KEYİFLİ OKUMALAR ☕"Rahat gibisin?"
İnci Kürşat'ın başını yasladığı göğsünde soluklandı huzur ve mayışmışlıkla. Sırtından omzuna çıkarttığı elini bastırdı ve daha da yerleştir başını.
"Rahatım." dedi fısıltıdan farksız sesiyle. "Uyurum bile."
Kürşat'ın omzunda bir aşağı bir yukarı giden parmaklarının güzel hissine bıraktı kendini. İşin aslı un çuvalı gibi yığılmıştı adamın üstüne, saatine bakmasa da bir saati geçkindir onun kucağında olduğundan emindi.
Bir yerlerinin ağrımış olabileceği ihtimali dolanıyordu aklında, kendi bir saat kucağında kedi tutsa ayağı uyuşurdu. Düşüncelerinin aksine Kürşat hiçte bir yerleri ağrımış gibi değildi ama.
Sürekli olarak vücudunun belirli yerlerini okşayan Kürşat teselli verir gibiydi. Arasıra munzur bir ifadeyle İnci'nin kulağına üfürüyor ve kısık güler nefesiyle onun içe göçen boynuna bakıyordu.
Kendine eğlence bulmuş gibiydi fakat İnci onunla kavga etmek istemiyordu ilk defa. Ona üstünlük kurmakta. Kendini tamamıyla salmış değildi, kuyruğu ger zaman dik tutardı fakat şimdi dinlenmeye ihtiyacı vardı hiç olmadığı kadar. Kürşat'tan gelen ilgiye ise öyle bir açlıkla sarılmıştı ki, sanki kansız kalmış vücuduna kan geliyordu.
"Seni ilk gördüğümde ne düşündüm biliyor musun?" diyen Kürşat'ın sesi oyunbaz çıkıyordu fakat ciddi olduğu belliydi.
İnci o an hiçte düşünmediği bu detaya büyük bir merak duydu. "Ne düşündün?" diye sormadan edemedi.
"Başta bir izledim." dedi Kürşat adamlarının eline verdiği fotoğrafı hatırlayarak. "Sonra dedim bu yerden bitme, seyirlik güzel kimmiş?"
İnci duraksadı bir an. Vücuduna kaydı gözleri, Kürşat'ın kucağında kıvrılıp küçücük kalmış bedenine. Şu an için boyu kısa gelse de gözüne İnci kısa değildi. Hemde hiç kısa değildi. Kürşat'la aralarında belirgin bir fark vardı fakat altına bir topuklu çekse sırıtmazdı. Hem... Deve de boy vardı.
"Ağzını topla lütfen." dedi sanki bir bardak su rica eder gibi. Sesinde alıngan bir tını vardı. "Kucağında bir atmış beşlik bir çıtır var. Ben olsam kıymetini bilirdim."
Kürşat'ın kısık gülüşü doldu kulaklarına. "Sonra saçlarını fark ettim." dedi devam ederek. "Kömür gibi siyah... Aslan yelesi gibi gür. Elim karıncalandı, uzatıp içine daldırsam saçlarının diye."
Saçlarında hissettiği dokunuşla kapattı gözlerini İnci. "Herkese nasip olmaz, eline geçmişken değerlendir." dedi Kürşat'ın boynuna dayandığı burnuyla. Hafiften parfüm kokusuyla karışmış teninin kendine kas koksunu soludu. Yetmedi, sürttü biraz burnunu boynuna.
"Çok şükür bize de elletmiyorsun fazla." diyen Kürşat'ın esnafa bana da mı bu fiyat diyen adamlar gibi çıkan huysuz sesine kıvrıldı dudakları. Kürşat'ın sefkatinden kaçtığı yoktu aslında, sadece kapılmaktan korkuyor uzak duruyordu. Yine de onun öyle sanması işine geldi. Sessiz kaldı.
"Gözlerin sonra..." diyen Kürşat duraksadı ve derin nefes aldı. Havalanan göğsüyle birlikte hareket eden İnci kucağındaki elini çıkarttı göğsüne. "Hırçın, öfkeli, hareketlerinin aksine agrasif bakıyordun. Kendinle bile çekişiyorsun."
Omuzlarını indirip kaldırdı İnci banane der gibi. Öyle olmak zorundaydı çünkü yalnızdı. Sırtımı Hasan dağı olsa yaşamam derdi her zaman. Sevdiği insanlar vardı, güven duyduğu da... Ama kimseye bana bunu yapmaz demeyecek kadar öğrenmişti bu hayatı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTOĞLU
Romance"Önce karaoke barda adımı öğrendin sonra davette benimle karşılaştın ve kamera kayıtlarına baktın. Ya da dur, karşılaştın mı demeliyim?" diye devam etti. Ellerini yanına yaslayarak öne doğru eğildi. Kürşat'la yüzleri arasında en fazla dört parmak me...