Sevgili kızım,
Sana kızım demek en çok istediğim şeydi.Eğer Annabel izin verseydi bunu yapabilirdim.Her şeyimi kaybedecek olsamda bu umrumda olmazdı.
Yıllar önce annen ve ben gizli bir ilişkiye sahiptik.Ölen annenin bunu sana söylememesi benim söylemem gerektirdiğini düşündürdü.
Yeterince yalan duydun ve ben öldükten sonra bu kutu açıldığında yalanlarla dolu hayatın bitecek.Belki hayal kırıklığı olacak,belki mutlu olacaksın.Tek istediğim doğruyu bilmen ve yıllarca baba diyerek büyüdüğün adamın kim olduğunu öğrenmen.
Oğlum Harry,sana hakkın olan şirket payını verecektir ve bu da Jack Moore sana bakmasa bile hayatını devam ettirmeni sağlayacaktır.Elbette sana para vermem hiçbirşeyi telafi etmeyecektir ancak güvende ve iyi olduğunu bilmek vicdanımı rahatlatmamda biraz olsun yardımcı oluyor.Oğlumun seni güvende tutacağından eminim.İstersen kimse bilmesin.Sadece senin ve ailemin bilmesi yeterli olacaktır.
Senin ilk adımlarını görememek,ilk kelimelerini duyamamak,başka bir adama baba dediğini bilmek yeteri kadar canımı yaksada..bundan sonra gerçeği bileceğin için huzurlu öleceğim.
Baban..Kafamı mektuptan kaldırdım ve Harry Styles'a baktım.Ağlamak istiyordum ama ağlayamıyordum.Hayatım tamamen yalandı.Bunu az önce öğrenmiştim ama tek hissettiğim şaşkınlıktı.
"Ee?" dedi.
"Sen benim kardeşim misin?"
Kaşlarını çattı "merak ettiğin bu mu? Ve hayır.Ben üveyim.Gemma senin kardeşin.Seninle kan bağım yok."
"Bu.." gözlerimiz buluştuğunda aniden duygularım harekete geçti.Hıçkırıkla gözlerimden süzülen yaşlar elimdeki kağıdı ıslatıyordu.
Harry elimden kağıdı aldı ve önümde dizlerinin üzerine çöktü.Yanımdaki kolyeyi alarak inceledi.
"Seninle kardeş olmaya niyetim yok."dedikten sonra kolyeyi boynuma taktı.
Gözyaşlarımı sildi ve beni yavaşça kendine çekerek sarıldı.Bunu beklemiyordum.Kollarımı geniş vücuduna sardim.
"Neden ağlıyorsun? Sana söylemeseydim-"
"Hayır.Ben sadece..yani babam-ya da annem...etrafımdaki herkes bana yalan söylemiş." geri çekilerek burnumu çektim "ve asla onunla tanışamayacağım."
Kafasını salladı "hayatını karıştırmak için farklı bir yöntem seçmiş.Yarın seni Gemma ve annemle tanışmaya götürürüm."
Bunu düşününce gerilmiştim "yarın mı? Hazır değilim."
Oturduğum yerden kalktım.O da kalkarak arkamdan aynanın olduğu yere geldi.
"Bu mektubu okumaya başladığında çoktan hazırdın Lexi Moore."
"Bana Lexi Moore deme."
"Lexi Styles?" sırıttı "tabiki sana böyle seslenmeyeceğim." gözlerini devirdi.
Koluna vurdum "Lex yeterli."
"Tamam ama bir daha bana vurmaman konusunda seni uyarmalıyım."
"Ben senin egonda boğulmadan önce gitmeliyim."
Uzaklaşırken kolumu yakaladı "misafir odamda kalabilirsin."
Karşımdaki saate baktım.Bu saatte eve girmem Anna'yı uyandıracaktı ve bana kızacaktı.
"Seni rahatsız eder miyim?"
"Uykunda yürümüyorsan." omuz silkti.
"İmalı konuşmaları bırakabilir misin?"
"Hayır." eliyle işaret etti "beni takip et Lexi Moore."
Kafamı sallayarak arkasından asansöre girdim.Siyah kapılar kapanırken göz ucuyla yanımda duran adama baktım.Sadece yanında durmak bile bir kızı heyecanlandırabiliyordu.Onun evinde kalacaktım.
Kapılar açıldığında ufak bir koridora çıktık.3 kapı vardı.Kapılar açıktı hepsi boştu.Harry en büyük olanına girdi ve bende arkasından girdim.
"Senin odan nerede?"
"En üst katta." eliyle üstü işaret etti.
Kafamı salladım ve yatağın ucuna oturdum.Eliyle kapıyı tutarak önünde duruyordu.
"Yarın sabah birlikte onları ziyarete gideriz."
"Tamam,olur."
Kapıyı biraz çekti "iyi uykular Lexi Moore."
"İyi uykular Harry Styles."
Gözlerini benden ayırmadı ve yaklaşık on saniye olduğu yerde bekledi.Sonra kendine gelmiş gibi aniden kafasını çevirdi ve kapıyı çekerek odadan çıktı.
Yabancı yatağa kendimi yavaşça bıraktım.Uyuşmuş hissediyordum.Her anı tek tek gözlerimin önünden geçirdim.Baba diye bağırarak ona koştuğum anları,korktuğumda ona seslendiğim anları,aile fotoğraflarımızı,kimliğimde yazan adı,belki de babam - ve ya babam sandığım adam- bunları biliyordu ve o da bana söylememeyi,hayatımı yalanlarla kurmamı desteklemeyi tercih etmişti.Belki de küçük düşeceğini düşündü,kimsenin bilmesini istemedi ama herkesin unuttuğu bir şey olduğu kesin.Benim hayatımla oynamışlardı.
--
Yatağın üzerinde otururken kapı çaldı.
"Evet?"
"Mr.Styles sizi uyandırmamı istedi."
Yaşlı bir kadındı.Onu büyüten biri olmalıydı.
Kafamı sallayarak yataktan kalktım.Onu takip ederek asansörle aşağıya indim.
"Teşekkür ederim Celia."
Celia gülümseyerek karşılık verdi ve bana kahve yapmak için tezgaha döndü.
"Günaydın." diyerek karşısına oturdum.
"Günaydın." uzun süre bana baktı.Sabahları çirkin ve dağınık oluşum dikkatini çekmiş olmalıydı.
"Hazır hissediyor musun?"
"Kim kardeşi ve babasının eşi ile bu şekilde tanışmak için hazır hissederki? Eminim annen bana karşı kibar olmayacak."
"Annem düşündüğün gibi biri değil Lexi Moore."
Celia dehşetle bize döndü ve beni işaret etti "o senin kız kardeşin Lexi mi?"
"O benim kız kardeşim değil." sesini yükseltmişti.
"Eğer tekrar bana bağırırsan bundan sonra ev işlerini kendin yapmak zorunda kalırsın.Anladın mı Edward?
"Edward?" gülmeye başladım "sana Edward mı diyor?"
"Evet." dedi omuzlarını düşürerek "beni hala 6 yaşında sanıyor."
"Öyle davranma o zaman." dedi Celia önüme tabak ve bardak bırakırken.
Sessizce "yerinde olsam cevap vermezdim." dedim.
Kafasını sallayarak "odaya giyebileceğin kıyafetler bıraktı.Bu şekilde oraya gidemezsin."
"Haklısın." kahveyi hızlıca içtim ve masadan kalktım.
"Sakin ol."
"Ben sakinim Harry Styles." dedim çocuksu bir edayla "sadece sevgili annen ve kardeşinle tanışmak için çok istekliyim."
O gülerken koşarak asansöre bindim ve kapılar kapanırken onun beni keyifle izlemesini izledim.HARRY
Asansöre doğru koşarken onu izledim.Çocuksu görünümünü asla kaybetmiyordu.
"Onu böyle izleme." diyerek yavaşça kafama vurdu Celia.
"Nasıl?" bardağımdan bir yudum aldım.
"Kalbin ona karşı bir yol bulmuş." önümdeki tabağı aldı.
"Komik."
"Ciddiyim Edward Büyü artık.Kızlar sadece eğlenmek için değildir.Buraya her gece getirdiğin kızların dağınıklığını toplamaktan yoruldum.En azından senin sonunda doğru birini bulduğunu görmek ve burayı bırakmak istiyorum." sandalyeyi çekerek oturdu.
"Yani o doğru kız?" kaşlarımı kaldırarak sordum.
"Emin ol ondan iyisni bulamazsın."
"Bunu nasıl anladığını sorsam bana kızar mısın?" tabiki onunla dalga geçiyordum.
"Ona bir bak Edward.Ne kadar iyi." asansörün çalıştığını duyunca sandalyeden kalktı "o kıza dikkat et Edward.Birbirinize ihtiyacınız var."
Güzel vücudu bana yaklaştığında önümde durdu.
"İyi seçim yapmışsın Celia."
Celia sadece omuzlarını silkti.Thomas'a arabayı hazırlaması için mesaj yolladıktan sonra son kez aynaya baktım.Arkamdan aynaya baktığını fark ettiğimde biraz çekildim ve yanıma gelmesi için ona yer açtım.
"Çıplak ayakla gitmeyeceksin,değil mi?"
"Bunlar çok yüksek." dedi elindeki ayakkabıları kaldırarak.
"Ama giymen iyi olur."
Yanından geçerken eline çarptım ve ayakkabıları düşürdü.Az sonra bana yetişmeye çalışan hızlı topuk seslerini duydum.Asansöre bindiğimizde onu süzdüm.
"İşte şimdi güzelsin."
Utanarak gülümsedi.Ben tekrar ciddi halime dönmeyi denerken o heyecanla ufak hareketler yaparak şarkı söylemeye başladı ve ben karsimizdaki aynadan onun guzelligini izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Broken
Fanfiction"Yıllar sonra gözlerine bakmak unuttuğum tüm hisleri bana geri kazandırmıştı ama tek yapabileceğim ona gülümseyip yanından geçmek ve hayatıma devam ediyormuş gibi davranmaktı.Oysa tek istediğim ona sarılmak,kokusunun üzerime sinmesiydi ve onu istedi...