Geceyi hep beraber hastanede geçirmişlerdi. Sabah kalktıklarında Jeongin ayaklarını seungmin'in karnına uzatmış, Hyunjin fırsattan istifade Felix'in karnına yatmış, Felix'in eli Jisung'un ağzına girmiş bir haldeydi. Tek düzgün yatan Minho ise gözlerini açtığında dibinde gördüğü Jisung ile kalp krizi geçiriyordu.
"Ya amına kodumun odasında niye birbirinizin tepesine bindiniz?"
Jisung esnerken, tepesinde bağıran Minhoya cevap vermişti.
"Fantezi meselesi, ne yaparsın"
Felix, karnındaki Hyunjin'in kafasını yere bırakırken, telefonunu eline alarak haberlere bakmıştı.
"Şerifi okulda bulmuşlar. Haberlere göre bunu yapan muhtemel kişi, Şerif Artés'in yakaladığı zanlılardan biri olabilirmiş "
Hyunjin, yarım yamalak duyduğu şeylerle yerinden kalkarken, Felix'i de bileğinden tutup kaldırmıştı.
"Hadi bize müsaade"
Felix, Hyunjin'in arkasından kapıya doğru sürüklenirken Jisung'un konuşmasıyla durmuşlardı.
"Nereye götürüyorsun sarışınımı?"
Hyunjin, yüzündeki gülümseme ile Jisung'a dönerken konuşmaya başlamıştı.
"Korkma yemeyeceğim. Şu lanet makineyi şehirdeki öğütücüye atacağız. Sonra da Felix'in bana verdiği sözü yerine getirmeye gideriz. Bu arada, Chan yoğun bakımdan çıkmış. Sabah hemşire geldi ama öküz gibi yattığınız için duymadınız"
Minho, anın mutluluğu ile yanındaki Jisung'a sarılırken, Jisung Hyunjinle göz göze gelmişti.
"Eh minik sincap da bir şeyler yapacaktı, rahat rahat yapar artık"
Jisung, eline aldığı yastığı Hyunjin'e fırlatırken, Hyunjin Felix'in arkasına geçmiş ve yastık böylece Felix'e isabet etmişti.
"Bu yastığı ikinizden birine yedirmeden önce gidelim"
Yastığı Jisung'a geri attıktan sonra odadan çıkan Felix'i takip etmeye başlamıştı Hyunjin.
"İlk eve uğrayabilir miyiz? Sıcak bir banyoya ve üzerimi değiştirmeye ihtiyacım var"
Hyunjin, Felix'e kafa sallamış ve cebinden araba anahtarını çıkarmıştı.
"O anahtar Jisung'un değil mi?"
Hastaneden çıkmış, arabayı park ettikleri yere doğru ilerlerken kahkaha atmıştı Hyunjin.
"Çaldım"
Hepsinin şuanki neşesi, daha fazla kimse zarar görmeden, ölmeden kurtuldukları içindi. Bir süre sonra, ölen kişilerin acısı üzerlerine çökecek ve en çokta Hyunjin ile Felix'i çıkmaz bir vicdan azabına sürükleyecekti.
Ama o süreye kadar, bu neşenin tadını çıkaracaklardı.
"Eğer söz verdim diye iğrenç bir şey yaptırırsan, gece evine gelir seni boğarım Hyunjin"
Eve gidene kadar yolculukları sessiz geçmişti. Hyunjin, ilk başta Felix'i tek bırakmak istememiş, onu beklemeyi teklif etmişti ama Felix bunu reddetmiş ve Hyunjin'i göndermişti.
1,5 saate buluşmak için sözleştikten sonra Hyunjin istemeye istemeye evine doğru gitmişti.
Derin bir nefes alarak yıllarını geçirdiği evin kapısına doğru yürüdü Felix. Bu ev ona pek çok şeyi hatırlatıyordu.
Gece bahçeye çıkıp izlediği yıldızları görüyordu evine baktığında, annesinin yaptığı o muhteşem yemeklerin, tatlıların kokusunu alıyordu. Kalbinin ilk kırılışı, ilk sevincinden ağlayışı. Her şey bir yana, bu ev annesini hatırlatıyordu. Annesinin adını haykırıyordu adeta.
![](https://img.wattpad.com/cover/271285828-288-k957454.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polaroid ×HYUNLIX× ✓
Fanfiction¡Polaraid filminin konusuyla yazılmış bir fictir¡ "O neydi? Duydun mu?" "Duydum. Biri şaka yapıyordur kesin" Elindeki içkisini yudumlarken konuşmuştu. "Hayır. Hyunjin salak mısın? Biri acı çekiyor olabilir." Tam o sırada bir çığlık sesi daha geldi. ...