Hi

3.2K 73 6
                                    

"Asla bu işi alamam.Kate ona daha yakın.O alacak."
"Neden iyi düsünmüyorsun? Yapabilirsin."
"Sanmıyorum."
Yeni ve harika ofisime girdiğimde Chelsea'yi pencerenin önünde gördüm.İçinde kahve olduğunu söylediği ama aslında vodka olduğunu bildiğimiz siyah bardağını masaya bırakarak ayağındaki asla yürüyemeyeceğim topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses kulaklarımı tırmalarken bize yaklaştı.
"Lexi." gıcık gülümsemesini suratına yerleştirdi.
"Evet?" asla onunla yarışamayacak olan özgüvenli halimi almayı denedim.
"Styles.Senin."
"Cidden mi? Ama bu imkansız." gülümsedim.
"Bende öyle düşünüyordum ama herkese iyi göründüğün için oylama sonucu sen aldın."
Kendisi kadar havalı olan bardağını aldıktan sonra ofisimden çıktı.Çantamı yere fırlatarak Anna'ya sarıldım.
"İnanamıyorum!"
"Söylemiştim."
Omuzlarından tutarak onu uzaklaştırdım ve suratına baktım "Harry Styles ile nasıl uğraşacağım?" eğilerek çantamı aldım "ne giymeliyim? Aman tanrım bakışları bile buz gibi! Onunla nasıl konuşurum?"
"Yapabilirsin Lex."
"Yalan söyleme." parmağımı ona gösterdikten sonra ceketimi sandalyeye fırlattım ve saçlarımı toplayarak defterle kalemi önüne aldım "berbat sorular sormak istemiyorum."
"Berbat sorular sormayacaksın."
"Soracağım." kalemi masaya bıraktım "tanrım.Batıracağım."
Arkama geçerek ellerini omuzlarıma koydu ve "sen başarılısın.Henüz üniversitede olmana rağmen iyi işler yaptın."
Kafamı salladım "evet.Babamın parası yardımcı oldu."
Dalga geçer gibi kıkırdadı "sayılır.Neyse.Ben bunu başaramaman için bir engel göremiyorum tatlım.Eğer Harry Styles havalıysa sende onun gibi olabilir ve sadece sorularını sorarak gevezelik yapmadan bu dergi için iyi bir iş çıkarabilirsin."
"Bu eziyet bittiğinde kendi dergimi çıkarıp herkese emirler vereceğim."
"Ama önce Styles."
Ona hak verdim ve bilgisayarıma odaklanarak onun hakkında araştırma yaptım.Genç yaşta iyi bir iş adamıydı.Her yönden iyiydi.İş,kadınlar,spor ve iyi bir aileden geliyordu.Onun hakkında bir şeyler yakalayan yoktu,zaten onunla pek konuşanda yoktu.Korkumun yanında ondan bir şeyler alacakmışım gibi hislerim var.
-
"Günaydın!" Anna perdeyi açtığında gözüme vuran ışıktan korunmak için örtüyle yüzümü kapattım.
"Her zaman çalışkan bir arı olmak zorunda mısın?"
"Harry Styles ile görüşmene 2 saat var."
"Oh,bütün gece çalıştım." örtüyü açarak ışıkla yüzleştim.
Yatağımın üzerindeki notları ve bilgisayarı inceledikten sonra "görebiliyorum." dedi.
"Batırmak istemiyorum."
Cevaplamadı.Batıracağımı biliyordu.
Yataktan kalktım ve banyoya giderken üzerimdeki kıyafetleri çıkardım.
Duştan çıktığımda yatağım düzelmişti,kahvem masamda duruyordu ve giymem gereken kıyafetler yatağımın üzerindeydi.Her zamanki gibi ev arkadaşım işlerin yolunda gitmesi için çabalıyordu.Bornozumdan kurtuldum ve kahvemden bir yudum aldım.Anna odama girerek saçlarımı kurutmaya başladı.Giyinirken bunu yapması zor oluyordu ama umursamıyordu.
Benim için bıraktığı kırmızı elbise üzerimdeydi.
Makyajımı yaptıktan sonra saçlarımı sıkıca topladım ve elbisemi düzelttim.Kendimi iyice süzdüm.
"İyi görünüyorum."
"Harikasın." defterimi elime verdi ve parfüm şişesini bitirene dek sıktı.
Aynaya son kez baktım.Evet.Harry Styles için hazırdım.
-
Arabamın önüne geçen adam durmamı sağladı.Camı açarak ona baktım.
"Evet?"
"Anahtarı almalıyım."
"Neden?"
"Arabanızı park edeceğim."
"Oh,anladım."
Bu bir.Heyecandan yapacaklarımı bilmiyordum.Defterimi ve çantamı aldıktan sonra arabadan indim.Büyük binaya baktım.Gri bir çerçevenin içinde büyük bir Styles yazısı vardı.Yutkunarak içeriye girdim.Herkes koşturuyordu.Kimsenin işini sakince yaptığı yoktu.O kadar kalabalıktı ki iki asansöre binemedim.Sonunda bindiğimdede köşede nefessiz bir yolculuk geçirdim.Merdivenleri kullanmış olmayı diledim.Asansörden indiğimde bir kaç saniye nefesimin düzelmesini bekledim.Sonra sekreteri olduğunu düşündüğüm kızın masasına yaklaştım.
"Merhaba."
Gözlerini kısa süre üzerimde gezdirdikten sonra tekrar bilgisayar ekranına baktı "merhaba."
"Harry Styles ile röportaj icin geldim."
"Güzel."
"Ona haber verir misin?"
"Evet,tabi ama kabul etmeyecek."
"Neden? Kişisel bir şey değil bir dergiden-"
Ayağı kalktı ve fısıldadı "biraz manyak.Randevuyu kabul ediyor ama buraya geldiğinde istemiyor."
"Tamam.Şansını dene." telefonu işaret ettim.
"Tamam." alay eder ses tonuyla güldü "adın?"
"Lexi.Lexi Moore."
Telefonu kaldırdı "Mr.Styles.Bir dergi röportajı kabul etmişsiniz.Lexi.Tamam,efendim." telefonu kapattı ve bana baktı.Gözlerinden cevabın ne olduğunu anlayabiliyordum "nasıl geldin? Sana bir taksi çağırabilirim."
"Hayır,teşekkürler ama beni kabul ettiyse onunla konuşacağım." oturdum ve beklemeye başladım.
"Sen bilirsin." işine geri döndü.
Onu görecektim.Onu görmek zorundayım.Bu işi yapacak ve babama kendimi kanıtlayacak sonrada dergim için çalısmaya baslayacaktım.Önümden geçenler bana garip ve sinir bozucu bakışlar atıyor,bazıları ise burada vakit kaybetmememi söylüyor.Sandalyeden kalkarak uzun koridorda yürümeye başladım.
"5 dakika." diye fısıldadı sekreter yanındakine.
Umursamadan yürümeye devam ettim.Odaya yaklaştığımda parfüm kokusu burnuma gelmeye başlamıştı.Derin nefesler alarak harika ve pahalı oldugundan emin olduğum parfümü içime çektim.Bembeyaz binanın içindeki tek siyah şey bu kapıydı.Biraz ürkütücü,biraz çekici.Son bir derin nefes alarak kapıyı ittim.Oldukça ağır bir kapıydı ve planladığım havalı girişi engellemişti.Harry Styles sandalyesinde oturuyordu.Nefesim kesilmişti.Tam anlamıyla kaliteli bir insandı.Tanrı onu yaratmakta uğraşmış olmalıydı.
"Sen kimsin?" boğuk sesi vücudumdaki tüm hücreleri heyecanlandırdı.
"Röportaj için-"
"Seni istemediğimi söyledim." gözlerini üzerimde dolaştırdı.
"Ama beni kabul ettiniz.Buraya gelen kimseyi bu şekilde küçük düşürmeye hakkınız yok."
Gülümsedi "adın ne?"
"Lexi Moore."
"Lexi Moore." eliyle koltuğu işaret etti "Jack Moore?"
Koltuğa doğru yavaşça yaklaştım "babam."
"O halde neden buradasın? Babanın parasıyla dünyayı dolaşıyor olman gerekmez mi?" telefonunun sesini duydum ama kapattı.
"Seninde babanın parasıyla aldığın bir tekneyle dünyayı dolaşman gerekmiyor mu?" masasının üzerindeki kağıtlara baktım "kariyer.Anlayabilirsiniz."
"Otur lütfen.Ne içersin?"
"Hiç." defterimi önümdeki masaya bıraktım "5 dakikadan fazla duracak mıyım? Çünkü dışarıdaki sürtükler bununla eğlenmeyi bekliyorlar." ne dedigimi fark ettiğimde gözlerimi genişleterek elimi ağzıma götürdüm "üzgünüm.Öyle demek istemedim."
"Bosver.Haklısın." arkasına yaslandı "ee? Başlamak ister misin?"

Benimle dalga geçtiğini anladığımda hemen defterimi aldım ve telefonumu çıkardım.Sandalyesinden kalkarak karşımdaki koltuğa oturdu.Bu kapıdan girdiğim anda hayatımın kalan kısmında duymak istediğim tek koku onun parfümü olmuştu ve şimdi tam yanımdan geçiyor .Daha normal düşünmeyi deneyerek işe başladım.

"Çok genç yaşta iyi bir iş adamısınız.Bu size zorluk getiriyor mu?" titrek sesime lanet okudum.
"Elbette.İstediğim şeylere tam olarak vakit ayıramıyorum."
"İstediğiniz şeyler?" gözlerimi dikkatle ona kilitledim.
"Her gencin yapmak isteyeceği şeyler."kafasını iki yana salladı.
"Hayatınızda işinizden daha önemli-"
"Hiç birşey."
"Ciddi misin?" kaşlarını kaldırarak bana baktı "yani-"
"Evet.Ciddiyim."
"Oh,tamam.Peki..kendinizi nasıl tanımlayabilirsiniz? Yani..sizden soğuk olarak bahsediliyor ve korkutucu olduğunuz söyleniyor.Bunlar hakkında asla yorum yapmamışsınız."
"Sen beni nasıl görüyorsun?" öne eğildi "gerçeği söyle."
Gülümsedim "gerçeği söylemeli miyim?"
"Evet."
"Bence böyle biri değilsiniz ama kendinizi korumak için,insanları uzak tutmak için soğuk,korkutucu görünüyorsunuz.Belki komik gelebilir ama gözlerinizden anlayabiliyorum.Sırf benimle eğlenmesinler diye beni kabul ettiniz.Ne kadar kötü biri olabilirsiniz?"
Çok kısa süren gülümsemesini yakaladım ama hemen yüzünde soldu "öyle diyorsan." yerinden kalktı "5 dakikan doldu.Zafer bakışları atabilirsin."
"Ama sorularım bitmedi."
"5 dakika dedin.Bir dahakine isteklerine dikkat et." ellerini iki yana açtı.Gözlerim yüzüklerinde oyalandı "görüşürüz Lexi Moore." kapıyı açmıştı ve gitmemi bekliyordu.
Bu terbiyesizlik buradan ona bağırarak gitmemi sağlayabilirdi.Eğer bu kadar yakışıklı olmasaydı.
Kapıdan çıkarken ona daha yakından baktım ve "son bir soru."
"10 saniye." burnundan ağır ve sinirli bir nefes verdi.
"Parfümünüzün adı ne?"
"Görüşürüz." diyerek bana el salladı ve kapıyı bıraktı.
"Umarım Harry Styles..fakat bu defa sorularımdan kaçamazsınız."
Kapının yüzüme kapanmaması için hızlı bir hareketle yürümeye başladım.Sekreteri beni delici bakışlarla inceliyordu ama ben hiç bir şey yapmadan uzaklaşmaya karar verdim.

BrokenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin