• Four •

204 24 0
                                    

~You are a killer
°
°
°
°

Jimin dışarıda kendisini bekleyen siyahlıya doğru ilerledi ve önünde durdu.

"Neden ben seni görebilirken bir başkası göremiyor?"

Altın gözlü, Jimin'e baktı ve gülerek başını iki yana salladı. Gülüşünde samimiyet yoktu, onu küçümsüyor gibiydi. Jimin karşısındakine anlamsızca baktı.

"Hah, seninle neden konuşuyorum ki? Sen bir katilsin, soğuk kanlı bir katil."

Jimin geriye birkaç adım atıp gitmeye karar vermişti ki uzun boylu Jimin'e doğru hafifçe eğildi.

"Barış yanlısı bir kâtil olmanın nesi kötü?"

Altın gözler bir kez daha parladığında Jimin iki adım geri gitti.

"Ne gördüğümü biliyorum."

Bu cümle karşısındakini bir kere daha güldürmüştü. Parmağını Jimin'e doğrulttu.

"Bildiğini sanıyorsun."

Jimin bu sırada altın gözlünün bileğini tutup kendine çekti. Hemen orada yine aynı sembolün dövmesi vardı.

Hızlıca sabahki çizdiklerinden birini çantasından çıkarıp karşısındakine gösterdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hızlıca sabahki çizdiklerinden birini çantasından çıkarıp karşısındakine gösterdi.

"Bunları neden çiziyorum?"

Altın gözlü, kağıdı aldı ve kısaca göz gezdirdikten sonra sarışına baktı.

"Demek haklıymışım. Sen sıradan değilsin."

Uzun boylunun bunları söylerken ciddi olup olmadığına baktı Jimin.

"Bu da ne demek oluyor?"

"Insan aleminden değilsin demek oluyor."

Jimin sinirlenmeye başlıyordu. Karşındaki kendini beğenmiş kâtil onunla dalga geçiyor olmalıydı. Sinirle güldü.

"Insan değilsem neyim o halde?"

๑๑๑๑๑๑๑

Sera elindeki kağıdı masaya bırakarak çalan kapıya yöneldi. Kim olduğuna bakmak için kapı deliğine yaklaşmıştı ki kapıya sertçe vuruldu. Sera geri çekildi, biraz durduktan sonra ses gelmeyince şüpheyle kapıya tekrar yaklaştı.

Iki elini de kapıya koyup delikten bakmasıyla kapı aniden tekmelenerek açıldı ve kuvvetin etkisiyle menteşeleri yerinden çıkmıştı.

Sera paramparça olan kapıyla birlikte yere düşmüştü. Yüzüstü dönüp kendine gelmeye çalıştı. Bu sırada iki adam gülerek içeri girmişti. Elinde iki taraflı uzun bir bıçak tutan adam, yerde yatan Sera'ya yaklaştı.

"Kadeh nerede Sera?"

Adam bıçağı sertçe yere sapladı. Diğer adam ise zincirini elinde tuttuğu bir Rotweiler ile içeri girdi. Zinciri tasmadan çıkarıp köpeği serbest bıraktı. Neredeyse dev gibi olan hayvan hırlayarak etrafa atılıyor, yerleri kokluyordu.

"Beni nasıl bulabildin?"

"Bunun için kızına teşekkür edebilirsin."

Adam, Sera'yı cam mutfak dolaplarına fırlattı. Kırılan camlar ile birlikte yere düşen Sera canının acısıyla inledi.

"Lanet kadehi daha bulamadın mı?"

Adam evin içindeki arkadaşına seslendiğinde bu fırsattan faydalanarak eline bıçaklardan birini alan Sera adama saldırdı ancak adam çevik bir hareketle Sera'nın kolunu tutarak onu tezgaha yaslamıştı. Sera serbest olan koluyla ocaktaki tavayı aldığı gibi adamın kafasına geçirdi. Adam aldığı darbeyle gerileyince Sera, bacağına sert bir tekme attı. Onu yere düşürmeyi başardığında. Adamın kafasını buzdolabı ile kapağının arasına sıkıştırdı ve defalarca kapatıp açarak adamın bayılmasını sağladı.

Bir şeylerin ters gittiğini anlayan diğer adam mutfaktan içeri girmişti ki yüzüne yediği tavayla geriledi. Sera hemen kapıyı kapattı ve arkasına sandalye yerleştirdi. Mutfağın diğer kapısından çıktı ve telefonunu alıp Jimin'i aradı.

๑๑๑๑๑๑๑

Telefonunun çalmasıyla çantasına baktı Jimin. Şu an kimseyle konuşamazdı. Altın gözlü, çantaya kısa bir bakış atıp elindeki kağıdı hafifçe sallayarak konuştu.

"Bu ne zaman başladı."

"Bunun bir önemi yok. Önce bana neden bu lanet şeyi çizdiğim hakkında bir açıklama yap!"

๑๑๑๑๑๑๑

Jimin telefonunu açmayınca Tae'yi aramaya karar verdi Sera, aynı zamanda hızlıca banyoya ilerliyordu.
Tae de cevap vermeyince telefonu kapatıp banyoya girdi. Kapıyı kilitleyerek önünü eşyalarla kapattı. Açması umuduyla tekrar Jimin'i aradı ve çekmeceden küçük bir sandık çıkardı.

๑๑๑๑๑๑๑

Telefonu çalmaya devam ediyordu.

"Belki şunu açman gerekiyordur. Sevgilin merak etmiş olmalı." Dedi Uzun olan, çantayı işaret ederek.

"O benim sevgilim değil seni aptal."

"Cidden sinir bozuyor, aç şunu."

Altın gözlü bıkkınca konuştuğunda, Jimin telefonu çantasından çıkardı ve açtı.

"Anne, eve geliyorum."

"Hayır, hayır Jimin gelemezsin! Beni anlıyor musun? Sakın eve gelme. Namjoon'u ara. Ona Woobin'in hayatta olduğunu ve beni bulduğunu söyle.

Bu sırada banyonun kapısı tekmelendi.

"Seni seviyorum tatlım."

Telefondan gelen kırılma ve bağırış seslerini duyan Jimin, eve doğru koşmaya başladı.

๑๑๑๑๑๑๑

Sera sandığın içindeki gümüş motiflerle donatılmış minik şişeyi aldı ve kapıyı elindeki bıçakla kırmaya çalışan adama baktı.

"Seojoon'a kadehi asla bulamayacağını söyle."

Şişenin kapağını açıp dudaklarına götürmeden önce son söyledikleri buydu.

๑๑๑๑๑๑๑

Diğer bölümde görüşürüz. ^^

~Taløn

Ölümlü Kadeh | Jikook |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin