"İnsan, tam olarak kaç ömür geçtiğinde pişmanlıklarını kenara koyup yaşayabiliyordu? Yoksa her ömrü yeni bir pişmanlık dalgasını mı beraberinde getiriyordu?"
Pekin'in sahil kenarındaki alt mahallesinden birinde bulunan garajın kapısında sigarasını içerken bu soruları düşündü.
Bundan bir sene önce de benzer sorgulamayı yapıyor, içindeki boşluk duygusunu atmaya çalışıyordu fakat ne kadar denerse denesin aynı cevaba ulaşıyordu; pişmanlık olmadan ömrü tüketmek mümkün değildi.
Şimdi, şuraya otursa en beş tane büyük pişmanlık yazabilirdi, biraz daha düşünse bu rakam iki haneli olmaya başlar ve biraz daha düşünürse vicdan azabından dolayı kendini yüz metre ilerideki denize atabilirdi.
Keşke o kişiye hiç güvenmeseydim, keşke Jin Lai'yi yarışlara başlatmasaydım, keşke ...
Boğuk tat bırakan ucuz sigarasından bir nefes daha aldı ve biçimli parmaklarında özensizce duran tütün yığınına anlamsız bir bakış attı.
Bunu neden içtiğini bilmiyordu ama sorgulamıyordu da. İnsanoğlu kendisine zarar veren şeylere dört nala koşacak kadar aptal bir varlıktı sonuçta.
Yüksek beygirli bir aracın motor sesi martıların çığlığını bastırıp fren yapan lastikleri tam önünde ciyakladığında usulca sigarasını yere attı ve doğrularak kırmızı Porsche'nin içindeki garip derecede iyi görünüşlü adama baktı.
Aracın kapısı açılıp içindeki kişi kendini sabırsızlıkla dışarı attığında Xiao Zhan emin olamayarak etrafına bakındı. Adamın zengin olduğu belliydi ve burası sayısız tamir dükkanına sahip bir bölge olsa da böylesine bir aracı teknik servise getirmek için fazla salaş bir yerdi.
Dahası, Xiao Zhan'ın garajı dışarıdan birine hizmet veren o tamircilerden değildi.
Bu kişi muhtemelen yolunu kaybetmişti ve araçtan inip Xiao Zhan'a doğru yürümesinin tek sebebi doğru yolu soracak olmasıydı.
Fakat senaryo bu şekilde gerçekleşmedi. Yakışıklı, genç adam aydınlık bir gülümsemeyle elini uzatmış ve Zhan niye olduğunu kendisinin de bilmediği bir şekilde onun elini tutarken bu yabancı "Sonunda tekrar karşılaştık." demişti.
Xiao Zhan onunla daha önce nerede karşılaştığını düşünmeye başladı ve ne kadar düşünürse düşünsün hafızasında ona dair bir bilgi bulamadı.
"Sinemada telefonumu bana uzatmıştın." diye devam etti Yibo. Açıklaması karşısındaki adamın yüzünde tatsız bir ifadeye sebep olurken bakışlarında o geceyi hatırladığına dair ışık belirmişti.
"Ah, sen şu sapık gibi peşimde koşan adamsın!"
Sözleri ne sevecenlik ne de herhangi bir rahatsızlık barındırıyordu. Bomboştu.
Yibo sapık gibi benzetmesine bozulması gerekip gerekmediğine karar veremeden Xiao Zhan yarım bıraktığı sigaranın yerine yeni bir tane yakıp sırtını grafitili duvara yasladı. "Burada ne arıyorsun peki?" diye sordu.
Bakışlarını kömür madeninin ortasındaki kırmızı yakutu andıran ultra lüks araçta dolaştırdıktan sonra genç adama dikti. "Ekonomik düzeyin böyle bir mahalleye gelmek için biraz fazla yüksek. Eğer yolunu kaybetmediysen mutlaka geliş amacın olmalı."
Wang Yibo'nun şüphesiz geliş amacı vardı ama bunu ona söylemezdi. Karşısındaki adam onu sapık gibi görüyorken seni bulmak için geldim derse pastanın üzerine çikolata parçaları serpmiş gibi olurdu. Bununla yetinmeyip bir de günlerdir seni rüyamda görüyorum derse en tepeye çileği dikerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/232919065-288-k620307.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIND ME •yizhan•
FanfictionOna ihanet ettiğinde iki dünyada da cezalandırılacağını hiç düşünmemişti fakat sonuç buydu: Elinde yeşim taşından bir kolye, kulaklarında pürüzsüz tınıda yankılanan o ses... Bul beni!