Dostlar Apartmanı Bölüm 14

7.6K 683 14
                                    

“Açık konuş dedim aşkım. Dolaylı konuş demedim.”

“Uff çok zorluyorsun beni. Tamam, Aydın’a giderken beni de götürecek misin?”

“Hah şöyle. Evet seni de götüreceğim. Annem ve ablamlar seni merak ediyor.”

“Beni biliyorlar mı?”

“Cumadan beri, evet.”

“İyi de ne olarak biliyorlar? Ne anlattın? Ay ben bakamam onların yüzüne.”

“Seni, sevdiğim kadın olarak biliyorlar. Seni çok sevdiğimi anlattım. Yüzlerine de gayet rahat bakarsın. Çünkü ben seni, sen beni seviyorsun. Utanacağımız bir şey var mı?”

“Yok” diyebilmişti. Sesinin çıkmasına bile hayret etti. Çok heyecanlanmış ve biraz da korkmuştu.


Tarık, tedirginliğini anlayınca sarıldı sımsıkı. “Yanında olacağım, canım. Ayrıca, birisini seveceğimden ümitlerini kestikleri için sen onların gözünde tapılacak kadınsın.”

“Ben o kadar emin değilim. Tüm anneler oğullarını kıskanırmış. Levent’in annesi Burçak’a yapmadığını bırakmamıştı.” dediğinde utançla kıp kırmızı olmuştu. Farkında olmadan evliliği ima eden konuşmalar yaptığını anlamış ve utanmıştı.

“Benim annem Levent’in annesi değil. Bu bir… Utanmana gerek yok. Bir gün evliliği de konuşacaktık zaten. Sadece, erken diye düşünüp istemezsin diye konuyu açmamıştım. Bu iki. Birbirimizi iyice tanıdığımızdan emin olduğumuzda seninle evlenmek istiyorum. Damla gibi çocuklarımız olmasını istiyorum. Bu da üç.”

“Ciddi misin?”

“Evlilik şaka yapılacak bir konu değil. Zamanı geldiğinde hepsini sırasıyla yaşayacağız. Şimdilik, birbirimizi tanıyalım."

“Tamam canım. Şimdi daha iyiyim. Galiba farkında olmadan, kendimi fazla kaptırmışım. Bir an sen farklı düşünüyorsun diye tedirgin oldum.”

“Biz en başından beri her aşamayı aynı yaşadık. Bu konuda farklı düşünmemizi beklemen hataydı.”

“Hadi valizi hazırlayalım."


“Tamam canım."

“Tarık. Bir şey daha sorabilir miyim?”

“Sor.”

“Benim kılığımı yadırgarlar mı? Yani ben hep böyle giyiniyorum. Annen senin daha güzel birisini sevmeni istemez mi? Daha şık? Daha kadınsı?”

“Sen deli misin? Senin şu seksiliğin kaç kadında var sanıyorsun. Bir daha böyle şeyler düşünme. Benim için önemli olan ne giydiğin değil. Seni bu halinle tanıdım ve sevdim. Başka türlü olmanı beklemiyorum.”

“Tüh Aysev beni eğitecekti. Kırıtmayı öğretecekti.”

“Sakın onlardan öyle bir şey öğreneyim deme. Onların kadınsılığı kendilerine lazım. Senin hiç ihtiyacın yok. Ayrıca bu halinle beni her an tahrik edebiliyorken daha nasıl kadınsı olacakmışsın? Bu konu kapandı."

“Kızmanı gerektiren bir şey yok canım. Sadece annenin beklentilerini karşılayacağımdan emin olamadım.”

“Sen benim beklentilerimi karşıla yeter. Annemi de kafana takma. Seni seviyorum. Başka hiçbir şeyin önemi yok.”

“Ben de seni seviyorum.”

Sonrası, önce valizin toparlanması, sonra da birbirlerinin kollarında mutluluğu aramalarıyla devam etti. Sabah uçağa yetişmek için acele ile çıktılar. Damla yine kapı kapı gezeceği günleri yaşamaya başlamıştı.



Öğlene doğru İzmir’e indiler. Hemen stadyuma gittiler. Antep de çalıştıkları ekip hazırlıkları tamamlamıştı. Korku sahnelerinde oynayacak bayan oyuncu da gelmişti. Başak, oyuncuya baktığı an içinde bir şeylerin kabardığını hissetti. Yine hiç yok yere kıskançlık yaptığına karar verip, elini uzattı. Tanışmanın ardından, kadın elini Tarık’a uzatıp, sonra da geri çekmeyince, Başak pek de haksız olmadığına karar verdi. 
Tarık, bakışlarındaki değişimi yakalamış, kıskandığını anlamıştı. Elini geri çekti. Başak’ın belini sarıp, kendisine yaklaştırdı, saçlarını öperek,

“Hadi biz kenara çekilelim de işlerine başlasınlar, aşkım” dedi.

Başak, rahatlamış olarak Tarık’la birlikte yürüdü. 

“Çok kıskançsın.”

“Kim? Ben mi?”

“Evet sen. Üstelik hemen de anlaşılıyor kıskandığın.”

“Tarık, yemin ederim ben hiç kıskanç değildim. Neler oluyor anlamıyorum.”

“Ben de, bu kadar kıskanç olduğumu bilmezdim. Önemli olan bunu abartmamak galiba? Bak dürüstlük burada da işe yarıyor. Açıkça konuştuğumuzda aramızda sorun kalmıyor.”

Daha sonra herkes işine dalmış, akşam saat dokuza kadar çekimler devam etmişti. Teknik ekip çok iyi çalışıyor hızlı hareketlerle işi toparlıyordu. Yine iki günde bitecek gibi gözüküyordu iş. Tarık bir an yanından ayrılmıyor, buldukları her fırsatta İzmir’i geziyorlardı. Öğlen Kordon’a inmişler, akşam yemeği için Karşıyaka’da oturan bir arkadaşı ile buluşmuşlardı. 

Başak, önce biraz bozulmuştu. Baş başa olmak istiyordu. Fakat arkadaşı ve eşi ile tanışınca çok mutlu oldu. Çünkü muhabbetleri çok tatlıydı ve saatin nasıl geçtiğini anlamadılar. Daha sonra otele geri döndüler. Bu kez tek oda tutmuştu Tarık. Başak zaten aksini düşünmemişti bile. Odaya girer girmez, öpmeye başlayınca, Başak da en az kendisi kadar özlediğini anlamıştı. Tüm gün yan yana olup en fazla el ele tutuşmak kesmemişti. Tarık, öpücüklerini almaya devam ederken banyoya girmiş, Başak’ı da sürüklemişti. Kim kimi ne zaman soydu, kim suyu ayarladı hiçbir şeyi anımsamıyorlardı. Tek bildikleri akan suyun altında sevişmeye başladıklarıydı. 

İkinci gün tahmin ettikleri gibi çekimler bitti. Tarık zaten ailesini önceden aramış, bir gün önce gelebileceklerini söylemişti. Damla’nın yalnız kalmaması için o fazla bir günü kullanmaktan vazgeçip, Aydın’a geçmişlerdi. Kiralık araba, ailesinin toplandığı annesine ait evin önün geldiğinde, Başak ellerinin buz kestiğini fark etti. Dışarıda haziran sıcağı varken, bu kadar üşümek, sadece heyecandan olabilirdi. Tarık da elini tuttuğunda anlamıştı heyecanını.

“Merak etme, seni çok sevecekler.”

“Demesi kolay. İçim kıpır kıpır. Keşke normal arkadaşın olarak anlatsaydın. Şimdi bu kadar heyecanlanmazdım.”

“Sen benim sevdiğim kadınsın. Nasıl normal arkadaşım diyebilirdim ki? Ayrıca onlarında senin gibi birini sevdiğimi bilmeye hakları var. “

“Sakın yanımdan ayrılma. Yalnız bırakma beni.”

“Tamam aşkım. Lütfen sakin ol.”

Kapının önünde konuşmaları bitince, Tarık zile bastı. Birkaç saniye sonra hızlı adımlarla birisinin yaklaştığını duydular ve kapı ardına kadar açıldı. Tarık, elini Başak’ın beline koyup yavaşça içeri itti. Hemen ardından da kendisi girdi. Başak, ayakkabılarını çıkartınca, Tarık’ın annesi memnun gülümsedi. Evin her yeri pırıl pırıldı. İçeride tüm ablalar toplanmıştı. Yeğenlerin sesi bahçeden geliyordu.

Sırasıyla hepsi ile tanıştırıldı. Annesi, Hülya hanım, ablaları Türkan, Tülin ve Tülay sıcacık karşılamış, sarılıp öpmüşlerdi Başak’ı. Tarık, tanışmanın sıcak olacağından emindi zaten. Annesine, seni müstakbel gelinin ile tanıştıracağım demiş, kulağında patlayan çığlık yüzünden bir süre normal duyamamıştı. Bunu Başak’a anlatmamış, daha çok heyecanlanmasını engellemek istemişti. Gerçi, şu andan itibaren, Başak daha da rahattı. Çok sıcak karşılandığı için tedirginliği yatışmıştı. 

Evin en serin odasını hazırlamışlardı oturmak için. Balkonlara çıkılamayacak kadar sıcaktı hava. Esen hafif meltem ile perdeler kıpırdıyor, odaya hoş bir serinlik veriyordu. Tarık ile Başak, başköşeye oturtuldu. Bir süre ana oğul konuştular. İşlerden bahsettiler. Neler yediğinden, aç kalıp kalmadığından konuşmaya başlayınca, Tarık, Başak’ın elini tutup, “Çok güzel yemek yapıyor. Aç kalmıyorum” demiş, Başak, kulaklarına kadar kızarmıştı. 

Hülya hanım, hiç de çekinilecek bir tavır sergilememiş, hemen en sevdiği   yemekleri saymaya başlamıştı. Ablalar da hallerinden memnun, muhabbete ara sıra katılıyorlardı. Öğleden sonra geldikleri için beş çayına uygun hazırlık yapılmıştı. Başak, tabağına konulan her şeyi silip süpürdüğünde yine utandı. Her zamanki doğal hali geri gelmiş, kibarlık yapmayı unutmuştu. Hülya hanım ise halinden memnun, bu narin vücutlu kızın düzgün beslendiğini görüp, rahatlamıştı. Kendi salata yiyip, oğluna da salata yedirecek bir gelin istemiyordu. 

Müstakbel görümceler bir ara Başak’ı soru yağmuruna tutmuş, Hülya hanım da, oğlunu kaşı gözü ile dışarıya çağırmıştı.

“Söyle bakalım Hülya sultan, derdin ne?”

“Derdim falan yok. Çok sevdim gelinimi. Hem bunu söyleyeyim dedim. Hem de, ikinize ayrı oda mı hazırlayayım diye sormak istedim.”

“Anneeee, kızı utandırmak mı istiyorsun. Her ne kadar bir haftadır aynı evde yaşasak da burada aynı odada kalmayı asla kabul etmez. Sorma bile. ”

“Ay evet pek utangaç. Teklifimi ilet ama. Aksi halde sizi ayrı tutmak istediğimi sanabilir. Gelinimle aram bozulmasın ilk günden. “

“Anne, bir de ben daha resmi olarak teklif etmedim. “

“Bana bak kızı oyalamıyorsun değil mi?”

“Hayır, hiç ilgisi yok. Tek istediğim onunla evlenmek. Fakat o kadar kısa süredir bir aradayız ki baskı yapmak istemiyorum. Çok hızlı yaşadık birçok şeyi. Emin olmasını istiyorum. Sürprizle karşılaşmak istemiyorum. Gerçi en ufak ihtimal bile yok. Çok dürüst. Hatta bana aşık olduğunu ilk kendisi söyleyecek kadar dürüst. Yine de bir süre daha geçsin istiyorum. Kafasında tek bir soru işareti kalmamalı. “

“Bu Gaye’nin yaptıkları hayatının her evresinde karşına çıkmamalı. Unut artık geçmişte yaşananları. Anlat kıza da. Bilsin geçmişini.”

“Anlattım bile”

“Ciddi misin? Oh işte şimdi çok rahatladım. Sen gerçekten aşık olmuşsun. O da hala yanında olduğuna göre seni seviyor. Ay şimdi daha çok sevdim gelinimi. “

“Sağ ol anne. Çok güzel karşıladın zaten. Rahatlattın kızı. Eminim o da seni ve ablalarımı sevdi. Bak içeriden nasıl da güzel geliyor sesi. “

“Oğlum bu nasıl bir şey? Ondan bahsederken yüzünün şekli değişiyor. Gaye ile evlenmek için hazırlıklara geldiğinde hiç böyle değildin.”

“Biliyorum anne. Onu sevdiğimi sandım. Şimdi ise eminim. Canımdan daha kıymetli Başak! Ona bir şey olacak diye çok korkuyorum. “

“İçimi çok rahatlattın. Zaten yüzünüz gören anlar ama bunları duymak çok hoşuma gitti. Hadi yanlarına gidelim. Seni aksine inandırdığımı düşünmeden, Onu onayladığımı anlatmam lazım.”

“Vay kaynanalık yapmayacaksın yani öyle mi?”

“Ben kime kaynanalık yaptım deli çocuk. Damatlarımla aramda tek sorun olmadı. Biricik gelinimle mi olacak?”

“Teşekkür ederim anne. Hadi yanlarına gidelim. Özledim aşkımı.”

“Densizzz.”

Dostlar ApartmanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin