14. BÖLÜM

2.6K 181 217
                                    


KEYİFLİ OKUMALAR ☕

。◕‿◕。

İnci sorgusuz sualsiz önüne kurulmaya başlanan sofrayla kaldı öylece. Ağzı hafif aralanmış, gözleriyse manasız bir biçimde bakıyordu. İlk başta koyu mavi bir örtü serdi Erhan, Kürşat'la ortalarındaki masaya. Erkek olmanın ve silahlı bir el olmanın beceriksizliğini yaşıyordu. Masanın kendi tarafına gelen yer bükülünce uzandı ve düzledi İnci Erhan'ın zorlanmaması ve rahatsız bir ortam olmaması için.

Sonra paketli yemekler çıkmaya başladı poşetlerden tek tek. İlk başta İnci'nin en sevdiği ve asla dayanamadığı kebap, sonrasında içli köfte, mercimek çorbası, salata, Ali nazik, haydari, son olaraksa lavaş... Kesik bir nefes aldı İnci ve gözleri ışıldadı. Sabah yediği yarım porsiyon su böreğiyle durduğuna şu an o kadar seviniyordu ki.

Her şeyden az az ve ikişer porsiyon olması bölümü daha da kolaylamış, Erhan'ın beceriksizliğini daha fazla görmemesine neden olmuştu.

Yemekler önüne konduktan sonra içecekler çıkmaya başladı. Şalgam, kola ve ayran.

İnci kendine engel olamadan kıvrıldı dudakları ve Kürşat'a döndü bakışları. Bu sokağın bütün ışıklarını kapatabilirlerdi, zira İnci'nin gözleri aydınlatma görevi görüyordu fazlaca. Kürşat hafifçe güldü onun bu çocuksu heyecanına.

Çatal ve kaşıklarını da önüne koyup sessizce tekrar yerine giden Erhan'la dayanamadan konuştu İnci.

"Önüme pırlantalar sersen bu kadar memnun etmezdi beni."

Kürşat "Belli." Dedi manidar bir sesle. "Kaç aydır yemek yemiyorsun sen?" Diye de sordu alayla karışık.

İnci dudaklarını birbirine bastırdı ve başını yana eğdi hafifçe. "Sanırım ben yesem de doymuyorum." Dedi. "Açlık benim kanımda var."

Kürşat gözündeki keyifli parıltılarla doğruldu yerinde ve tekrar güldü hafifçe. "Afiyet olsun o zaman." Dedi. Küçük küçük kesilmiş lavaşlardan birini aldı.

Hevesle "Olmaz mı?" diyen İnci de doğruldu yerinden ve tıpkı Kürşat gibi bir lavaş aldı eline.

"Nerden geldi bu aklına?" Diye de sordu bir yandan. "Kaç gündür arayıp sorduğun yokta." Diye iğneledi.

Kürşat alttan bir bakış attı İnci'ye. "Haklısın." Dedi sakince. "Her zaman benim aramam lazım."

İnci bir süre durdu ve Kürşat'a baktı duyduğu sözlerle. Lafını söylemiş ve önüne dönüp yemek yemeye başlamıştı ilgisizce. Haklı sayılırdı bir yandan aslında. O bir kere adım atmış, aramıştı İnci'yi. Hatta konuşmanın sonunda da İnci'ye açık kapı bırakmış ararsın sen artık demişti. İnci'yse bunların hiçbirini yapmayıp üstüne içten içe Kürşat'ı suçlamıştı. Gülümsedi bozuntuya vermeden hemen. "Sen bilmiyor musun yoksa?" Diye sordu sempatik bir şekilde.

Kürşat ağzındaki lokmayı yuttu ve başını kaldırdı. "Neyi?" Dedi kaşları hafiften çatılmış şekilde.

Gülümsedi şirince ve "İlişki de bir taraf kaçar, bir taraf kovalarmış." Diye açıklama yaptı başını yana eğerek. Elindeki çatalla kendini gösterdi. "İşte o kaçan taraf ben oluyorum. Yanlış anlama! İstatistik böyle diyor, düzen bu."

"Hımm." Diye mırıldandı Kürşat dudağının bir kenarını kıvırarak. İnci'yi süzdü ve işine gelince nasıl da tatlı, cana yakın olduğunu fark etti. Şu iki cümleden alıp içine sokası gelmişti kadını. "Naza çekiyorsun yani?"

İnci kaşlarını kaldırdı ve "Hayır." Diye itiraz etti anında. Elindeki ekmeğin içini doldurdurmaya başladı etle. "Düzene uyuyorum ben sadece, sürü psikolojisi diyorlar buna."

KURTOĞLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin