~Jimin-sshi - Kook-ah
°
°
°
°
Enstitü'ye geldiklerinde hemen Tae'yi muayene için Jimin'in bayıldığında getirildiği odaya almışlardı. Gerekli ilaçlar verilip vücudundaki yaralar sarılmıştı. Şu an uyuyordu, Jimin de başında oturmuş bulduğu bir deftere karalamalar yapıyordu. Başta öylesine çizgiler atıyorken kendini istemeden Melek Raziel'ı çizerken bulmuştu."Hey."
Tae uykulu sesiyle mırıldandığında Jimin dikkatini ona verdi.
"Ne zamandır baygınım?"
"Tam bir gündür."
Tae hafifçe gülerek yerinde doğruldu.
"Eee ne çiziyorsun bakalım?"
Jimin de Tae'nin gülüşüne karşılık vererek defteri kapattı.
"Hiçbir şey."
Sonra oturduğu sandalyeden kalkarak yatağa girdi ve Tae'nin başını hafifçe göğsüne yasladı. Tae bundan memnun olmuş olmalı ki kollarını Jimin'e sardı ve başını iki yöne sallayarak daha da yerleşti bulunduğu yere.
"Bunu sürekli soracağım ama iyi misin, herhangi bir ağrın var mı?"
Tae'nin güldüğünü burnundan çıkan kısa nefesten anlamıştı Jimin.
"Hayır yok, hepsi geçti şu an."
Jimin de kıkırdayıp elini hafif kıvırcık gri saçlara attı.
"Jimin... Başta sana inanmadığım için özür dilerim."
Dedi Tae ağlamaklı bir sesle.
"Önemli değil Tae, şimdi bunları düşünme olan oldu artık."
Saçlarında gezinen parmaklar sayesinde daha da mayışan Tae uykuya dalmadan önce mırıldandı.
"Peki."
๑๑๑๑๑๑๑
Jimin bir süre daha Tae'yle oturduktan sonra susadığını fark etti. Tae'nin kollarını çözüp başını da yastığa geri koydu ve ses çıkarmamaya dikkat ederek odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Gözlerini sarı lambaların aydınlattığı koridorda gezdirdi. Mutfağın nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Burası cidden büyüktü ve kaybolmak istemezdi. Bu yüzden bildiği yoldan ilerlemeye başladı enstitünün kütüphanesine gidecekti. Belki Seo Joon'a sorabilirdi.
Kütüphanenin büyük tahta kapısının önüne geldiğinde içeriden gelen piyano sesiyle şaşırarak kapıyı açtı.
Içeride piano çalan bir Jungkook görmeyi beklemiyordu.
Gözleri kapalı bir şekilde tuşlara basıyor, yanlış yaptığında ise sinirlenerek sertçe rastgele tuşlara vuruyordu.
Jimin'in içeri girdiğini farkettiğinde ona bakmadı.
"Hey piyanonun ne günahı var?"
Jimin gülerek konuştuğunda cevap vermeyi de reddetmişti çünkü onları görmüştü, Tae'yle birlikte.
Odasına gitmek için oradan geçiyordu ve ikisinin kıkırtılarını duymuştu. Kapıyı hafifçe açıp onları izlemişti. Çok yakınlardı ve bu onu sinir etmişti nedensizce trip atmak istiyordu şu an.
"Epey bir tutkulu çalıyorsun."
"Sorunda bu, piyanoyu çok duygulu çalıyorum."
Dedi Jungkook hala Jimin'e bakmıyordu, kendi kendine konuşuyor gibiydi.
"Aslında basitçe çalınmalı, kağıtta okunduğu gibi."
Jimin gülümseyerek Jungkook'un yanına oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlü Kadeh | Jikook |
Fantasy| Tamamlandı | ☁ Gizli güçlere sahip bir iblis avcısı olduğunu bilmeden büyüyen Park Jimin, arkadaşı Kim Taehyung ile "Pandemonium" adlı bir gece kulübüne gider ve o akşam işlenen bir cinayete tanık olur. Bu anı gördükten sonra doğaüstü olaylar peşi...