33. BÖLÜM

569 61 3
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR ☕

Akıp giden yollardan bir türlü çekmiyordu gözünü İnci. Yanında Kürşat oturuyordu, elleri kendi kucağında uslu bir çocuk gibi yolu izliyor ve sohbet dahi açmaya girişmiyordu.

Davetten çıkalı daha on dakika olmuştu, Kürşat danslarını kısa keserek Cevahir ve Şeref'e veda etmiş ve hızla ayrılmıştı o kalabalıktan.

İnci bu durumdan fazla memnun olsa da biraz ani olan vedalarının insanlarda farklı düşünceler oluşturduğunu düşünmüştü.

Umrunda değildi, herkes istediğini düşünebilirdi. İnci'nin gerçekten sinirini bozan şey kendinin de böyle düşünüyor olmasıydı. Şimdi bu bomboş yolda arabanın durmasını istiyordu. Gecenin karanlığına ek camlar da filmliydi.

Aklından geçenler daha önce tecrübe etmediği derecede müstehcendi, İnci rahat bir insandı fakat kimseye tenini sunacak kadar değildi bu rahatlık. En fazla iki cilve yapar, flört eder ve unuturdu. Şimdi ise elinden bir kaza çıkacak diye korkuyordu, değerlerine ihanet etmekten korkuyordu.

Can çekişir gibi çekti içini. Duran arabayla birlikte geldikleri yerin evi değil de Kürşat'ın dağ evi olduğunu gördü. Öyle çok düşüncelere dalmıştı ki yolculuk boyunca gözünü diktiği yolu hatırlamıyordu.

Kürşat'a döndü. "Neden geldik buraya?"

"Dinlenmeye." dedi Kürşat sakin bir tavırla. İnci önüne döndü. Ne diyeceğini bilemedi bir an ve ağzını açıp kapattı. Gönül ne kabullenmek istiyordu bu edilmemiş teklifi ne kestirip atmak.

Dilinin ucundan mırıldandı. "Eve gitseydik keşke."

Kürşat onu duysa da duymamazlıktan geldi. Açtığı kapıdan dışarı baktı ve yakın zamanda yağan yağmurun etkisini gördü kızıl toprakta. Her yer çamurdu.

"Bekle." dedi İnci'ye. Arabadan indi ve kapıyı kapatarak İnci'nin olduğu tarafa geçti birkaç adımla. Çoktan kapısını açan kadına baktı. Uzandı ve teklifsizce bacaklarının altından kolunu geçirdi. İnci'nin daha ne yapıyorsun demesine kalmadan sırtından destek alarak kucakladı.

Kollarını boynuna dolayan İnci'nin anca kucağında havalandığında sesi çıktı. "Ne yapıyorsun, ben yürürdüm."

"Her yer çamur." dedi Kürşat. "Kirlenmesin üstün."

Yerlere düştü bakışı İnci'nin gayriihtiyari ve Kürşat'ın dediği gibi her yerin çamur olduğunu gördü. Döndü önüne tekrar.

"Evini kirletirim diye mi korktun?" diye sordu. Ellerini omuzlarına indirdi ve arabaya binmeden çıkarttığı ceketinden ötürü kaldığı gömlekle ortaya serilmiş olan biçimli kollarını okşadı.

"Ödüm koptu." dedi Kürşat. "Pembe panterin kahverengiye dönmesini kimse istemez."

"Öyle." dedi İnci. "Kimse halısında çamurdan ayak izleri görmek istemez."

Kürşat indirdi İnci'yi evin önüne gelmesiyle birlikte ve cebinden çıkarttığı anahtarla beklemeden açtı kapıyı.

İlk İnci girdi eve, ayakkabılarını çıkarttı ve direk mutfağa ilerledi kendi eviymiş gibi. "Çay içelim mi?" diye sordu.

Kapanan kapının ardından bir cevap değil de Kürşat'ın gelmesiyle birlikte eline çaycıyı alarak döndü tekrar Kürşat'a. Yüzündeki etkileyici bakışı gördüğünde yüzüne zorla oturttuğu tebessüme sığındı.

Elleri ceplerinde mutfağın ortasındaki adanın yanında öylece duruyordu.

"Cevap vermedin."

Kürşat çıkarttı ellerini cebinden ve İnci'nin üstüne yürümeye başladı. İnci gerildi bugün gerçekten bir yakınlaşma olacağının bilinciyle. Bir adım geri gitti. Sonra da aradı, olur olmadık yerde ortaya çıkan o hırçın kişiliğini.

KURTOĞLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin