¬6¬
Hyunjin de hemen yanımda, fotoğrafın tekrar birleştiğini görmüştü.
"Aman tanrım.."
Hemen ambulans çağırıp Minhoyu hastaneye götürdük.
"Bunlar eğer gerçekse.. Hepsi senin suçun! Bunun farkındasın değil mi!?"
Haklıydı. Hepsi benim hatamdı.
"Bang Chan yavaş. Böyle bir şey olacağını bilse herhalde çekmezdi. Delirdin mi sen?"
Daha sonra aynı sesin sahibi omzumdan tutarak beni oturaklara götürmüştü.
"Teşekkür ederim Hyunjin"
"Merak etme. O şuan Minho için gergin. Sence.. Sence hepimiz ölecek miyiz?"
Dediği şey ile duraksadım. Hepsi gerçekten ölecek miydi.. İzin veremezdim. En azından çabalamam lazımdı.
"Bilmiyorum. Ama elimden geleni yapacağım"
Yerimden kalkıp hızla hastaneden çıktım. Eve gidip kameranın çantasını almam lazımdı.
"Hey! Biraz yavaş olsana. Hem nereye gidiyoruz söyle bakalım."
Arabasının kilidini açarken konuşuyordu Hyunjin.
"Sen de mi geleceksin?"
"Neden olmasın? Hastane çok gerici. Hadi atla"
Omuz silkerek arabaya binmiştim.
"Benim evime gitmemiz lazım. Kameranın çantasını alacağım"
Evi tarif ettikten sonra elimdeki eldivene bakmıştım. Biraz daha Jisung da kalmak istiyordum. O yüzden en iyisi eldivenlerimi de almaktı.
"geldik sanırım. Ben de seninle geleyim mi?"
Hayır anlamında kafamı salladım.
"Sen fotoğrafta varsın. Bu tehlikeli olur"
"Ama sana da zarar vermeye kalktı Felix"
"Evet çünkü makineyi yere fırlatmıştım"
Hâlâ elimde olan fotoğrafı ve çantamı arabaya bırakarak eve ilerledim.
İçeri girince önce hızlıca içeri baktım ve hemen odama çıktım. Peteğimi açtıktan sonra nereye attığımı bilmediğim çantayı aramaya koyuldum.
Ama çok geçmeden kıyafet dolabında buldum ve eldivenleri de alarak dışarı çıkmak istedim.
Ama karşımdaki şey buna engel olacak gibiydi.
Hyunjinden
Felix gittiğinden beri elimdeki salak fotoğrafı inceliyordum. Bu deliceydi ama gerçekti. Ne kadar inanmak istemesem de gerçek..
Yan koltuktaki çantada duran makine sesler çıkarmaya başlayınca ilk başta etrafa baktım ama sonra gözlerim fotoğrafta sabitlendi.
Felix'in camdaki yansıması..
Koşarak arabadan indim ve eve doğru ilerlemeye başladım.
Bahçede elime aldığım ince uzun dal parçasını cebimdeki çakmakla yakarak hızla yukarı, Felix'in bağırdığı yere doğru çıktım.
Karşımda neye benzediği belli olmayan gri bir duman var gibiydi ve yerde çırpınan Felix'i boğmaya çalışıyordu.
Elimde hâlâ yanmakta olan dalı üzerine atarak bir kaç saniyeliğine onu afallattım ama neyseki Felix bu boşluktan yararlanarak hemen elini uzatmıştı.
Onu hızla yanıma çektim ve koşarak aşağı indik. O şey de arkamızdan gelmeye çalışsa da, bilmediği bir şey vardı.
Ben yukarı çıkmadan önce tüm petekleri ve ocağı açmıştım. Bu bize zaman kazandırırdı.
"Koş hadi."
Felix'in elini tutarak hızla arabaya koşmaya çalışmıştım ama o koşamıyor, adeta topallıyordu.
Arkamı dönüp baktığımda bacağında saplı bir dal gördüm.
"Aynı konuştuğumuz gibi yapacaktım ama daha dalı tutuşturamadan elimden almayı başardı."O şey her an gelebilirdi ve ben her zeki insanın yapacağını yaparak Felix'i kucağıma aldım.
Evet. Lee Felix'i.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polaroid ×HYUNLIX× ✓
Fiksi Penggemar¡Polaraid filminin konusuyla yazılmış bir fictir¡ "O neydi? Duydun mu?" "Duydum. Biri şaka yapıyordur kesin" Elindeki içkisini yudumlarken konuşmuştu. "Hayır. Hyunjin salak mısın? Biri acı çekiyor olabilir." Tam o sırada bir çığlık sesi daha geldi. ...