BÖLÜM 15/ DOĞUM GÜNÜ

12.2K 412 87
                                    

Keyifli okumalar...

Belki bölümle pek bir alakası yok ama hoşuma gitti sizlerle paylaşmak istedim.

"Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım... İçinde kaybolduğum ve içimde kaybolup giden insanlar var. Eskisi kadar kafama takmasam da bazı şeyleri yine de içimin almadığı haksızlıklar var.

Hak ettiklerimle vazgeçtiklerimi ayırdığımdan bu yana solumu sevdiklerime, yolumu ise Allah'a bıraktım. O ki; varacağım yeri de duracağım yeri de benden daha iyi bilir..."

14.Bölümden Alıntı

"Avjin, sana bir şey sormak istiyorum."

"Tabii, buyur."

"Hüküm verildiği zaman gördüm seni ilk defa fakat o gün yüzünde peçe vardı. O günden sonra da hep peçesiz gördüm seni. Neden peçe taktın o gün?" dediğinde heyecanla cevabı bekledi.

"Aslında tek o gün değil. Ben o güne kadar hep peçe taktım. Liseden sonra takmaya başladım. Annem istedi takmamı. Ona göre çok güzelmişim. Bizim oraların kızlarının tam zıttı olduğum için annem, güzelliğimin daha çabuk öne çıktığını söyledi. Nazar değmesinden korktu. Bana kalsa ahım şahım bir güzelliğim yok ama annemi kırmak istemedim. Zaten peçe takmaya başlamamdan sonra kimse güzel olduğumu değil, aksine yüzümde bir kusurum olduğu için sakladığımı düşünmeye başladı. Kimsenin de ne dediği umrunda değildi açıkçası. O günden sonra da peçesiz dolaştım çünkü artık başım bağlıydı. Kimse de dış görünüşüme bakarak istemeye gelmez ya da bakmazdı." dediğinde Miran mutlu oldu nedense. İnce bir düşünceydi fakat hoşuna gitmişti. Avjin güzeldi. Çok güzeldi ve farkında değildi ama bir şey demeden sadece anladım dercesine kafasını sallamakla yetindi.

Avjin masayı ardından da mutfağı toplamıştı. Bu süreçte saat ilerlemişti. Yorgun olan bu iki genç birbirlerine "İyi geceler." diyerek odalarına çekildiler. Bedenleri aynı odada olmasa bile düşünceleri aynı yerdeydi...

15.BÖLÜM

"Doğum Günü"

İstanbul'a geleli bir ayı geçiyordu. Avjin, çok geçmeden buradaki düzene ayak uydurmuştu. Gerçi yaptığı pek fazla bir şey yoktu. Vakti kitap okumakla geçiyordu her zaman. Salondaki televizyonun yan ve üst tarafı kitaplarla doluydu. Bazen de mutfakta ya da temizlik yapıyordu. Bir şekilde o günü geçirecek bir iş, uğraş buluyordu kendisine. Her gün birkaç dakika da olsa annesiyle konuşup hasret gidermeyi ihmal etmiyordu.

Miran... Bir aydır da Miran'ı görmemişti. Aynı evin içinde olmalarına rağmen görmemişti ama eve geldiğini biliyordu.

Her akşam mutfakta masayı kuruyordu Avjin. Yemekleri de ısıtıp tezgaha koyuyordu. Geldiğinde yemek yesin diye. Umrunda olmaması gerekiyordu ama yapamıyordu Avjin. "Aman bana ne?" diyemiyordu hiçbir zaman. Karşısındaki insan kötü olsa da merhametsiz olamıyordu. Yine de kimsenin kötülüğünü istemiyordu. Miran, yemeğini yedikten sonra etrafı toplayıp, çıkan bulaşıkları yıkıyordu. Bu yüzden biliyordu eve geldiğini.

Avjin, biliyordu Miran'ın pişman olduğunu. En başta onunla baş başa kaldığında fark etmişti. Gözleri, mimikleri kendisini ele veriyordu. Aslında farkındaydı her şeyin. Miran'ın nasıl bir ikilemde kaldığının da farkındaydı ama adım atmıyordu. Beklemiyordu da zaten Avjin.

Miran... Bu süreçte Avjin ile çok ilgilenememişti çünkü o fotoğrafları yollatan kişinin peşindeydi. Ne yaparsa yapsın bir türlü ulaşamamıştı. Kim ya da kimler kendisine düşmandı, bilmiyordu çünkü daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştı. Elbette onu sevmeyen, çekemeyen insanlar da vardı mutlaka. Ne de olsa ülke çapında en iyi şireketlerden birisinin sahibiydi.

DİLHÛN (Berdel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin