6🍷

12.9K 1.1K 1.4K
                                    



Yaşadığım olaylarla kendime gelmeye çalışırcasına başımı iki yana salladım.

"Tamam. Şimdi sen bir vampirsin. Ve Bang Chan da bir vampir. Ve başka vampirlerde var. Diğerleri köyü vampirler ama sen iyisin. Ve sen vampirsin."

"Son cümleyi 2 defa söyledin. Ama diğer her şey doğru. Dediğim gibi ben buyum işte.
Değişemiyorum."

Başımı anladığımı belirtircesine aşağı yukarı salladım.

Daha sonra ellerimi ensesini ve çenesini birleştiren yere koydum.

"Senin değişmeni isteyen veya bekleyen yok ki.
Sen neysen o'sun. Değişme lütfen."

O da elini benim üzerime koyduğunda içimin bir garip olmasını engelleyememiştim.

"Eeee senin başka yeteneklerin var mı?"

Ortamın kasvetli havasını bozmak için konuştuğumda varla yok arası gülümsedi.

"Var."

Rasgele sorduğum sorunun doğru çıkmasıyla gözlerimi büyüttüm.

Açıkçası yeteneğinin olabileceğini düşünmüyordum. Vampir olması başlı başına büyük bir yetenekti bana göre.

"Ne yeteneği?"

"Vampirlerin genel yetenekleri hızlı ve oldukça güçlü olmalarıdır. Ama safkan vampirlerin kendilerine has yetenekleri bulunur."

Daha ne kadar şaşırabileceğimi düşünürken de gözlerimi büyütmeye devam ediyordum.

"Ne?"

"Diğer vampirlerin 10 katı daha hızlıyım.
İnsanların zihnini okuyabiliyorum. Ayrıca birinin gözlerine bakarak ona fiziksel acı yükleyebiliyorum."

"NE?"

Ağzımı kapatan ellerle sesimi kesmek zorunda kalmıştım.

Tepkilerimin suçlusu ben değildim kesinlikle. Her şey yeterince şaşırtıcıydı zaten. Bağırmam gayet normaldi.

"Sessiz olsana. Herkes başımıza toplanacak."

Sinirlenerek kaşlarımı çattım. Her şey çok normalmiş gibi birde bana kızıyordu.

"Tanrı aşkına karşımda bir vampir var ve bana zihnimi okuyabileceğini söylüyor. Ben ne yapayım?"

Aniden aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım.

Az önce göz temasıyla acı verebileceğini mi söylemişti o?

"Bir dakika ya. Yani şu an istersen benim canımın acımasına sebep olabilir misin?"

Başını evet anlamında salladığında heyecanlanarak kolunu tuttum.

"Denesene hadi lütfen. Yap hadi. Çok merak ediyorum."

Gözlerimi kocaman açarak direk gözüne bakmaya başladığımda gülerek elleriyle gözümü kapattı.

"Saçmalama Felix. Bu sıradan bir acı değil. Çok çok acıtan bir şey. O yüzden bunu yapmayacağım...."

Sözüne devam etti.

"Ve böyle şeyleri merak etme. Fazla merak iyi değildir Felix."

Sözlerinden sonra ona hak vererek omuzlarımı düşürdüm.

"Hadi çadıra dönelim artık. Hava soğudu. Üşüyeceksin."

Başımı yukarı aşağı sallayarak onun arkasından bende yürümeye başladım.

Çadırın önüne geldiğimizde fermuarı açarak ilk önce benim girmem için geri çekildi. Çadırdan içeri girdikten sonra çadırın en köşesindeki lambayı açtım. Hyunjin de geldiğinde çadırın fermuarını kapattı.

İçimi kemirip duran soruya karşı çıkmaya çalışarak kendi yerime uzandım.

O da kendi yerine uzandığında başımı koluna koymuştu. Daha fazla dayanamayarak sorumu sormaya karar verdim.

"Hyunjin?"

"Hmm?"

Sesimin temiz çıkabilmesi için yutkunmak zorunda kalmıştım.

"Sen hiç bir insanın kanını içtin mi?"

Zorlukla sorduğum soruya karşı Hyunjin de yattığı yerden doğrulup benim karşıma oturdu.

Ardından hafifçe gülümsedi.

"Felix, korkunu anlıyorum. Ama gerçekten kimseyi öldürmedim ve hiç bir insanın kanını içmedim. Bir damla bile...."

"Felix, sana zarar vermem. Korkmana gerek yok. Ben bir canavar değilim."

Söylediği şeylerle ona düşüncelerimi yanlış aktardığımı fark etmiştim.

"Hayır hayır sadece..... neyse işte."

Hyunjin oturduğu yerde biraz daha öne kayarak dizlerimizin birbirine temas etmesini sağladı.

Bir daha öne gelerek iyice yaklaşmıştı.

"Felix benden korkma lütfen. Benden korkman canımı yakıyor."

Ne söylemeye çalıştığını anlayamıyordum.

"Anlamadım?"

Sadece gülümsedi.

"Hadi yat artık Felix. Saat epey geç oldu."

Beni yerime yatırıp üzerimi örttü. Bugün daha ne kadar şaşırabilirdim diye düşünürken yorulmuştum resmen.

Ama gerçekten yorulmuştum. Ve Hyunjin'in de dediği gibi uyuyup dinlenmeye ihtiyacım vardı.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Uyandığımda yanımda oturan Hyunjin'le yerimde doğruldum.

"Oh çok şükür. Hyunjin rüyamda ne gördüğümü tahmin bile edemezsin."

Hyunjin'in kolunu tutarak konuşmaya devam ettim.

"Sen vampirdin ormanda konuşuyorduk falan. Çok korkunçtu."

Hyunjin'in suratı oldukça şaşkın duruyordu.

"Felix, iyi misin sen?"

" Evet Hyunjin gayet iyiyim."

"Felix gerçekten vampirim. Rüya görmedin."

"H-hadi ordan."

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Şaşkınlığım yüzünden kekelemememe engel bile olamamıştım.

Ben kendi kendime konuşurken birden Hyunjin önümde değişmeye başlamıştı.

Soluk yüzünde ince ince damarlar belirmeye başlamıştı. Ardından gözleri kehribar renginden parlak kırmızıya dönüşmüştü. Hafifçe dudaklarını araladığında uçları oldukça sivri görünen köpek dişlerini gördüğümde bayılacak gibi olmuştum.

"Siktir ya. Rüya değilmiş."

Hyunjin gülerek arkasına yaslandığında vücududa eski haline dönmeye başlamıştı.

Oysa rüya olduğunu düşününce çok mutlu olmuştum.

"Felix, bunu sakla lütfen. Bundan hiç kimsenin haberi olmamalı. En yakın arkadaşlarının bile."

Başımı olumlu anlamda sallayıp bende onun gibi arkama yaslanarak sakinleşmeye çalıştım.

Bir sonraki adımın ne olacağını ve o adımı nasıl atacağını bilmiyordum.

"Bir sonraki adımım seninle Lee Felix."

Aniden aklıma gelen şeyle kendimce lanetler savurdum.

Hyunjin aklımı okuyabiliyordu. Artık dikkat etmeliydim....

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Dear vampire 🍷 / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin