• Eleven •

122 19 0
                                    

~Broken smile
°
°
°
°
Odaya girdiklerinde Yoongi'yi Tae'nin kolunu çevirip arkadan sırtına yaslamış bir şekilde yüzüstü yere yatırmış ve başına yastıkla vururken, Jeon'u da koltukta oturmuş onlara bakarak kahkaha atarken bulmuşlardı.

Gördükleri görüntüyle şoka giren ikili hemen harekete geçip Tae ve Yoongi'yi ayırdılar. Tae kurtulduğu anda koşarak Hoseok'un arkasına saklanmıştı.

"Kızıl, kurtar beni bunların elinden."

Olaylar söyle gelişmişti: Tae koşarak odaya girince ayağı halıya takılmış ve koltukta uyuyan Yoongi'nin üzerine düşmüştü.

Jimin gülerek Tae'nin burnunu sıktı. Tae acıyla ciyaklayınca bu sarışının kahkaha atmasına sebep olmuştu.  Kahkahası koltukta oturan Jungkook'un kendisine baktığını farketmesiyle son buldu.

Jeon onu baştan aşağı süzdükten sonra altın gözlerinin parladığını görmüştü Jimin.

Utanıyordu, elleriyle yüzünü kapattığında birkaç adım sesi duymuştu sonra elleri biri tarafından yüzünden çekildi. Jungkook o tavşan dişleriyle gülerek Jimin'e bakıyordu. Bu sırada Yoongi odadan çıkarken çabuk olmaları için bağırdığında Jungkook geleceklerini söyledi ve koltuktan kalkarak Jimin'in yanından geçerken kulağına eğildi.

"Harika görünüyorsun."

Jimin şaşkınlıkla büyümüş gözleriyle  Jungkook'un az önce çıktığı kapıya bakakalmıştı. Birkaç saniye sonra artık gitmesi gerektiğini hatırlayıp başını iki yana salladı ve koşarak odadan çıktı.

๑๑๑๑๑๑๑

Karanlık sokaklarda uzunca yürüdükten sonra büyük tahta kapısı olan bir yere gelmişlerdi. Kapının üzerindeki aslan başı şeklindeki tokmak tanıdık görünüyordu. Etrafta gözlerini gezdirdi buraya daha önce gelmiş olmalıydı ama hatırlamıyordu işte.

Jungkook kapıya yaklaştı ve tokmağı üç kez kapıya vurdu. Çok geçmeden altın rengi tokmak kayarak açıldığında, arkasındaki büyük delikten onlara bakan bir adamla karşılaştılar.

Jungkook asasını - o kalem benzeri sopanın isminin asa olduğunu öğreneli çok olmamıştı.- çıkarıp deliğe bir mühür çizmişti sonra elini delikten içeri uzatıp kapıyı açtı.

Bu sırada adam da öylece mühür bakıyordu sanki donmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu sırada adam da öylece mühür bakıyordu sanki donmuştu. Adama dokunmadan içeri girdi. Içerisi beklediği gibiydi. O gece gittiği kulüpten tek farkı insanların(!) gerçekten garip makyaj ve saç şekillerinin olmasıydı.

Önünden giden Hoseok'u takip ederken omzunda hissettiği el ile arkasına döndü. Jungkook yavaşça  aralarındaki mesafeyi kapayıp hafifçe gülümsedi ve Jimin'in arkaya taranmış saçlarını hafifçe karıştırarak alnındaki saçları düzeltti.

"Böyle daha mı iyi?"

Jimin gülerek sorduğunda Jungkook'un gözleri bir süre gülüşünde oyalansa da "Evet" dedi "Böyle daha iyi."

"Vay vay vay şuraya da bakın."

Sağ taraflarındaki kalabalık aceleyle dağılırken müzik durmamış olsa da neredeyse partidekilerin her biri  açılan yoldan ağır ağır yürüyen siyah parlak saçlı adama dönmüştü.

"Hiçbirinizi davet ettiğimi hatırlamıyorum."

Orada olan herkes bu sözlerin beşliye hitaben olduğunu anlardı.

"Kim Seokjin, konuşmamız lazım."

Jungkook ciddi bir ifadeyle konuştuğunda Jin yarım ağız gülerek gözlerini hepsinin üzerinde gezdirmeye başladı. Jimin'e geldiğinde kaşlarını hafif çatarak bir süre bekledi ve aniden ellerini çırptı.

"Biliyorsunuz sizi sevmem çocuklar ama kalmanıza izin vereceğim. Sırf şu güzelliğin hatrına."

Diyerek Jimin'e göz kırptı. Jimin kararsız bakışlarını Seokjin'in üzerinde gezdirdi.

"Evet Jimin, sana diyorum."

Jin bıkkınca nefes vererek konuştu.

"Gel benimle"

Dedikten sonra dönüp az önce çıktığı odaya girdi. Jimin de arkasından girdiğinde Jin hemen Jimin'in kolunu tuttu.

"Annen nerede."

Az önceki alaycı SeokJin gitmiş yerine başka bir Seokjin gelmişti sanki.

"O kayıp."

Jin elini çenesine koydu ve odadaki masaya doğru giderken konuştu.

"Bu her şeyi açıklıyor. Annen seni her  yıl buraya getirirdi. Bir randevuyu bile kaçırmadı."

Dedi içkisinden bir yudum alarak.

"Her büyü sende yaptığım kadar mükemmel sonuç vermez."

Sonra hafifçe gülümsedi.

"Melek mührünü çizmeye başlar başlamaz bu hafızanın geri gelmeye başladığına dair bir işaret olurdu ve annen seni bana getirirdi. Bende gölgeler dünyası hakkında ne görürsen unutmanı sağlardım. Ancak büyüdükçe tedavime daha sık ihtiyacın olmaya başladı. Bir gün sana anlatmak zorunda kalacağını biliyordu ama sen hazır olana dek zihnimdeki engeli korumak istedi. Aynen böyle olmasını istemişti."

Dedi siyah saçlı kendisini koltuğa bırakarak.

"Zamanla etkisi kayboluyor. Yoksa burada olmazdın."

Jimin Seokjin'in anlattıklarını gözünü kırpmadan dinledikten sonra sindirmek için biraz beklemişti. 'hayır Jimin şu an sinirlenmemelisin sakin ol.'

"Hatırlamam gerekiyor lütfen, yapabileceğin bir şeyler olmalı."

Jin başını iki yana salladı. Sera hakkında elinden bir şey gelmiyor olması onu gerçekten üzmüştü. Gözlerini yerden çekip Jimin'e baktı.

"Annemin tablolarını alan sen miydin?"

Dedi sarışın, odanın köşesine koyulmuş tablolara bakarken. Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki zor duyuluyordu.

"Paraya ihtiyacı olduğunu biliyordum ama onun bundan haberi yok."

Jimin hızlıca elini tablolardan çekti ve ayağa kalkarak kapıya yöneldi.

Şu an berbat hissediyordu ve annesinin ona söyledikleri... Hepsi yalan mıydı yani? Seokjin hızlıca yerinden kalkarak Jimin'in arkasından gitti.

"Yaptığı her şeyi senin için yaptı Jimin. Annenin tüm varlığı kaçış, saklanma, yalanlar seni güvende tutmak içindi."

Jimin son kez Jin'e bakıp gülümsedi bu kırık bir gülümsemeydi.

Odadan çıkmak için adımlamıştı ki Jungkook aniden kapının önünde belirdi, nefes nefeseydi.

"Tae'yi götürmüşler."

"N-ne, kimler?"

"Vampirler."

๑๑๑๑๑๑๑

Ah Tae kuzum ne çektin be.

Evet World wide handsome'umuz da fice girmiş bulunmakta.

~Kim Seokjin.
27 yaşında. Siyah saçlara ve sarı gözlere sahip. Kendisi en güçlü büyücülerdendir.

Diğer bölümde görüşürüz. ^^

~Cørpse

Ölümlü Kadeh | Jikook |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin