Evden çıkıp arabaya bindiklerinde, Felix elindeki fotoğrafı bırakmadan konuşmuştu.
"Okula sür"
"Bekle, neden?"
Bakışları yanındaki Hyunjin'e dönerken, elindeki fotoğrafı sallamıştı.
"Çözüm yolumuzu buldum"
Jisung, okul yoluna doğru sürerken, hava kararmak üzereydi.
"Jeongin mesaj attı. Chan'ın durumu iyiymiş"
Hyunjin'in diyeceği lafı, Jisung tamamlamıştı bu sefer.
"Yani, sıra herhangi birimize geçti"
Dönüş yolunu tamamlayıp, okulun önüne geldiklerinde hava kararmıştı. Felix arabadan inerken düşündü, yapacağı şeyi çok iyi biliyordu. Ama cesareti yoktu.
"Okul yıllıklarına bakmamız lazım. Hepsi saklanıyordur, değil mi?"
Jisung, 'evet' anlamında kafasını sallarken, okula çoktan girmiş yıllıkların olduğu yere doğru ilerliyorlardı.
Felix ve Hyunjin olabildiğince hızlı adımlarla ilerlerken, Jisung'un elinde fener olarak kullandığı telefonun şarjı aniden bitince olduğu yerde kalakalmıştı.
"Şansıma sıçayım"
Etrafa bakındığında, Hyunjin ve Felix'in çok önde olduğunu görünce, seslenmenin boşa olacağını düşünerek dümdüz yoldan yürümeye devam etmişti. Ta ki biri omzundan tutup onu geriye çekene kadar.
Bu sırada Felix ve Hyunjin çoktan yıllıkların bulunduğu yere gelmiş, tek tek çekmeceleri karıştırıyorlardı.
"Ne aradığımızı söylersen yardım edebilirim"
Felix, elindeki 1986 yılına ait yıllığa bakarken anlatmaya başlamıştı.
"Manyak herif işini yarım bırakmış Hyunjin. Çalıştır saksıyı.. Bu sonuncu kişiyi de öldürürse, peşimizi bırakacak! Tek yapmamız gereken o kişinin kim olduğunu bulmak ve fotoğrafını çekmek"
Hızlı hızlı yıllıktaki fotoğraflara bakarken, tam sayfayı çevireceği sırada Hyunjin'in eli bir fotoğrafta durdu.
"Lix, bu Şerifin fotoğrafı"
Felix, Hyunjin'in gösterdiği yere bakarken, arkalarından bir ses işitmişti.
"Sizin buraya girmenize kim izin verdi?!"
İkisi de korkuyla arkalarını dönerken, karşılarında Jisung ve Şerif vardı.
"Düşün önüme!"
Ses çıkarmadan yürümeye başlamışlar ama koridorun ortasına gelince yürümeyi kesmişlerdi.
"Hadi ama çocuklar! Burada, bu saatte bulunmanız yasak"
Felix elinde fotoğraf makinesini havaya kaldırırken konuşmuştu.
"Rebecca Jane Sable.. Ona bu pislikleri nasıl yapabildiniz!?"
Şerifin yüzündeki ifade şaşkınlığa dönüşürken, kafası karışmış bir halde sormuştu.
"Ne? Sen neden bahsediyorsun?"
"Rebecca'nın annesi ile konuştuk Şerif Artés! Her şeyi biliyoruz. Bunu.. Bunu nasıl yapabildiniz aklım almıyor!? Ne kadar iğrenç insanlarsınız!"
Artés, birkaç saniye bekledikten sonra anlamışcasına kafasını aşağı yukarı sallamıştı.
"Size ne anlattığını çok merak ettim"
Fotoğraf makinesi, sadece bir tuşla adamın fotoğrafını çekecek halde iken Hyunjin konuşmuştu.
"Onun nasıl fotoğraflarını çektiğinizi ve utancından intihar ettiğini. Yani hepsini anlattı"
Adam sinirle ellerini ağarmış saçlarından geçirmişti.
"Tabii ki size bu yalanları anlatacaktı!"
Felix elini fotoğraf makinesinin tuşuna götürürken, gözünden bir, iki damla yaş akmıştı. Birinin ölmesine, bile bile neden olacaktı.
"Hayır, ben yapamam!"
Kameranın merceğini gözünden uzaklaştırırken, Felix elinden almıştı.
"Ben yaparım. Zorundayız! Hem o suçlu.. Masum birini öldürmüş olmayacağım"
Derin bir nefes alarak, üzerine doğru, onu durdurmak için gelen şerifin fotoğrafını çekmişti Hyunjin.
"Tanrım.. Sadece beni dinlemenizi istemiştim! Rebecca'ya bunları yapan biz değildik, babasıydı!"
Hyunjin, duyduğu şey ile yutkunamazken kafasını hızla iki yana sallamıştı.
"Hayır, hayır. Yalan söylüyorsun!"
Adam, makineden çıkan kendi fotoğrafına bir bakış atarken, anlatmaya başlamıştı.
"Biz Rebecca'nın arkadaşlarıydık. Bir gün ağladığını görünce ona nedenini sorduk ama ilk başta anlatmak istemedi. Daha sonra ısrarlarımıza dayanamayarak anlattı"
Etraf, bir anda soğuk gibi olmuştu.
"Babasının elindeki o fotoğraf makinesi ile uygunsuz, iğrenç fotoğraflarını çektiğini ve artık buna dayanamadığını söyledi. Aynı gün gece, onların evinin önüne gittik. Rebecca'ya camdan seslendik ve bize fotoğrafları atmasını, polise gideceğimizi söyledik"
Derin bir nefes verirken, gözleri dolmuştu adamın.
"Ama babası geldi ve hepimizi gördü. Rebecca'yı zorla camın önünden çekerken, gözleri hepimizin üzerinde dolanmıştı. Biz onun için bir tehdittik, bu duyulursa hapise girebilirdi. Oradan hızla kaçsak da, hepimize tek tek tuzaklar kurdu ve arkadaşlarımın hepsini öldürdü. Ben şanslıydım, polisler zamanında yetişmişti. Ama Rebecca bu vicdan azabına dayanamadı ve kendini astı"
Fotoğraf makinesi değişik sesler çıkarmaya başlarken, Hyunjin hızla Felix'i bileğinden tutarak yanına çekmişti. Jisung da şerifin yanından kaçarak arkadaşlarının yanına geçtiğinde, Hyunjin elindeki makineyi korkuyla yere atmıştı.
Makineden, gri, iğrenç bir şey çıkarak şekil almaya başlarken, şerif yüzündeki korku ile geri geri gitmeye başlamıştı.
Hayalete benzeyen ama kesinlikle iğrenç bir görüntüsü olan yaratık, uzun parmakları ile yerdeki şerifin fotoğrafını alırken, adamın gözlerinin içine bakarak fotoğrafı ortadan ikiye bölmüştü.
Eş zamanlı olarak şerifte ortadan ikiye bölünmüştü.
ಥ◡ಥಥ◡ಥ
Anlamadığınız yerleri yazın
Okuduğunuz için teşekkür ederim!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polaroid ×HYUNLIX× ✓
Fanfiction¡Polaraid filminin konusuyla yazılmış bir fictir¡ "O neydi? Duydun mu?" "Duydum. Biri şaka yapıyordur kesin" Elindeki içkisini yudumlarken konuşmuştu. "Hayır. Hyunjin salak mısın? Biri acı çekiyor olabilir." Tam o sırada bir çığlık sesi daha geldi. ...