Bir gün gecikmeli bölüm getirdim size.
Bu arada Kurban Bayramınız mübarek olsun. Herkese sevdikleriyle güzel bir bayram diliyorum.❤
×××
"Yeni gelen çocuğu gördünüz mü?" diyerek destursuz bir şekilde oturdu yanımıza Defne. Murat ile birbirimize bakıp omuz silktik. "Hayır." dedik aynı anda.
"Off! Bir içim su!" dedi Defne abartarak. Kaşlarımı çattım. "Yeni mi gelmiş okula?"
Başını salladı. "Bu dönem başında İngiltere'den gelmiş ama geldiği üniversiteyle buradaki derslerin çoğu uyuşmadığı için alttan bir sürü dersi varmış. Zorunlu derslerimizin çoğu çakışıyormuş aslında ama hiç görmedim çocuğu bizim sınıfta. Listede ismi varmış halbuki."
Defne'nin ne ara bu kadar bilgiyi edindiğini anlamamıştım. Benim yerime Murat anlamış gibiydi. "Kızlar tuvaletinden mi geliyorsun yaprak?"
Defne sırıtarak başını salladı. "Evet. Valla çocuğu öyle ballandıra ballandıra anlattılar ki göresim geldi. Bir de şey..."
"Ne?"
"Şu kız." dedi gözleri bana çekinerek bakarken. "Onunla aynı okuldan gelmişler sanırım. Yani ikisinin de İngilizce işletme okuduğuna bakılırsa sınıf arkadaşı bile olabilir."
Defne'ye gözlerimi diktim. "Emin misin?"
Başını salladı. "Kızların yalancısıyım ama şimdiye kadar yalan bir şey söylediklerini görmedim."
"Türk mü şu çocuk?"
"Yarı Türk, sanırım. Annesi İngiliz'miş."
Başımı geçiştirmek ister gibi salladım. Aynı zamanda ayağım da masanın altından sallanmaya başlamıştı. Gerildiğime işaretti.
İki yıldır nerede ne yapıp ne ettiğini ben bilmiyordum ama belki de onu iki yıldır her gün görme imkanı olan bir erkek de bu okuldaydı.
"Ders başlayacak. Kalksak mı?" dedi Murat. Birlikte ayaklanıp sınıfa doğru ilerledik. Yan yana oturduktan sonra hocanın gelmesini beklerken etrafa bakındım. Ön kapının önünde Ekin ve kolundan tuttuğu ondan epeyce uzun esmer bir çocuk vardı. Gözleri sınıfta gezinince benimkilerle buluştu. Elin adamının koluna dokunan eli aklıma gelince gözlerimi kırpmadan baktım. Daha sonra benden gözlerini kaçırıp ikisi birlikte sınıftan çıktılar.
"Bu muydu yeni eleman?" dedi Murat Defne'ye doğru güya sessizce sorarak.
"Buydu sanırım. Birlikte sınıftan çıktıklarına göre tanışıyorlar gerçekten."
"Aynı okulda aynı bölüm okuduklarına göre tanışıyor olmalılar."
İkisi sessizce konuşmalarına devam ederken hoca girdi içeri. Ders başlayınca etraftaki gürültü de kısmen kesildi ve kendimi derse vermeye çalıştım. Sınıf dışında olan bir şey ile ilgilenmemem gerekiyordu.
×××
Hoca, dersi bitirir bitirmez sınıftan çıktı ve sınıfın organizatörü olarak bilinen Emre kendini tahtaya attı. "Durun bir beni dinleyin! Her sene klasikleşmiş İşletme bölümü futbol turnuvasına bu yıl da katılıyoruz değil mi?"
Sınıftan "evet, tabii ki" gibi sesler yükseldi. Bu, bizden önceki yıllarda futbolsever birkaç kişi tarafından oluşturulmuş bir turnuvaydı ve dediği gibi bizim bölüme özeldi. Hazırlık okumaya ilk başladığımızda üst sınıflar tarafından gelip bize anlatılmıştı ve futbol oynamayı sevenler tarafından kabul edilmişti. Turnuvada her sınıf kendi takımını çıkartıyordu ve hazırlık sınıfıyla birlikte beş takım oluyordu. Her takım birbiriyle mücadele ediyordu. En çok puanı alan iki takım arasında da final oynanıyordu. Bölümün en üst sınıfı olduğumuzdan dolayı bu sene turnuvayı düzenleme işi bizdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kalpler Mahzeni ||Texting||
Short Story053****: Yanındaki kız, Defne. 053****: Beni biliyor mu? 053****: Ona beni anlatıp, kendisinin senin için imkansız olduğunu söyledin mi? 053****: Bence söylemelisin. 053****: Hâlâ bana deli gibi aşık olduğunu bilmeli, canının yanmaması için. 053***...