×13×

800 46 28
                                    

Bölüm medyası: Seçkin Deniz

×××

Cidden son gidişinin ardından bana bu kadar kolay gelebileceğini mi zannediyordu? Gelemezdi.

Gözlerimi Ekin'den çekip Zülal'e döndüm. "Gönder kafeden. Uğraşamam."

Zülal bana birkaç saniye tereddütle baksa da daha sonra başını sallayıp gitti. Derin bir nefes çekip müşterilerin siparişini almaya devam ettim ancak kafam darmadumandı.

İki yılın ardından onu, bu kafede ve en sevdiği masasında ilk kez görüyordum. Bunu hazmetmem kolay olmayacaktı.

Kasaya doğru ilerlerken gözlerini üzerimde hissetsem de ona bakmamak için kendimi zorladım. Buraya elini kolunu sallayarak istediği zaman gelemezdi.

"Abi, gitmesini söyledim ama seninle konuşmadan gitmeyeceğini söylüyor."

"Kolundan tutup çıkartamadın mı Zülal?" dedim sinirle. Sinirim ona değildi ama acısı ondan çıkıyordu.

"Ben... herkesin ortasında bir müşteriyi kolundan tutup nasıl çıkartabilirim?" dedi kısık sesiyle. Ona ilk defa bu tondan konuştuğum için kırıldığını anladım.

Ona cevap vermeden elimdeki adisyon defterini sertçe bıraktım ve onun oturduğu masaya doğru hızlıca adımladım.

Yanına geldiğimde gözlerindeki parlamayı gördüm. Ona geleceğimi beklemiyor olmalıydı.

"Az önce sana kalkıp burayı terk etmen söylendi. Laftan anlamıyor musun? Kolundan tutup dışarı atmamı istemiyorsan kalk."

"Seçkin, bunu yapamazsın."

"Neyi yapamam? Seni dışarı atamam mı? İnan bana yaparım." dedim keskin bir tonda.

"Seçkin, bu kafenin her bir köşesinde benim izim var. Bu masa neden rezerve? Bir sürü boş masa varken burası neden rezerve? Denizi en güzel gören yer olduğu için benim oturmayı sevdiğim masa özellikle? "

Oflayarak ellerimi saçlarıma atıp karıştırdım. Onu, anılarımızın en yoğun olduğu bu masada görmek istemiyordum. İçimdeki yeşermeye yüz tutmuş tohumların filizlenmesine izin veremezdim.

"Madem öyle... Kalkmıyorsun." diye mırıldanıp uzandım ve bileğinden tutup onu masadan kaldırdım. "Seçkin ne yapıyorsun?"

Masaların ardında hızlıca ilerlerken onu da peşimde sürüklediğim için  arkamdan adımlarıma yetişmeye çalışarak hızlıca koşuyordu. Birkaç kişinin bakışları buraya dönse de umursamadım.

Kafeden çıktıktan sonra durmadım ve her zaman oturup dinlendiğimiz taşlıkların önüne geldim. Aniden durup ona döndüğümde hızını alamayıp göğsüme çarptı. Başını kaldırıp gözlerime baktığında yakınlığımız karşısında yutkundum. Epey uzun zaman olmuştu ona bu kadar yakından bakıp kokusunu duymayalı.

"Beni iyi dinle!" dedim sesimin sert çıkması için epeyce çaba sarf ederek. "Hayatımdan kendin, paşa paşa çıktın." dedim her bir kelimeyi bastırarak. "Şimdi öyle kafan esince geri dönemezsin anlıyor musun?"

"Seçkin."

"Sus, adımı ağzına alma."

"Seçkin, beni dinle."

"Ben seni dinlemeye her zaman hazırdım ama şu anda değil. Bu konuşmaları gitmeden önce yapacaktın. Şimdi benim mekanıma elini kolunu sallaya sallaya giremezsin!"

Yutkundu. Gözleri dolmuştu. "O masa neden rezerveydi? Yanıma gelen kız, o masaya kimseyi oturtmadığınızı söyledi."

"Bu sana son uyarım." dedim onu duymazlıktan gelerek. "Bir daha çevremde gezinme."

Kırık Kalpler Mahzeni ||Texting||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin