~You ain't my father
°
°
°
Üzerindeki siyah pelerinin şapkasını da başına geçirip büyük demir kapıdan içeri girdi hızlı olmalıydı. Pentagramdan yükselen ateşin etrafındaki güçlü enerji ve rüzgar adım atmasını zorlaştırsa da Seojoon ilerleyip önündeki ağır metal kolu yukarı kaldırdı.Bu hareketiyle odanın cam tavanı havaşça açılırken ateş, etrafında dalga yaratarak gökyüzüne ulaşmıştı. Mekanizmanın çalışmasını sağlayan büyük dişlilerden birini çıkarıp biraz ilerideki büyük ağacın saksısına attı ve koşarak odadan çıktı.
Ateş büyük bi süratle yükselip yanmaya devam ediyor ve gören iblisleri kendine çekiyordu. Ateş aracılığıyla enstitüye giren iblisler efendilerinin yanına, kütüphanenin ortasında belirmeye başladıklarında Woobin gözlerini mavi yüzeyden çekip arkasına döndü.
"Burayı kilitleyin, müttefikimiz olmayanları öldürün."
๑๑๑๑๑๑๑
"Doğru mu yapıyorum?"
"Hayır."
Hoseok Tae'nin elindeki kaseyi alıp kendisi karıştırmaya başladı. Bu sırada odanın kapısı hızla açıldı ve sandalyede oturan Jungkook ayağa kalktı.
"Hey!"
Jungkook'un sesiyle arkasına dönen Hoseok, kimseye aldırmadan Yoongi'nin yanına gelen adama baktı. Tam kardeşinin yanından çekilmesini söyleyecekti ki adam onlara bakarak kapşonunu çıkardığında duraksadı.
"Jin?"
Seokjin hiçbir şey söylemeden cebinden bir kağıt parçası çıkardı ve Hoseok'a uzattı.
"Bunların hepsine ihtiyacım olacak, bol miktarda."
Diye ekleyip Yoongi'nin sargıların kontrol etmeye dönmuştü ki etraf aniden sarsıldığında Hoseok başını kaldırdı.
"Bu da neydi?"
Jungkook aceleyle kapıya yöneldi.
"Gidip kontrol edeceğim."
O odadan çıkarken Hoseok kılıcını aldı. Kağıtta yazan malzemeleri almak için enstitünün mahzenine inmeleri gerekiyordu. Kağıdı Tae'ye verdi ve birlikte Jungkook'un arkasından çıktılar.
Jungkook büyük kapıdan içeri girdi. Geçidin kapısı açık olduğundan mavi ışık etrafa yansıyordu. Ne Seojoon ne de Jimin ortalıkta yoktu.
"Jimin?"
Ses gelmemişti. Ona bir şey olmuş olma ihtimali bile korkudan ellerinin titremesine sebep oluyordu. Geçit neden açıktı, burada ne olmuştu Jimin neredeydi? Kaşlarını çatarak merdivenlerden indi ve yere saplanmış mızrakların yanında durdu. Mızrakların oluşturduğu şeklin ne olduğunu anladığında birini çıkarmak için kavradı.
"Aklından bile geçirme."
Hemen arkasından gelen sesin kime ait olduğunu anına çözmüştü.
"Woobin."
"Bont"
Jungkook duyduğu isimle geriledi.
"Diğer adımı nereden biliyorsun? Kimse beni böyle çağırmaz."
๑๑๑๑๑๑๑
"Doğru mu? Woobin benim babam mı?"
Jimin saçlarını karıştırarak sorduğunda Namjoon başta sessiz kalmış olsada sonra anlatmaya karar vermiş olacak ki sıkıntıyla nefes vermişti.
"Aslında harika bir adamdı ta ki merkezle ters düşene kadar. Annen kadehi alıp kaçtığında merkezin ona vereceği cezadan o kadar korktu ki evini yakıp küle çevirdi. Küllerin içinde bir erkeğin ve bir çocuğun kalıntılarını bulduk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlü Kadeh | Jikook |
Fantasy| Tamamlandı | ☁ Gizli güçlere sahip bir iblis avcısı olduğunu bilmeden büyüyen Park Jimin, arkadaşı Kim Taehyung ile "Pandemonium" adlı bir gece kulübüne gider ve o akşam işlenen bir cinayete tanık olur. Bu anı gördükten sonra doğaüstü olaylar peşi...