."
"Bu beni deli ediyor" dedi Alex kıza doğru. Kate adamın her an bir şey yapmasından sakındığı için kaçacak yer aradı. Alex kızın ne düşündüğünü sanki biliyormuş gibi konuştu.
"Sana bir şey yapamam en azından bir hafta, yani şey bitene kadar"
Kate ney bitene kadar diyecekken dün geceyi hatırladı ve yavaştan kızardı. Alex kızı utandırdığını hissedince keyifle gülüsmedi.
"Sahi, senin ki ne kadar sürer?" Tek amacı Kate deli etmek ve onu kıştırtmaktı ve çok güzel başarmıştı.
"Kapa çeneni terbiyeden yoksun adam!"
Alex şen bir kahkaha attı ve kıza doğru yürüdü tekrar. Kate yanı başlarında bulunan yatağın üzerinde ki laptopa bakındı. Alex açık kalan bilgisayara Kate'nin sayesinde fark etti.
"Bilgisayar açık kalmış?" dedi soruyla. Kate yatağa yavaşça oturdu ve bilgisayarı kucağına aldı.
"Evet"
"Ne yapıyorsun?"
"Gelen tweet ve mesajlara bakıyorum bakıyorum" Kate adama aldanmadan devam etti Heyecandan dudakları kurumuşttu. İlk defa öylesine büyük bir olay yaşıyor gibiydi. Alex kızın heyecanla baktığı ekrana bakındı.
"Bu ne?"
"TT OLMUŞUZ!" dedi büyük bir heyecanla. Alex kaşlarını yavaşça kaldırdı.
"TT ne demek?"
"Yani Trend Topic!" dedi Kate heyecanla. Alex kıza hala anlamadım işaretini verince Kate hızlıca olayı anlatmaya koyuldu.
"Bak şimdi eğer Hashtag etiketi altında bir durum konuşulursa ve bu ülkeler arasında baya bir popüler olursa ki bu binlerce hatta onbirle tweet demektir TT olursun!"
"Peki hangi başlık altında TT olmuşsun?"
"Eyvah Benim Sevgilim Bir... altında, insanlar seninle benim resmimden sonra onlarca resim atmış"
"Dünkü resim mi?" dedi Alex, Kate yalnızca kafasını salladı. Kate hızlı bir şekilde diğer TTler baktı.
"Aman Tanrım!" diye söylendi. Bunu söylesin de ki en önemli sebeb elbette ki diğer TT başlığıydı.
"Eğer Alex benim kocam olsa mı! Tanrım bunlar ne kadar da-" Kate büyük bir öfkeyle devam edecekken Alex mouse TT doğru uzattı ve tıkladı.
"YÜCE İSA! 16089 TWEET Mİ!!"
"Herkes benim ne kadar mükemmel bir koca olduğumun farkında olmalı" dedi Alex keyifle. Kate yalnızca gözlerini devirmekle yetindi daha fazlasını yapacak gücde değildi.
"Silah koleksiyonlarını gördükten sonra da bakalım seni isteyecekler mi?" dedi Kate zaferle. Alex gülümsedi.
"Yapma kızıl, sen de iyi biliyorsun ki benim koleksiyonum ve diğer bütün azalarım sana ait."
Kate yutkundu, Alex kıza bakıp kocaman gülümsedi.
...
Hilal iki katlı evin bahçesine bakarken içi geçirdi. Onu oldukça zor anlar bekliyordu. Gülümsedi ve eve doğru yürüyecekken Chistianın olmadığını fark etti. Chis arabanın önünde donup kalmış gibiydi. Hilal adama bakıp gülümsedi ve onun yanına gitti.
"Hayatım?"
"Sizi arabada bekleye bilirim" dedi adam sakin bir şekilde. Hilal kaşlarını yavaşça çattı.
"Chis annem ve babam seni kabullendi."
"Pek sanmam, özellikle deden-"
"Tamam biliyorum dedem biraz-"
"Deli mi? Beni görünce düşman askerine saldırır gibi saldırdığını ikimizde iyi biliyoruz!" dedi adam şiddetle. Nil anne ve babasının biraz ötesinde çelik bahçe kapısını açmaya çalışıyordu.
"Kabul ediyorum ama sen de anla, o yaşlı ve hala İzmiri Yunanlılar tarafından işgalde zannediyor.."
"Ah evet! Biliyorum! Onun sayesinde kafamde iki dikiş izi var, tüfeği anlatmama lüzum bile yok! En son seferinde elinde ki bastonuyla Niko ve beni bilmediğim dilde bir şeyler öyleyerek kovaladı!" Chistain hala acı çekermiş gibi ensesine doğru elini uzattı. Kabuk bağlayan ve kaybolan yara izine dokurken içi acır gbii oldu. O kolay kolay kimseden bir dayak yemezdi ama yaşı 70 olan bir adama da vuramazdı! Hilal o günü çok iyi hatırlıyordu. Özellikle büyük babasının Nikonun üzerine sanki şeytan taşlamak amaçlı attığı şeyleri hatırladıkça gülesi geliyordu. Tekbirler çekerek Chistian ve Nikoyu bahçede en az 50 tur döndermişti.
"Artık evlendik ve bir kızımız var Chis! Gene aynı şeyler olmayacak!" dedi Hilal kendisinden emin olmaya çalışan bir sesle.
"Sizi arabada bekliyorum Hilal, iki saat dahası yok!"
"Ah sana inanmıyorum!" diye çığlık attı genç kız. Nil küçük elleriyle kapının demirine ulaşmaya çalışsa da olmuyor gibiydi. Küçük kız son bir gayretle tekrar uzandı. Bu sefer tek bacağını kapının girintisi olan bir yere koydu ve yerden yükselmeye çalıştı. Chistian bir saniyelik başını kızından tarafa çevirince onun her an düşecek pozisyonuyla karşı karşıya gelip bağırdı.
"CİNDY!"
Nil babasının sesiyle korktu ve ellerini kapının demirlerinden çekti. Birkaç saniye sonra küçük kız yere yuvarlandı. Nil yere düşmenin etkisiyle büyük bir acı çekerken Chistian onun yanına koştu.
"CİNDY!" Adam hızlı bir şekilde kızını kucakladı. Nil korkunun ve düşmenin etkisiyle ağlamaya başladı.
"Aman allahım, bebeğim?" dedi Hilal korkuyla onlara doğru yürürken. Chsitian kızın bir şeyi olup olmadığını hızlıca kontrol etti.
"Nasıl çıktın oraya!" dedi Chistian.
"Kap..ıyı aç-amad-ım" dedi Nil kesik kesik sesiyle. Hilal kızının yüzünü elindeki mendille sildi.
"Ah annecim niye çıkıyorsun oraya!"
"Korktum ben" dedi Nil babasının göğsüne başını yaslarken. Chis kızın saçlarını yavaşça okşadı. Bağırışların ve sesler yüzünden ev ahalesi dışarıya çıkmıştı. Sevgi hanım kapının önünde duranları görünce kocaman bir çığlık attı.
"HİLAL!!!"
Hilal saniyelik bir bakışla annesine bakıp güldü.
"Anne?"
Kadıncağız hızlı bir şekilde kapıyı açtı ve onlara doğru koştu. Hilal annesinin boynuna doğru atlarken ikisi çoktan ağlamaya başlamışlardı.
"Ah annem, hoşgeldin!" dedi Sevgi hanım. Hilal annesinin kollarında o tanıdık sıcaklıkla eridi bitti. Chistian Cindyi daha sıkı kavradı ve onu bırakmadı. Ama küçük kız onlara doğru gelen dayısını görünce büyük bir sevinç çığlığı attı.
"Dayı!!"
İşte en sinir olduğunu nokta da buydu Chistianın. Hayatında en çok değer verdiği sevdiği iki kızında buraya olan kopmak bilemez bağlarıydı. Her ikisi de anneli kızlı şimdiden onu unutmuş ve Türkçe konuşmaya başlamışlardı.
"Nil" dedi Kerem kızın yanına doğru giderken. Kerem kızın kucaklayan adama bakıp somurttu.
"Hoşgeldiniz" dedi saygıdan yoksun olmayan bir şekilde. Kardeşini bu adamla birlikte olması her seferinde asabını bozsada olanla olmuşa bir şey de diyemezdi. Sevgi kızının saçlarını uzun uzun okşadı. Bu sırada diğerleri de dışarıya çıktı. Nil babasını istemeden reddetti ve Keremine doğru kollarını uzattı. Kerem her zaman için yeğenine önem veren onunla oyun bile oynan biriydi. Bundan yalnızca bir seneye kadar bereber aynı yatak da uyurlardı. Chistian istemeye istemeye kızını adama doğru uzattı. Kerem adama küçük bir teşekkür amaçlı gülüsmedi.
"Gel bakalım cadı.."
"Cadı değilim ki ben.." dedi Nil gülerek.
Herkes büyük bir heyecanla bahçeye doğru geçti. Yalnızca Chistian bekledi, Hilalin onu unutmasını hala sinirlerini bozuyor gururunu bile ayaklar altına alıyordu. Adam eve bir bakış attı ve ardından arabaya doğru yürdü. Onları birkaç saat arbada bekleye bilirdi. Arabanın kapısını koruma hızlıca açarken biri kolunu tuttu. Hilal adama doğru gülüsmedi.
"Hilal-"
"Bizimle gelemyecek misin?" dedi Hilal. Chis başını salladı.
"Hayır-"
Genç kız elini adamın dudaklarına yerleştirdi ve onu susturdu. Hızlı bir hareketlede onun iki elini kavradı.
"Sen benim kocamsın ve Nilin de babası."
"Cindyin babası" dedi Chistian hızlıca. Hilal gülümsedi. Chistianın Nilin ismi konusunda ki hassasiyetini iyi biliyordu.
"Peki Cindy babası, lütfen bizimle gelir misin? Karın sensiz kalamaz ve seninde onsuz kalmamam lazım" dedi heyecanla. Chistian gülüsmedi, Hilal her zaman için onu baştan çıkarmasını iyi bilendi.
"Hala tam Türkçe bilmiyorum.."
Hilal onları izleyenleri yok saydı ve adama doğru eğildi. Burunları birbirlerine çok yakındı.
"Sana özel ders verebilirim, bir zamanlar senin bana verdiğin yunanca dersler gibi.." Chistian kıza uyarı dolu bir bakış attı. Ona ne imasında bulunduğunu iyi biliyordu. Yunancayı kıza elbette ki yüzeysel değil derin bir şekilde öğretmişti.
"Beni kışkırtma kadın, seni herkesin içersinde öperim.."
Hilal içten bir kahkha attı ve adamın ellerinden tutup çekti. Beraber yürüdüler. Bahçeye varmadan önce Chistian söylendi.
"Türkçe konusunda ciddiyim Hilal, yavaş ve tane tane konuş lütfen. Her konuştuğunuz şeyi anlamak istiyorum" dedi adam ısrarla.
"Seni seviyorum" dedi Hilal Türkçesini konuşturarak. Chistian gülümsedi ve o da yarım Türkçeyle tekrar etti.
"Seni seviyorum."
...
Kate iki el bavulunu daha bagaja koyan adama bakıp somurttu. Dağa kaldırılıyor gibi hissetmiyor değildi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Olimpus dağına yakın bir yere.." dedi Alex kıza bakmadan. Kate başını salladı.
"Kurtlar yada dağ ayıları yahutta başka bir şey yok merak etme" dedi Alex eğlenir gibi. Kate alayla kahkaha attı ve söylendi.
"Dağ ayısına ne hacet! Sen varsın ya!"
Alex öfekeyle kıza döndü. Kate hızlıca arabaya bindi. Adam arabayı sert asfaltta sürerken Katenin neyle meşgul olduğuna bakındı.
"Ne yapıyorsun gene?"
"#DağakaldırılanKate adlı bir TT başlatıyorum, #EyvahBenimSevgilimBir den sonra bu baya patlar bence" dedi sakinlikle. Alex kıza güldü. Onun bu sosyal ağ aşkına hayret etmeden duramıyordu.
"Ben olsam daha başka bir başlık açardım."
"Ne gibi?" dedi Kate adama merakla bakarak.
"#birkölemolsa" dedi Adam imayla Kate yutkundu.
"Kölelik adına pek bir şey yapmıyorsam bu kesinlik sabrım içindir, şimdi bana bütün sosyal ağ şifrelerini ve diğer bütün şeyleri vereceksin" Adamın sesi hırslı ve hayır dinlemez çıkmıştı. Kate yutkundu.
"Vermesem?" dedi elinde ki telefona daha sıkı sarılırken.
"Emrediyorum Kate"
"Lanet! Lanetler olsun! Tanrım, bana kabus diye seni yollamış olmalı!" Kate öfkeyle olduğu yerde tepindi. Alex yolu güvenli bir şekilde tamamlamak için yol hakimiyetini sık sık tekrarlıyordu. İyi bir araba kullanırdı ve bu onun en belirgib diğer özelliklerindendi.
"Ver dedim kızıl!"
