Gülerek odaya girdiklerinde, dört kadını muhabbet ederken buldular. Hepsi halinden memnundu. Başak, Tarık’ın gözlerine baktığında orada huzuru görünce gülümseyerek kafasını yine Tülin’e çevirdi. Muhabbete devam ettiler.“Biriniz çayları tazeleyin kızlar. Biz Başak ile biraz muhabbet edelim. “
En küçük abla Tülay, hemen yerinden fırlamış, boşlarla birlikte mutfağa gitmişti. Diğer ablalarda balkona çıkıp çocuklarına bakmaya başladılar.“Evet Başak hanım, hayta oğlumla geçim kolay mı? Huysuzluk yapıyor mu? Eğer bir kabahati olursa bana söylüyorsun. Ben hallediyorum.”
Başak, bu kadar açık sözlü bir başlangıç beklemiyordu. “Yok şimdilik bir huysuzluğu. Olursa kime bildireceğimi bilmek iyi oldu. “
Hülya hanım da kendisi gibi konuşan bu kızı gerçekten sevmeye başlamıştı. İçinden mutlu olmaları için dua etmeye başladı. Bilmediği Başak’ın ailevi durumuydu. Tarık bahsedecek fırsat bulamamıştı. Konunun buraya geleceğini biliyor, annesinin ön yargılı olmasını istemiyordu. Önce tanısın sonra yurtta yetiştiğini öğrensin istemişti. Ön yargıları yıkmak kolay değildi. Şimdi ise kızı sevmiş, yakın bulmuştu. Tahmin ettiği gibi konu aileye geldi.
“Annen baban neredeler kızım?”
Başak, soruyu duyar duymaz kafasını Tarık’a çevirdi. Başını küçük küçük salladığını görünce, annesinin bir şey bilmediğini anladı. Başladı kısaca anlatmaya. Hülya hanımın yüzünden geçen ifadeleri görmek istediği için gözünü bile kırpmıyordu. En büyük korkusu, yurtlarda yetişen kızlar için edinilmiş ön yargılardı. Kendisi bunları yıkmayı bilmişti ama, bu sefer tek kendisi için değildi korkusu. Ya annesi bu durumda bir kızı oğluna layık görmezse? Ellerinin titremeye başladığını fark etti. Hülya hanım, ise bu genç kızın yaşamış olabileceklerini düşünüp gözlerine dolan yaşları engelleyememişti.
“Yavrum, affet beni. Seni üzmek istememiştim. Tamam, canım konuyu kapatalım.” demiş, son cümleyi söylerken sesinin titremesini engelleyememişti. Tarık annesinin her şeyi böyle doğal karşılamasından çok memnundu. Sevgisini belli etmeyi bilen bir kadındı. Başak ise kendi durumu için üzülüp ağlayan bu kadını gerçekten sevdiğini hissetti. Hakkında çok fazla şey bilemese de şu gördükleri yetmişti.
“Asıl siz beni affedin. Ben 24 yıldır annesizim. Benim için normal hayat bu. Sizi üzmek istemezdim. Kardeşim de ben de olduğu gibi kabullendik hayatı. Sizin böyle üzülmeniz beni çok üzdü. Lütfen ağlamayın.”
“Güzel kızım, ben annenim artık. Sakın çekinme benden. Oğlumla konuştuk az önce. Daha resmiyete dökülmüş bir şey yokmuş. Yine de her ikinizde bir gün olacağını bilerek bu yola baş koymuşsunuz. Bu durumda beni annen gibi gör lütfen. Sen de benim kızımsın artık.”
Cümlesi bittiğinde bu sefer ağlama sırası Başak’taydı. Tarık ilk defa ağlarken gördüğü için ne yapacağını şaşırmıştı. Ablaları odaya döndüğünde, iki kadını ağlarken görünce şaşırdılar. Sonra onların şaşkın halini gören annesi ile Başak’ın gülmeye başlaması ile ortada kötü bir şey olmadığını anladılar.
“Hülya hanım, hazır laf lafı açmışken, bu oğlunuz benim motora binmeme kızıyor. Hani şikayet gibi olmasın ama kendisi popo üstü düştü diye altı yıldır bindiğim motorumdan vazgeçmemi istiyor. Bu duruma bir el atar mısınız?”
Başak, odada oluşan sessizliği fark etmemişti. Sustuğunda herkesin şaşkınlıkla baktığını gördü.
“Ters bir şey mi söyledim?”
“Tarık anlatmadı mı?”
“Anne, boş ver. Gerek yok.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dostlar Apartmanı
Любовные романыYine eski bir hikaye Üstelik eskiden apartmanlarda olan dostluklara da selam çakıyor. Güzel günleri anımsayanlara, hiç yaşamadığı için bilmeyen gençliğe ve bir gün yine insanların eskisi kadar dost canlısı olacağı günlerin geleceğine inananlara gel...