Niye Beyni böyle oyunlar oynamaya başlamıştı? Eski acı hatıralar Beynine üşüşmüş, ayrı olmanın acısı da tuz biber ekmişti. Başak, Gaye değildi. Saçma sapan düşüncelerle dört gününü zehir etmeyecekti kendisine. Telkinler işe yaramaya başlamıştı.
Üçüncü günün gecesine kadar her şey normaldi. Uluslararası konuşmalar defalarca kez tekrarlanmış, aşk sözcükleri havalarda uçuşmuştu. Başak, titreşime aldığı telefonu ile çekimleri engellememek için çaba harcarken, her aradığında yanıt vererek, Tarık’ın sesindeki burukluğu yok etmişti. Geçmişteki korkusunu anlıyor, dile getirmese de içinin rahatlaması için elinden geleni yapıyordu.
Tarık, gece geç saatlerde bile arıyor, içinde harekete geçmiş şeytanı yok etmenin türlü yollarını araştırıyordu. Başak, yapılanları anlamış olsa bile kendisine belli etmiyordu. Bir ara ciddi ciddi bu sorun için psikoloğa gitmeyi düşünmeye başladı. Beyni ve kalbi farklı şeyler söylese de ne yazık ki beynindeki sesler daha yüksek çıkmaya başlamıştı. Ertesi akşam için Başak, kendisini evde beklemesini istemişti. ‘Hava alanına kadar gelme, gece yarısı ineceğim. Damla’yı al hiç olmazsa onu da seni de çok özledim’ demişti. Tarık da, isteğini zorlada olsa kabul etmişti.Son gece, ertesi gün sevdiği kadına ulaşacak olmanın mutluluğu ile sürpriz hazırlamaya karar verdi. Elinde poşetlerle binanın önüne geldiğinde, en üst kata baktı. Bu binaya da içinde yaşayan türlü renklerdeki insanlara da çok alışmıştı. Kendi dairesi artık gözüne soğuk ve uzak geliyordu. Burada kendisini huzurlu hissediyordu. Cihangir’in seslerini dinleyerek bir süre daha kaldı kapının önünde.
Sonra yavaş yavaş en üst kata çıktı. Elindeki poşetlerde onlarca mum vardı. Diğer elinde ise üç düzine kırmızı gül bulunuyordu. Film sahnesi gibi bir sahne hazırlamak istiyordu, evleneceği kadına. Yarın akşam ikisi de bu evde birbirlerinin kollarında özlemlerini dindirecek, aşklarını konuşacaktı.
Başak tarafından verilmiş anahtarı ile kapıyı açtı. Lambayı yakıp salona girdi. Her şey bıraktıkları gibiydi. Poşetlerdeki mumları çıkartıp odanın her köşesine yerleştirmeye başladı. Sonra yatak odasına kadar olan yolu da aynı mumlarla doldurdu. Yatak odasının kapısı aralıktı. Yavaşça itti ve Damla’yı sandıktan bozma yatağında görünce gözlerine inanamadı. Boş görmeyi umduğu yatakta Başak sırtı kapıya dönük, bir erkeğin beline sarılmış yarı çıplak uyuyordu.Midesinin bulandığını hissetti, Tarık. Gözlerine inanamadı. Uykudan uyanmak istedi. Kabus olmasını istedi. Ne yazık ki gördükleri gerçekti. Hiç sesini çıkartmadan gerisin geriye yürümeye başladı. Sanki ruhu bedeninden ayrılmıştı. ‘Yine mi? Yine mi aynı şeyler? Ben nerede yanlış yapıyorum? Başak bunu bana nasıl yapar? Nasıl kandırır beni? Hani beni seviyordu? Hani bana aşıktı? Bu kadınların gerçekten dürüst olanı yok mu? ‘ diye söyleniyor, evin içindeki her şeyi parçalamamak için kendisini tutuyordu. Gözü kararmaya başlayınca, evden çıktı.
Hiç ses çıkartmadan binadan ayrıldı. Bu kez yediği darbe, bir önceki ile kıyas bile götürmüyordu. O kızıl saçları sırtına dağılmış gördüğünü, o bedenin çarşaf altında çırılçıplak olduğunu nasıl unutacaktı. Nasıl böyle bir hata yapmıştı? Nasıl yeniden aynı olaya zemin hazırlamıştı? Ailesi ile bile tanıştırmıştı. Bu sefer doğru insandı hayatındaki. Ama yanılmıştı işte. Yine aynı yanılgı yine evlenmek istediği kadın ve yine aldatma. Bunu bir daha yaşamaya hazır olmadığını anlıyordu. İkinci kez yaşamak ağır gelmişti. Arabasına atladığı gibi, bir bara gitti. Eve gidene kadar dayanamayacaktı. Neden kendisi severken karşı taraf hep severmiş gibi yapıyordu ki? Neden dürüst olamıyorlardı?
Sorular Beynini kemirirken içki kadehleri peş peşe yuvarlanıyordu. Üzüntüden kararan gözleri alkolden kıpkırmızı olmuş, önünü göremeyeceği hale gelmişti. Barmen taksi çağırdığında bar kapanıyordu. Ev adresini şoföre zorla söyleyebilmiş, tarifi karıştırmıştı. Zor bela eve geldiğinde kendisini kıyafetleri ile koltuğa attı. Birkaç dakika sonra dudaklarında “Neden?” sorusu ile sızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dostlar Apartmanı
RomanceYine eski bir hikaye Üstelik eskiden apartmanlarda olan dostluklara da selam çakıyor. Güzel günleri anımsayanlara, hiç yaşamadığı için bilmeyen gençliğe ve bir gün yine insanların eskisi kadar dost canlısı olacağı günlerin geleceğine inananlara gel...