~He'll return
°
°
°
Başarmıştı, bulmak için yıllarını harcadığı şey ellerinin arasında duruyordu şimdi. Woobin kadehi hafifçe yukarı kaldırdı."Bana kadehi getireceğini daima biliyordum." dedi gülümseyerek.
"Sadece an meselesiydi."
Jimin birkaç adım gerilerken Seojoon'un nasıl böyle bir şey yapabileceğini düşünüyordu. Herkesin gözü kapalı güvendiği bu adamdan nasıl şüphe etmemişlerdi?
"Annem, nerede?"
Dedi buz gibi sesiyle. Woobin yüzündeki ifadeyi bozmadan geçidi işaret etti.
"O gayet iyi."
Cümlesini bitirdiğinde mavi yüzeyde annesinin silüeti belirmişti.
"Istediğini aldın, bırak şimdi onu."
Adam bir şey söylemeden hızlı adımlarla Jimin'in yanında durduğu masaya ilerledi.
"Bana gerçek kadehi getirdiğinden emin olmalıyım."
Kadehi masaya koydu ve üzerindeki bıçağı alarak avucuna bir çizik açtı ve kadehe kanını akıttı. Kırmızı sıvı kadehe değdiği an melek sembolünün şeklini almıştı. Bu gerçek olan kadehti.
"Bu kadehle soyumuzu iyileştirip ırkımızı kurtarabilirim."
Demişti Woobin, Jimin'e dönerek. Yapacağı şey iyi bir sonuç doğuracakmış gibi konuşuyor olması Jimin'i sinir etmişti.
"Sıradanların tarihini pek bilmiyor olabilirsin ancak şunu söyleyebilirim ki, ne zaman birisi bir ırkı korumaktam bahsetse sonu hiç iyi bitmez. Işte bu yüzden annem hayatını bu kadehi senden saklayarak geçirdi."
Woobin gözlerini kapatarak başını iki yana salladı. Bilmiyordu, hiçbir şey bilmiyordu hemde.
"Hayır." dedi. "Sakladığı sendin." sonra kadehi sabırsızca uzattı.
"Iç şunu."
Jimin kadehten uzaklaşınca Woobin daha da üzerine yürüdü.
"Neden bu kadar korkuyorsun? Annenin karnındayken bununla besleniyordun. Doğduğundan beri bunu içiyorsun."
Biraz uzaklaşarak Jimin'e doğru eğildi.
"Hadi ama Jimin, şimdiye kadar anlamış olmalısın. Annenin bastırmaya çalıştığı o muazzam yeteneklerin nereden geldiğini sanıyorsun!"
Sonlara doğru yükselen sesi Jimin'in kulaklarında yankı yaparken ne söyleyeceğini daha fazla duymak istemiyordu.
"Sen, benim oğlumsun. Kanım damarlarında akıyor. Şimdi, iç şunu."
Inanmıyordu. Inanmak istemediği çok fazla gerçek vardı önünde. Dudaklarından birkaç santim uzaktaki kadehe baktı Jimin. Istediğini yapmayacaktı o kadehi almak için çok uğraşmışlardı. Tae ölümden dönmüş ve Yoongi üst katta yaşam mücadelesi veriyorken bunu onlara yapamazdı.
"Iç dedim!"
Jimin, Woobin'e bakarak tek eliyle kadehi tuttu ve aniden masanın üzerindeki karta geri soktu. Woobin sinirle bağırırken Jimin düşünmeden mavi geçide atlamıştı bile.
๑๑๑๑๑๑๑
Başını çarpmamak için yere koyduğu elleri üzerine düşen Jimin kafasını kaldırıp etrafta göz gezdirdi. Sokak lambalarının aydınlattığı ıslak sisli bir sokaktaydı biraz daha dikkatli bakınca burasının Namjoon'un evinin bulunduğu sokak olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Dizlerinin üzerinde doğrulduğunda hissettiği ürpertiyle titredi geçitten geçtiği için hertarafı sırılsıklamdı. Kollarını bedenine sararak ovaladı bu sırada duyduğu adım sesleriyle başını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlü Kadeh | Jikook |
Fantasy| Tamamlandı | ☁ Gizli güçlere sahip bir iblis avcısı olduğunu bilmeden büyüyen Park Jimin, arkadaşı Kim Taehyung ile "Pandemonium" adlı bir gece kulübüne gider ve o akşam işlenen bir cinayete tanık olur. Bu anı gördükten sonra doğaüstü olaylar peşi...