GİRİŞ

3.2K 275 134
                                    


EVEEEEET, NİHAYETE DOĞRU YAKLAŞTIĞIMIZ SIRALARDAYIZ. BİRAZ GECİKMELİ DE OLSA 7. KİTABA BAŞLAYABİLİRİZ ARTIK. SİZLERİ EN SON SHİAN VE BLAİR İLE VEDA ETMİŞTİM... ŞİMDİ İSE JORAH VE EFNAN İLE SELAMLIYORUM... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİ... BOL KEYİFLER...


Uyanmaya niyeti yok gibiydi. Üç gün sonunda bile hala çok derin uyuyordu. Sıkılmaya başlamıştı ama onu zorlayamazdı. Belirsizlikten nefret ediyordu. Gri çizgiler tarzı değildi. Siyah ya da beyaz olmasını isterdi hayatındaki her şeyin.

Açgözlülük günahı Jorah, bıkkın bir şekilde etrafına bakındı. Çok dikkat çekmiyordu doğrusu. Bu oda neredeyse bomboştu. Mobilyaları bile gelişi güzel seçilmiş gibiydi.

Sanki üç gündür bir insanın başını beklediği yetmiyormuş gibi bir de dünyada bu saçma evin içinde kapana kısılmıştı. Apartman dedikleri bu rezil yapının içinde... İnsanlar kendilerini bir yerlere tıkıştırmayı o kadar seviyorlardı ki bu şeylere dâhiyane bir icat gözüyle bakıyorlardı.

Alt kattaki müzik sayılabilecek gürültülere, yan dairedekilerin kavga sesleri ve üst kattaki kadının zevk dolu çığlıkları eşlik ediyordu. Minicik pencereden içeri sızan dışarının gürültüsü de cabasıydı.

Hiçbir resim yoktu. Kesinlikle kişisel hiçbir şey yoktu. Dolaptaki kıyafetleri basitti ancak bir üniforma ya da diğer kıyafetlerden de yoktu. Basit tişörtler, pantolonlar ya da eşofmanlar... Çoğu da bir o kadar pisti.

Dolabın kapağını o kadar sert kapattı ki anında kırılıp parçalarına ayrıldı. Neden buradaydı? Zavallı bir insan evladı onu başında bekçi yapmıştı. Lanet olası kadın uyanmak bilmiyordu. Ölmediği için buradan ayrılamıyordu ama yaşıyor da sayılmazdı doğrusu.

Bütün bunların nedeni onu tutsak eden o adamdı. Sıradan bir insan evladı onu tutsak edip istediği şeyi yapmıştı. Annesi gelip hayatlarını kurtarmasaydı şuan cesetlerinin nerede çürüyeceğini düşünmek bile istemiyordu.

Jorah en çok da bundan nefret ediyordu. Güçlüydüler. Kardeşleri, ağabeyleri, ablaları ve o gerçekten çok güçlüydüler. Her biri kendine has yeteneklere ve karakterlere sahiplerdi. Ancak hiçbir şey artık eskisi gibi siyah ve beyaz değildi. Ortada gri bir bölge vardı ve buna barış adını veriyorlardı.

Eskiden güçlerini sakınmadan dövüşebilirlerdi. Bütün güçleriyle ve Jorah bundan zevk alırdı. Her bir savaşından mutluydu. Kendisini zorlayacak bir düşman bulduğunda bunun tadına doyamazdı. Şimdi karşısına bir düşman çıktığında önce diğerlerine zarar gelmemesini düşünmek oluyordu. Sanki çok önemi varmış gibi bu dünyanın canını yakmamaya çalışıyorlardı.

Hepsi üç gündür uyuyan bu zavallı kadın gibi insanlar içindi...

Jorah onlardan nefret ediyordu. Gözünde bir böcekten farkları yoktu ancak daha da kötüsü bu kadındı. Bu kadın hiçbirinin yapamayacağı bir şey yapmıştı. Ona baktıkça bunu daha da net bir şekilde hissedebiliyordu.

Bu kadın onda hisler uyandırmıştı. Onun o uyuyan bedenini izlerken bile bunu fark edebiliyordu. Daha önce hayatında olmayan şeyler artık oradaydı ve kesinlikle bu durumdan hoşnut değildi.

Nasıl bir insan onun gibi bir günahın hislerini uyandırabilirdi ki? Bu hiçbir tarihte yazmıyordu. Hiçbir insan evladı başka bir yaratıkla bir araya gelmemişti. En büyük yasaklardan biri buydu. Barış sağlandıktan sonra cennetin, dünyayı korumak adına sunduğu en önemli kuralların başında geliyordu.

Zayıf ve kusurlu bir yaratıktı insan... Jorah mı güçsüzdü o zaman. Ebedi eşler ancak birbirine eş güçte olmaları gerekiyordu. Bilinen yegâne kural buydu. Bu yüzden ebedi eşler birbirine zarar veremiyordu.

Hayır, bunların hiçbiri değildi. Jorah buna zorlanmıştı. O adam onu yakaladıktan ve bağladıktan sonra kanını çalmıştı. Neden ve ne amaçla yapıldığını bilmiyordu ama bu kadın onun kanını taşıyordu.

Açıkçası bütün bunların yaşanmasının nedeni buydu. Jorah'ın burada onun başından ayrılamamasının nedeni de buydu. Bu kadın o zamandan beri uyuyordu ve uyandığında neler olacağını bilmiyordu. Nasıl bir şeyin ortaya çıkacağını bilmiyordu.

Onu cehenneme götüremiyordu bu yüzden. Ölmemişti. Ölmüş olsaydı ailesinin yeni üyesi ve en yeni kardeşi Azrail meleği Blair ile görüşüp ruhunu alabilirdi. Ancak lanet olası kadın ölmemekte ısrar ediyordu.

Ateşler içindeydi ve acı çektiği de belli oluyordu. Onu ilk buraya getirdiğinde en azından ateşini düşürmek için çalışmıştı. İyileştirme kalkanını açmış ama bir işe yaramamıştı. İnsanlar o kadar kusurluydular ki enerji depolama şekilleri sadece uyuyarak ya da yemek yiyerek yapabiliyorlardı.

Onun varlığını bu eve kadar takip etmişti. En çok bu evde kokusu vardı. Buna karşılık ne adı ne de ne işe yaradığı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Bir de uyandığında nasıl bir şey olacağı konusunda.

Şuan değişim geçiriyordu. Kanını ona enjekte ettiklerinden beri bedeni değişiyordu. Yavaş yavaş insanlığını bırakıyordu. Bundan sonrasında neye dönüşeceğini ise kimse bilemezdi. Sonuçta daha önce yaşanmış bir şey değildi.

Belki annesi bu konuda bir şeyler biliyor olabilirdi. Onun geleceği gören gözlerinden hiçbir şey kaçmazdı ancak onun ve babasının doğrudan cevap verme konusunda bazı sorunları vardı. Asla birebirde bir cevap alabildiğini hatırlamıyordu. Genelde ipuçlarını tercih ederlerdi.

Jorah, belirsizlikten nefret ediyordu. Şuan da her şeyi o kadar belirsizdi ki buna tahammül edemiyordu. Kadın ölecek miydi ölmeyecek miydi? Uyanırsa ona ne olacaktı? Kanı ona neler yapacaktı?

Hissediyor olmakla birlikte kanının da kadında olması Jorah'a neler yapacaktı? Bundan sonraki bütün hayatı onun ellerindeydi ve aslında eşi bile değildi. Onu zorla eşi haline getirmişlerdi. Hissediyordu ve bundan son derece mutsuzdu.

Bundan sonraki hayatı tamamen bu kadının ellerindeydi. Açıkçası bir yanı ölmesini diliyordu. Eğer ölürse ruhunu alabilirdi ve eğer hala hissediyor olursa o zaman onu yanında tutardı. Ancak ölmezse... O zaman ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 7- AÇGÖZLÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin