23. BÖLÜM \ KESİT

977 57 6
                                    


KEYİFLİ OKUMALAR ☕

Her güzel anın bir katili olurdu. İnci'nin her güzel anının katili ise şu sıralar Pelin'di.

Karşısında topuklularıyla dikilmiş kadına baktı. Ayakkabısından parkelere bulaşmış çamur tanelerine daha sonra. Kendisinin bile ayağını yıkamadan girdiği yere nasıl olurda böyle pervasızca ayakkabılarıyla girer diye düşünüp sinirlendi İnci.

Bozulan yüzündeki sinir kırıntılarına baktı Pelin'in, burda kendisini görmüş olmak baya büyük bir bozguna sebebiyet vermişti hayallerinde. Ne zaman Kürşat'ı yalnız bir anında yakalamaya çalışsa ya İnci aracılığıyla ya İnci yüzünden bir şekilde sabote ediliyordu planları.

Pelin bu durumdan hiç olmadığı kadar memnuniyetsizlik duyuyordu. Arasıra kapısını çaldığı kadınları görmek dahi böylesine büyük bir hırs duymasına sebep olmuyordu.

"Ne işin var senin burda?" diye sormamak için ısırdı dudağının içini İnci.

Sanki tiksindiği bir şeye bakarmış gibi yüzünü buruşturdu ardını döndü ve Kürşat'ın yanına çıkmak için ilk adımı attı. Ardından gelen topuk sesiyle hızla başını çevirdi Pelin'e ve ateş saçan gözleriyle fısıldadı sıkıldı dişlerinin arasından.

"Sakın tek adım daha atma."

Pelin durdu duyduğu ikazla ve hatta bir adım geriledi. Korkmamıştı ama şu anki görüntüsü her şeyi yapabilecek gibi duruyordu İnci'nin. Her an üstüne atlayıp saldirabilecek gibi.

Tekrar döndü önüne İnci ve sert adımlarla çıktı merdiveni. Aralık kalan kapıyı hırsla açtı ve aynanın karşısında saçını düzelten Kürşat'la karşılaştı. Beklemedi içeri girdi ve sertçe çarptı kapıyı.

Şaşkınlıktan elinin biri havada kalan Kürşat İnci'nin dakikalar içinde değişen suretinde baktı ve "Ne oldu." dedi belli etmemeye çalıştığı merakla.

İnci hızla karşısına geçti, aralarındaki bir adımlık mesafede durdu. "Ne oldu biliyor musun?" diye sordu sakin tutmaya çalıştığı sesiyle. Fakat ne kadar çalışsa da sesindeki hırs ve sinir elle tutulacak kadar hissediliyordu. "Dağlar kızı Reyhan gibi seke seke merdivenlerden iniyordum ben-"

Başını yana eğdi ve hafif bir tebessümle "Bil bakalım kim karşıma çıktı?"

Kürşat'ın hafiften çatılan kaşları İnci'nin daha da sinirini bozdu neden olduğunu bilmese de. "Çatma şu kaşlarını bana!" Diye parladı konuyla alakasız bir şekilde.

Kürşat'ın kaşları bu sefer şaşkınlıkla kalktı havaya. İnci bu sefer de "Alık alık bakma da!" Diye parladı.

Kürşat ne yapacağını bilemez halde kalınca bir adım geriledi ve "Delirdin herhalde?" dedi anlam vermeye çalışır bir halde İnci'nin bu haline.

İnci sinirli bir solukla güldü. "Delirdim!" Diye bağırdı aşağıda avını bekler gibi Kürşat'ı bekleyen Pelin'in duymasını umursamadan.

"Pelin aşağıda!" dedi açıklama yapar gibi. Neden delirdiğimi gör der gibi.

"İçeride hem de." dedi sinirle. Bir adım attı Kürşat'a. "Sen ben burdaydık değil mi? İnler cinler de açmadıysa bu kapıyı..."

Sertçe geçirdi avuç içini Kürşat'ın göğsüne. "Senin özel dediğin yerin anahtarı ne geziyor o kadında? Sorgusuz sualsiz yarı çıplak eve gelme hakkını, bütün yerleri kırk iki numara toynaklarıyla takkıdı takkıdı yürüyüp çamur etme hakkını nerden buluyor o kadın?"

Bir tane daha vurdu hırsını alamadan göğsüne, yüzüne sinirden olsa gerek bakmadı, baksa vurmazdı.

"Hafta yedi gün sekiz kapımızı aşındıracak cesareti kim veriyor buna, ağzını açıp diyemiyor musun sen benim bir daha karşıma çıkma diye. Ben bile diyorum iki günlük samimiyetinize dayanarak sen niye karşısına geçip adam gib-"

Kürşat'ın elini beline atıp hırsla kendine çekmesi ile kesildi cümleleri. Sanki değilmiş gibi daha da sinirlendi. Duvara dayanan sırtıyle birlikte tekrar vurdu Kürşat'ın göğsüne.

"Devam ettirmek istemezsin gerisini bence." dedi Kürşat sakin ve tehditvari bir tonda. İnci onun bu sakinliği karşısında duraksadı bir an ve bakakaldı.

"İsterim." dedi biraz çekinse de geri durmayarak. "Hem de nasıl isterim." dedi tekrar hırsla ve Kürşat onun devam eden sözleriyle birlikte suskunluğun sadece saniyeler olduğunu anladı.

"Ben gelemem olum böyle şeylere!" Diye diklendi İnci ağzından çıkanlara dikkat etmeden. "İki güne bir kapıya geliyor, beni aşağılamaya çalışıyor aklınca havasını alıyor gidiyor. Bakma demiyorum ama sinirim bozuluyor, ben muhatap olmak zorunda mıyım bu kadınla, gelmişim şuraya mis gibi bir uyku çekmişim sabahına karabasan gibi çöküyor, hem de senin özel, tek gel dediğin yere. Sen diyemiyor musun buna benden de sevgilimden de uzak dur diye, neyine güveniyor bu, parasına mı? Dürsün büksün de g-"

Kesmek zorunda kaldı sözlerini dudağında hissetti baskıyla. Gözlerini ayırdı şaşkınlıkla ve ağlar gibi sızlandı. Çekilmesi için Kürşat'ı ittitdi fakat Kürşat dudaklarını oynattı. Isırarak, hırçın dokunuşlarla öptü İnci'yi.

İnci ise beklemediği bu yakınlığı hırçınlıkla karşıladı, kavga etmeye ihtiyacı vardı şu an öpüşmeye değil. Sinirle ısırdı Kürşat'ın ağzına sızan dilini sertçe.

Kürşat küçük bir iniltiyle çekildi ve üstündeki öldürücü bakışlara rağmen varla yok arası kıvrıldı dudakları.

"Bir atmışlık çeyrek mafya ne adamlığımızı bıraktı ne haysiyetimizi." dedi İnci'ye.

"Haketme de söyletme o zaman!" diye bağırdı İnci tekrar. "Haketme!"

Kürşat'ın dudaklarına inen bakışlarıyla yutkundu ve ne kadar dirense de onun da gözleri indi Kürşat'ın dudaklarına. "Tersim pis benim." dedi durmayarak fakat dikkatinin dağıldığı çok açıktı. Sesi düşmüş ve sadece huysuz bir tını kalmıştı.

"Öpme beni." dedi yaklaşan Kürşat'a. Durdu Kürşat ve İnci'nin gözlerine çıkarttı bakışlarını.

"Burda ne aradığını bilmiyorum." dedi açıklamak için. "Anahtarı ben vermedim ama alacağım ondan."

"Muhatap olmak istemiyorum o kadınla, zaten bundan sonraki tek muhatabım saçlarını elime dolaşmak olur."

Güldü Kürşat, sessiz bir kahkahaydı hatta etrafa yayılan. "Senin ne pis mahalle ağzın var." Diye sataştı.

İnci diktiği çenesiyle cevap verdi. "Mahalle kızıyım da ondan."

Kürşat başını sağa sola salladı olumsuzca. İnci'ye iflah olmazsın bakışlarını attı kıvrık dudaklarıyla ve "Ben gönderirim şimdi onu." dedi. "Sen burda bekle."

Zaten bir kere daha görmeye katlanamaz, üstüne atlardı bu densizligi karşısında. Başını aşağı yukarı sallayarak "Tamam." dedi. Sonra elinin birini havaya kaldırarak bileğini gösterdi ve "Sadece üç dakika." Diye süre verdi. "Burda görürsem onu dördüncü dakikada Allah yarattı demem."

Kürşat dayanamadı hızlı ve sert bir öpücük çaldı tekrar dudaklarından ve İnci daha vurmaya devam ederken çıktı kapıdan.

Kürşat'ın kapattığı kapıya yasladı sırtını ve ısırdı dudağını. İçinden geçirdi sonra.

Her kavganın sonu buna çıksa...

Kesiti nasıl buldunuz?

Bir öneriniz var mı?

Seviliyorsunuz... ❤️

KURTOĞLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin