Başak, kapıyı açıp, elinde fincanlarla Tarık'ı görmüş, kapıyı ardına kadar açıp, içeri davet etmişti. Tarık, bu davetten sonra rahatlamıştı. Daha ileri gitmemek için kendisine telkinlere devam etmişti. Çünkü Başak, ufacık bir tebessümü bile çok görmüştü.
İçeri girdiğinde, Başak'ın televizyonu açmış film izlemeye başladığını gördü. Elinde fincanı ile koltuğa oturdu ve yine filme döndü. Tarık da karşısındaki üçlü kanepeye oturmuş, filmi izlemeye başlamıştı. Güzel bir romantik komediydi. Tarık, filmi izleyen Başak'ı izlemeyi tercih ediyor, yüzünde yumuşama arıyordu. En komik sahnelerde bile ufacık bir tebessüm oluşmuyordu yüzünde. Daha fazla dayanamadı Tarık. Koltuktan kalktı. Önce fincanı aldı sehpaya koydu. Kendisine dik dik bakan Başak'a aldırmadı bile. Kollarından tutup kaldırdı ve üçlü kanepeye götürdü. Önce kendisi oturup, Başak'ı da göğsüne yaslayacak şekilde koltuğa oturttu. Fincanını yeniden eline verdi.
“Böylesi çok daha güzel.” dedi.
Başak, sırtında hissettiği göğse yaslanmış, şimdi rahat ve mutlu filmi izliyor, her sahnesinden de keyif alıyordu. Hatta kahkaha atmaya başlamıştı. Tarık da, onun bu değişiminden memnun, arada bir kollarını okşayarak ya da saçına öpücükler bırakarak filmi izlemeye başlamıştı. Film bittiğinde, Tarık, odasına gitmek için ayaklandı. Başak bir anda kırk derece sıcakta üşüdüğünü hissetti. Yine kollarında olmak istiyor, bu akşam yaşananlardan sonra böyle bir hareketi gerçekleştiremiyordu. Acele edildiğini söyledikten sonra, kendisinden bir atak gelmesi en olmayacak şeydi. Kapıya doğru yürümeye başladı. Tarık da arkasından geliyordu. Kapıyı açmadan, belinden tutup kendisine çevirdi.
“İyi geceler canım. Rüyanda beni gör.” dedi ve bu kez o ufak bir öpücük bıraktı. Başak, daha fazlasını istese de tuttu kendisini.
“İyi geceler... Tarık... Teşekkür ederim.” diyerek kapıyı ardından kapattı.
Yine o soğuk günlerine geri mi dönmüştü? Hayır bu sefer değil. Bu sefer o kolların arasında olmak istiyor, ama bunu bu kadar çabuk yaşamayı beyni kabullenmiyordu. Yatağa girdiğinde bir süre daha uyuyamadı. Yine beraber geçirdiği zamanı düşünmeye başlamış ve gülümseyerek uykuya dalmıştı. Sabah, kapısının vurulması ile uyandı.
“Uykucu hadi aç kapıyı.”
“Tarık?”
“Elbette benim. Başka kim kapına dayana bilir ki?”
“Bekle üstümü giyeyim.”
“Hayır, üstünde ne varsa o halinle aç kapıyı. Seni uyku mahmuru görmek istiyorum.”
“Saçmalama olmaz.”
“Hadi lütfen”
Başak, yine de sağını solunu düzeltip, kabarmış saçlarını yatıştırmaya çalışıp açmıştı kapıyı. Üstünde, askılı bir penye, altında da takımı olan diz altında biten bir pijama vardı.
“Çok şirinsin” dedi, bu halini gören Tarık.
Başak utanmıştı kılığından. Hiç seksi olmayan bir kılık vardı üstünde. Tarık ise, bu haliyle bile kendisini tahrik ettiğini anlayınca, biraz uzaklaşmış,
“Dünkü tavrımı affettin mi? “
“Evet.”
“Peki, bugün çekimler biterse hemen dönecek misin? Yoksa seni yarın buralarda gezdirmeme izin verecek misin?”
“Bakarız.”
“Tamam canım. Hadi giyin de gel bekliyorum seni. Kahvaltıya beraber inelim.”
“Bekle, hemen geliyorum.”
Beş dakika sonra hazırdı. Tarık şaşkınlıkla bakıyordu.
“Bu ne sürat?”
“Eh işte bu kadar süre yetiyor bana.” diyerek gülmeye başlamıştı.
Beş dakikanın ilk üç dakikası giyinmeye son iki dakikası diş fırçalama ve makyaja aitti. Saçları ile uğraşmak istemediği için ensesinde toka ile toplamıştı. Tarık, beline sarılmış, yüzüne bakmış ve saçındaki tokayı çıkartmıştı. Sonra yine çillerine ufacık bir öpücük kondurdu.
“Bırak açık kalsın. Çok yakışıyor açık saç, sana. Bir de bu çiller.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dostlar Apartmanı
RomanceYine eski bir hikaye Üstelik eskiden apartmanlarda olan dostluklara da selam çakıyor. Güzel günleri anımsayanlara, hiç yaşamadığı için bilmeyen gençliğe ve bir gün yine insanların eskisi kadar dost canlısı olacağı günlerin geleceğine inananlara gel...