Xie La'nın geçmişine gittiğimiz geçmiş ve gelecek bölümlerinin üçüncüsünü sonunda atabildim. Üzgünüm bu kadar uzun sürdüğü için :( Umarım hikayeyi okumayı bırakmamışsınızdır.
Görüşlerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. İyi okumalar ♥
○
"Bünyesi fazla zayıf." diye mırıldandı Bao Gu. Elini genç adamın bileğinden yavaşça çektikten sonra Guan Yin'e döndü. "Sana o büyüyü yapma demiştim. Gereğinden fazla uyuyacak şimdi."
Şifa tanrıçasının muhatabı olan aşk ve barış tanrıçası Guan Yin, şaşkınlıkla Xie La'nın uzandığı yatağa yaklaştı ve yaptığı büyüyü kontrol etmek için genç adamın diğer bileğini tuttu. Küçük kontrolünü tamamlar tamamlamaz "Bak işte. Tehlikeli bir büyü yapmadım." diye sitem etti. "Bu çocuğun yüce tanrıça Nüwa"nın oğlu olduğuna emin miyiz? Bu kadarcık bir büyüyü bile kaldıra..."
"Eminiz." dedi bulut odasına henüz girmiş olan Wangmu Niangniang. Kendinden emin duruşu ve eşsiz güzelliği salonu doldurmuştu. Gözlerini tereddüt dolu diğer iki tanrıçada gezdirdi. "Nüwa benim arkadaşımdı. Sizce onun oğlunu tanıyamayacak mıyım? Hadi bunu geçelim, bir tanrıça olarak bu kadar mı beceriksizim gözünüzde?"
Bao Gu yataktan kalkıp diz çöktü usulca. Aşk ve barış tanrıçası da aynı hareketi yapmak için çoktan oradaydı.
Guan Yin aceleyle "Affet bizi ana tanrıça Wangmu. Sadece, sadece..." diyerek söze başlamıştı ki cümlesinin devamını bir türlü söyleyemedi. Tanrıçalar arasında da belirli bir rütbe vardı ve kendisi az önce batının ana tanrıçasına neredeyse yalancı demişti. Gergince dudağını ısırdığı sırada Bao Gu, Guan Yin'in cümlesini tamamladı. "... sadece, bu çocuk o kadar zayıf ki bırakın yarı tanrı olmayı bir kültivatör olmak için bile uygun değil."
Guan Yin onun cesur sözleri üzerine şaşkınlıkla gözlerini açtı. Şifa tanrıçası ise umarsızca omuz silkti. Saygılıydı ama asla ezik bir tanrıça değildi. Söylenmesi gerekenleri dolandırmaz, karmaşık hiçbir iş kalmasına müsaade etmezdi.
Wangmu Niangniang gök mavisi elbisesinin tüllerini havalandırarak bulut odasında birkaç adım attı. Diz çöken tanrıçaları bilerek görmezden geliyor, bakışlarını bilinçsizce yatan gencin üzerinde dolaştırırken aklına gelen eski anılar ile mücadele ediyordu.
Annesine benziyordu Xie La. Yerin ve göğün yaratıcısı, tanrıçaların en kudretlisi yüce Nüwa'ya.
Genç oğlanı böyle sefil bir halde görmek, ona ve annesine yapılanları hatırlamak Wangmu Niangniang'ın içinde bir şeylerin acımasına sebep olmuştu ki o asla duygusal bir tanrıça değildi.
İçinde gizlediği kaosu yatıştırdıktan sonra "Kalkabilirsiniz." diye seslendi diz çöken iki tanrıçaya. Bakışları hala Xie La'nın üzerindeydi.
Guan Yin ve Bao Gu hiçbir şey söylemeden, sessizce doğruldular. Ne yapacaklarını bilmedikleri için ikisi de beklentiyle ana tanrıçaya bakıyordu.
Öylece geçen bir süreden sonra mühürlü dudaklarını araladı ana tanrıça Wangmu: "Xie La güçsüz değil. Hiçbir zaman güçsüz olmadı. Hatta ilk doğduğu anda bile o kadar güçlüydü ki bütün tanrılar ve tanrıçalar onun gücünün kudreti karşısında şoka uğramıştı."
Bao Gu bir şifacının merakı ile "Peki o zaman, şimdi neden bu halde?" diye sordu.
"Çünkü onun gücünü konsey kararı ile mühürlediler. Yarı insan yarı tanrı olan bir varlığın bu kadar güç taşımasını göklere karşı bir tehdit olarak görüyorlardı. Üstelik annesi yani Nüwa bir suçluydu. Dahil olmaması gereken bir işe bulaşmış, görev vermesi gereken adama aşık olmuştu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIND ME •yizhan•
Hayran KurguOna ihanet ettiğinde iki dünyada da cezalandırılacağını hiç düşünmemişti fakat sonuç buydu: Elinde yeşim taşından bir kolye, kulaklarında pürüzsüz tınıda yankılanan o ses... Bul beni!