"Peki, başka bir şey iste. Bu kabul edilemez bir şey!"
"Ayakkabılarından vazgeç dememi mi istersin-"
"KABUL!" dedi Kate aniden. Alex gülümsedi, bu oyunu baya sevmişti.
"Hangisi kabul ayakkabı mı-"
"Asla! Ayakkabılarımdan vazgeçmem! Sosyal ağ şifremi veririm bir şartla. Hesaplarıma bir şey yapmayacaksın!" dedi Kate öfkeyle.
"Bakarız" dedi Alex düşünceli bir şekilde. Kate öfkeyle haykırdı.
"Bakarız yok! Hesaplarıma tek bir şey olursa benden kork!"
"Beni tehdit etmek için biraz zayıf değil misin?" dedi Alex alayla.
"Beni duydun! Ben karışmam!!" dedi genç kız büyük bir hiddetle. Alex gülümsedi ve eğlenir gibi devam etti.
"Seni elimde tutacak en büyük kozlarım onlar benim. Sence bir şey olmasını istem miyim? Şimdi bütün şifreleri dökül."
Kate öfkeyke telefonunun mesaj kısmını çatı ve yazdı.Birkaç saniye sonra Alex telefonuna gelen mesaja bakmak için uzandı.
"e postaları da attın değil mi?"
"Evet!" dedi Kate öfkeyle. Alex şifreleri tek tek okudu ama son şifreyle arabayı durdurdu. Çünkü gülmekten az daha kaza yapacaklardı.
"Tanrım, bobo-09 mu? Kızıl bu ne?" Adam gülmekden konuşamaz haldeydi. Kate en çok da o şifreyi yazarken zorlanmıştı.
"Sana ne! Öylesine bir şifre işte!"
"Öylesi ne mi? kim bobo-09 diye bir şifre koyar ki?" Alex kızın ciddi yüz ifadesini fark edince biraz toparlandı. Demek ki bu şifre biraz özeldi.
"Bobo ki?" dedi kıza bakarken. Kate istemeye istemeye konuştu.
"Ayıcığım" dedi sakinlikle.
"Ayıcık mı?"
"Normal bir ayıcık değildi o! En özeliydi!" diye itiraz etti.
"Peki 09 ne?" dedi Alex
"9 yaşında onu birisine hediye ettim" dedi Kate üzüntüyle.
"Bu kadar sevdiğin bir şeyi neden hediye verdin ki?" dedi merakla. Kate hafiften yağan yağura baktı önce. Başını cama doğru çevirirken mırıldandı.
"Karanlıktan korkmayayım diye babam bana masallar anlatırdı her gece, ama ben gene de korkardım. Sonra bir sabah yatağımın başında boboyu buldum. Babam almamıştı onu bana, yani ben öyle zannediyordum. Çocuk aklı işte. Onun bana annemin aldığını düşündüm. Annem ben korkmayayım diye cennetten bana onu hediye etmişti. Sonra nasıl olduysa oldu ben artık bobo sayesinde karanlıktan korkmadan uyar hale geldim. Sanki boboyla uyurken annem yanımdaydı ve ben huzurla uyuyordum. 9 yaşıma geldiğimde ise ondan ayrılmaya karar verdim. Onu anneme hediye ettim. Ben evimde babamla birlikteydim ama o soğuk mezarda yalnzdı. Onun yalnız kalmasını istemedim ve onu annemin mezarına koydum." Kate sol yanağından akan gözyaşına aldanmadan gülümsedi. Bunları Alex'e neden anlatıyordu hiç bilmiyordu. Sadece birine bir şeyleri anlatırken yaşanan o rahatlığı hissetmek istemişti ve daha fazlasını hissetmişti. Alex kemerini yerinden çıkardı ve kıza tamamen döndü. Onun ağlaması yüreğini acıtmıştı.
"O yalnız değil Kate"
"Biliyorum, o yalnız değil.." dedi Kate gülümsemeye çalışarak.
"Çünkü aynında Bobo var.." dedi Kate.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYVAH! BENİM SEVGİLİM BİR MAFYA (Atos Serisi-2)
Ficción GeneralAmerikadan Yunanistana uzayan bir aşkın hikayesi. Korkun, tutkunun ve aşkın dansına hazır olun.. Belki de yalnızca kendi hayat gayesiyle yaşadığı için öyleydi Kate. Babasının göz bebeği, Amerikanın parmakla gösterdiği bir sosyetik güzelken kendisini...