4•Harikalar diyarı: Anlatılamayan bir masal

841 97 90
                                    

Medya: Ru Hua 🤍


"Uzun zaman önce, uzak diyarların birinde kimsenin ayak basmadığı, buna cesaret bile edemediği bir köy varmış. Bu köy o kadar korkunçmuş ki her gece ağlama sesleri yükseliyor kuşlar bile oranın üzerinden uçmuyormuş. Bu köyün bir de efendisi varmış. Yüzünün yarısı yara izi ile kaplı olduğu için sürekli bambu şapka takar, şapkanın üzerine örttüğü siyah tülü asla kaldırmazmış. O kadar korkunçmuş ki bir gören bir daha asla rahat uyuyamıyor..."

Büyük bir hevesle başladığı masalı ani bir kıkırtı ile yarıda kesilince Ru Hua alnını kırıştırarak uykuya dalmak üzere olan küçük kardeşine baktı. "Sorun ne?"

"Abi bu masal korkunç falan değil." diye sevimli bir tonda mırıldandı Xing Fei.

Ru Hua bu yanıttan kesinlikle hoşnut olmamıştı. Masal anlatmada halihazırda iyi değilken bir de korkunç masal anlatması istenmişti ve her şeyi kusursuzca halleden Kuğu Gölü'nün baş koruyucusu bu konuda çuvallıyordu.

Xing Fei abisinin içindeki kaosu fark etmeyerek "Anka Vadisi'nin efendisini anlatıyordun değil mi?" diye devam etti.

Bu soru üzerine daha da şaşıran genç adam başını hafifçe yana eğdi ve "Evet." diyerek basit bir cevap verdi. "Şimdi korkunçlaştı mı masal?"

Xing Fei daha da kıkırdadı ve üzerine örttüğü yorgana hülyalı bir şekilde sarıldı. "Hayır."

Saçma! Bu diyardaki herkes ondan korkardı. Yaşı kaç olursa olsun Anka Vadisi dendiği zaman herkesin içinden bir ürperti geçer, değil efendi Xie La ile tanışmak onun sınırına yaklaşma hayali bile insanların dizlerinin bağının çözülmesine yeterdi. Kardeşi nasıl oluyordu da bunu korkunç bulmuyordu? Normalde şu an ağlıyor olması ve korkudan kendisinin kollarına sarılıyor olması lazımdı.

Küçük kız kardeşinin gülümseyerek uyuyan yüzüne bakan Ru Hua masal anlatamama yenilgisini istemeyerek de olsa kabul etti ve onun alnına minik bir öpücük kondurduktan sonra mumu söndürerek dışarı çıktı.

Ay bu gece çok güzeldi. Gökyüzünde dolunay halini almış bir şekilde ışıl ışıl parlıyor, parlak beyaz ışığı gardenya çiçekleri ile çevrelenmiş Kuğu Gölü'ne düşüyordu. Uçsuz bucaksız göl ile yüksek dağların birleştiği noktada usulca asılı duran o ışık topunun büyüsüne kapıldı genç adam ve 26 yıldır her akşam yaptığını yaparak gardenya çiçeği kabartmaları olan açık mavi mermer flütü ile o tatlı melodiyi çaldı.


"Kıdemli koruyucu Ru Hua! Kıdemli koruyucu Ru Hua!"

Köyün genç delikanlılarından birisi panikle kendi adını seslenince Ru Hua aniden adım atmayı bıraktı ve koşturmaktan dolayı neredeyse bitkin düşmüş olan gencin dirseğinden tutarak dengesini sağlamasına zarafetle yardım etti. "Ne oldu?"

"Xing Fei..." telaşlı genç durup yutkundu "Efendim Xing Fei bayıldı. Büyükbaba Meng sizi acil çağırıyor.

Ru Hua kız kardeşinin ismini duyar duymaz gölün kenarındaki dar patikadan hızlıca tırmanarak Hu Jing Fang binasına vardı. Xing Fei içerideki ahşap yatağın üzerinde yüzü gözü bembeyaz olmuş bir şekilde yatıyordu. Ru Hua yatağın etrafındaki bir parça tülü kenara iterek usulca kardeşine yaklaştı ve elini onun alnına koydu. Teni buz tutmuş gibi bembeyazken alnı kor ateşlere düşmüş gibi yanıyordu.

Panikle sağa sola sola bakarken içeride olduğunu bile ilk başta fark etmediği büyükbabasına "Onun neyi var?" diye sordu. Kuğu Gölü'nde böyle bir durum daha önce hiç yaşanmamıştı. 

Yaşlı adam sıkıntıyla sakalını sıvazladı ve dışarı çıkalım dercesine başını salladı. Nihayetinde Hu Jing Fang binasının terasına çıktıklarında "Lianyu Laneti" diye fısıldadı büyükbaba Meng.

"Lianyu Laneti mi?" Ru Hua şok olmanın bin bir çeşit ifadesi ile sormuştu bu soruyu. "Yılan Kayalıkları'ndakilerin yaptığı lanet olan Lianyu Laneti mi bu?"

Büyükbabası bariz belli değil mi dercesine baktı ama Ru Hua bir türlü anlayamıyordu. Yılan Kayalıkları Kuğu Gölü'ne çok uzaktı ve Kuğu Gölü'ndekilerin onlarla hiçbir münasebeti yoktu. Yılan Kayalıkları dört önemli klan içinde tanrıların karanlık güçlerini depolamaktan sorumlu büyük bir klanken, Kuğu Gölü tek eşli ruhların yolculuğuna yardımcı olmaktan sorumlu en küçük klandı. Gölü ve buradaki kuğuları koruyup kolluyor, tatlı bir flüt melodisi ile her sabah ve her akşam ruhların sorunsuzca ilahi katmana varmalarını sağlıyorlardı.

"Peki ne yapacağız büyükbaba?" diye bir kez daha sordu Ru Hua. Ses tonu bir bilge olan büyükbabasına güvendiği için beklenti dolu ama bir o kadar da çaresizdi.

"Laneti sadece yapan kişi kaldırabilir." Yaşlı adam sıkıntıyla torununa baktı. "Sanırım Yılan Kayalıklarına gitmelisin."

Ru Hua az buçuk böyle bir cevap geleceğini tahmin ettiği için çok fazla şaşırmamıştı. "Anladım. Ben yola çıkmak için-" dediği sırada hemen arkasında beliren parlak bir ışık hüzmesi ve şeffaf bir wush sesi yüzünden lafı yarıda kaldı.

O?

Buraya nasıl gelmişti?

Nasıl buldunuz bölümü çok merak ediyorum. Birden paralel evrene geçince kafanız karışmış olabilir diye endişeliyim açıkçası. Fakat takıldığınız yer varsa açıklarım seve seve. Okuyan herkese teşekkür ederim 🥰

FIND ME  •yizhan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin