¬4¬
Sırıtıyordu karşımızdaki memur.
"Ne oldu? Uyuşturucu testi diyince bir korktunuz sanırım."
"Hayır, o lanet testi yine de yaptıracağım ve tam gözünüzün önüne sonuçları koyacağım."
Hyunjin dediğimi destekleyerek adama karşı sırıtmıştı.
"Bana uyar, yürüyen baş belaları. Yürüyün de şu İfadelerinizi yeniden alalım."
Önce ben, ardımdan Hyunjin girmişti. O ifade verirken bir polis memuru daha gelerek kanımı almış daha sonra eşyalarımı vermişti. Girişte oturarak Hyunjin'in çıkması bekliyordum.
"Niye bekledin?"
Aniden gelen sesle yerimden sıçradım, muhtemelen az daha uyuyakalıyordum.
"Öylesine.. Neyse, ben gidiyorum."
Çantamı sırtıma takmış hızlı hızlı yürürken 'bekle' demişti.
Yavaşca arkama dönerek ne diyeceğini bekledim.
"Geç oldu saat. Şimdi tek gidemezsin yürü ben bırakayım seni."
Resmen sanki ben bebekmişim gibi konuşuyordu. Partide de aynısını yapmıştı
"Tek gidebilirim Hyunjin. Bebek değilim."
Yürümeye devam edip çıkışa varmıştım ama hâlâ beni takip ediyordu.
"Kardeşim hasta mısın? Gitsene evine."
Herhalde böyle laflardan pek haz etmiyordu ki, yürüyüşü biraz daha hızlanmıştı.
"Lee Felix, bak bu 2 etti."
İyice dibime girince kafamı deli gibi iki yana sallamıştım.
"Üç ederse ne olacakmış?"
Tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki sessiz ortamda, çantadaki fotoğraf makinesi yine o tuhaf sesi çıkarmaya başlamıştı.
Lavabodan çıkıp, aşağı inerken çıkardığı sesi.
"Seninki eski olmakla birlikte bozuk da herhalde."
Onun gülerek söylediği şeye, sabır dilercesine kafamı kaldırdığımda, yanımızda bulunan elektrik direğinin düşmekte olduğunu gördüm.
Hemen Hyunjin'i ittirmiştim ve bir kaç adım geriye gitmemizle kıl payı kurtulmuştuk.
"Siktir.. Kıl payı kurtulduk Felix"
Derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalışıyordum ama hayır, az önce biraz daha geç kalsam Hyunjin kaldırıma yapışacaktı..
"Bak rahatını bozmak istemem ama birazdan sese birileri gelir ve hiç güzel bir pozisyonda değiliz"
Hâlâ üzerinden kalkmamıştım salak gibi. Hızla ayağa kalkarak ona da elimi uzatmıştım.
Benden destek alarak kalkıp yerdeki direğe bakmaya başladı.
"Kusura bakma. Yani anın etkisiyle şey oldu"
Yüzüne bakmadan hızlı hızlı konuşup karakoldan gelenlere bakıyordum.
"Hey siz ikiniz, sağlam mısınız?"
Kafamızı evet anlamında sallayarak olanları anlattık. Kısaca tekrar İfadelerimizi aldılar ve ardından gitmemize izin verdiler
Bu sefer karşı yoldan yürümeye devam ettik.
"Felix,"
Yanımdaki Hyunjin'e döndüğümde ne demek isteyeceğini biliyordum ama sadece konuşmasını bekledim.
"Teşekkür ederim. Yani orada beni kurtarmasaydın, galiba şuan lapa falan olmuş olurdum. Yani.. Işte teşekkür ederim"
Bu konuşması yüzünden hayatında çok az teşekkür ettiğini tahmin ediyordum. Çünkü tüm şu iki, üç cümleyi yarım saatte söylemişti resmen
"Sorun yok. Yani, bana borçlandın. Biliyorsun değil mi?"
Diyerek pis pis gülmeye başlamıştım.
"Şey, acaba orada ezilmem daha mı iyiydi?"
İkimizde gülmeye başlamışken birden ciddileşip,
"Ne istiyorsun?"
diye sorunca dediğim lafı gerçekten ciddiye aldığını anladım.
"Ben aslında onu ciddi olarak söylemedim ama madem bu kadar istiyorsun bana borçlu olmayı, neden hayır diyeyim."
Elini, kendi alnına geçirirken, eminim yine içinden 'keşke o direğin altında kalsaydım' diyordu.
Onun bu haline gülerken, aklıma birden bana yaptıkları zorbalıklar gelmişti.
Onunla vakit geçirmek son anlarda eğlenceli olmuştu ama beynim resmen mutsuz olmam için gereksiz yerde bu anıları hatırlatıyordu
"Hiçbir şey istemiyorum. Evime zaten yaklaştık, daha fazla gelmene gerek. İyi geceler"
Ve ardından hızla yanından ayrıldım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polaroid ×HYUNLIX× ✓
Fanfiction¡Polaraid filminin konusuyla yazılmış bir fictir¡ "O neydi? Duydun mu?" "Duydum. Biri şaka yapıyordur kesin" Elindeki içkisini yudumlarken konuşmuştu. "Hayır. Hyunjin salak mısın? Biri acı çekiyor olabilir." Tam o sırada bir çığlık sesi daha geldi. ...