“Aşık olmaktan mı?”
“Evet, bu hissettiklerim benim için çok özel. Dün gece o kadar tedirgin oldum ki, bugün motor kullanmaman için o toplantıyı iptal bile edebilirdim. Sana bir şey olacak diye çok korktum. “
“Ben, çok dikkatli motor kullanırım. Özel bir merkezde eğitim aldım. Kendimi kollamaktan daha çok, trafikte bulunan diğer araçları kollarım. Riske girmem. Tedbirsiz motora binmem. Lütfen bu konuda korkma.”
“Bunun elimde olduğunu sanıyorsun, sanırım. Bu devreyi geçtiğimi dün akşam fark ettim. Televizyonda motosiklet yarışlarını izledim ve dayanamayıp seni aradım. Böyle bir şeyi daha önce kimseye yapmadım. Kimse için kaybetme korkusunu yaşamadım. Sana bir şey olacak diye aklım çıkıyor. Bunları hisseden biri olarak, aşık olmak üzere olduğumu söyleye bilirim. “
“Bu aşk mı?”
“Galiba”
“Bu durumda ben de sana aşık oluyorum yani?”
“Öyle mi hissediyorsun?”
“Dün akşam sağ salim evine gittiğini bilmek istediğimi fark ettim. Bu sabah, arkandan bakarken, arabayı dikkatli kullan diye dua ettim. Sana bir şey olacak diye tedirgin oluyorum. Bu aşk mı? Öyle ise neden, filmlerde aşk hep romantik ortamlarda dile getiriliyor? Biz mi tuhafız?”
“Hayır, sevgilim biz belki de en romantik aşk ilanını yaşadık. Başka bir insanın canını, kendi canından bile kıymetli bulmak bence her şeyden daha romantik. Ama illa romantik bir ortam istiyorsan onu da yaratırız. Lambalarımızı kapatırız. Sokak lambaları bize yeter. Müziğimizi açarız. Kollarımda olursun ve yeniden konuşuruz.”
“Gerekmez ama kollarında olmak istediğim için bu teklife hayır demeyeceğim.”
“Hadi o zaman güzel bir müzik çalalım.”
“Benim, sevdiğim insanla dans etmek istediğim bir müzik var. Sonunu getiremeyiz ama yine de başında kollarında olmak istiyorum. “
“Neden sonunu getiremeyiz?”
“Çünkü Damla uyanır. Ses çok yükseliyor. Müthiş bir tempoya ulaşıyor. Yine de benim için son derece romantik ve sonrasında erotik bir müziktir o.”
“Sen, Ravel’in Bolero’sunu mu söylemeye çabalıyorsun?”
“Nasıl anladın?”
“Bende de, aynı etkiyi yapan bir melodidir o.”
“Peki, daha önce bu müzikle hiç dans ettin mi?”
“Hayır, aklıma bile gelmedi, kızıl kıskanç. Sen anlatmaya başlayınca o melodiden bahsettiğini anladım. İlk dans müziğimizin bu kadar özel bir parça olmasından da çok mutluyum.”https://www.youtube.com/watch?v=3-4J5j74VPw
Bolero çalmaya başladığında, ikisi de hafif hafif salınmaya başlamıştı. Temponun yükselmesi ile dans ritimleri de artmıştı. Sesin çok yükselmesini engellemek için, müzik setinin yanından geçerken çaktırmadan sesi kısıyordu Tarık. Başak, anlasa da ortamı bozmamak için belli etmiyor, dans etmeye devam ediyordu. Sonunda tempoya ayak uyduramayacakları kadar hızlanınca durdular. Nefes nefese kalmışlardı. Birbirlerinin gözlerinde sevgiyi aşkı görünce, nefeslerinin temposu yeniden bozuldu.
Daha fazla dayanamayan Tarık, dudaklarına eğildiğinde, Başak da başını yukarıya kaldırıp, o dudakları karşıladı.
Yatak odasına gidememişlerdi. Hem gidecek kadar sabırları yoktu, hem de Damla orada uyuyordu. Salondaki yumuşacık koltuğa gömüldüklerinde yerin önemi kalmamıştı zaten. Sevişmenin huzuru ile koltukta uyuklamaya başladılar. Tarık, beline iyice sarılarak kendisine yanaştırdığı Başak’ın saçlarını öpüyordu.
“Uyanık mısın?”
“Evet”
“Dinle o zaman.”… derin bir nefes aldı. Söze başladığında, heyecanlandığını hissediyordu.
“Senin yerin bundan sonra hep benim kollarımın arası. Bir hafta önce aklımda olanlarla, şu an kalbimde olanlar arasındaki farkı anlatamam sana. Bu kadar kısa sürede bu hale gelmek beni korkutuyor. Yine de ayrılamayacak kadar çok bağlandım sana. En başta konuştuğumuz , gittiği yere kadar gider, muhabbetini unut. Öyle bir şey yok artık. Bu aşk ve sonuna kadar gidecek.”
“Yani sen böyle istiyorsun diye, ben de mi böyle istemeliyim? Ya ben uzun sürmesini istemiyorsam? Ya birkaç gün sonra doyarsam? O zaman ne olacak? Tek sen istiyorsun diye devam mı edeceğiz?”
“Başak, ciddi misin?” Sesi öyle kısık çıkmıştı ki, Tarık bile kendi sesini duyamamıştı neredeyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dostlar Apartmanı
RomantizmYine eski bir hikaye Üstelik eskiden apartmanlarda olan dostluklara da selam çakıyor. Güzel günleri anımsayanlara, hiç yaşamadığı için bilmeyen gençliğe ve bir gün yine insanların eskisi kadar dost canlısı olacağı günlerin geleceğine inananlara gel...