Natasha'nın yaklaştığını topuklularının sesinden anlayabiliyordu. Kafasını baktığı masadan kaldırmayarak bacağını sektirmeye devam etti.
Topuklar ona yaklaşıp durduğunda kafasını kaldırıp baktı kadına. Diplerinden kızıllaşmaya başlayan saçları uzun zaman sonra ilk kez düzgünce şekillendirilmiş, omuzlarına dökülüyordu. Giydiği elbise yeterince sade ve şık bir şekilde vücudunu sarıyordu.
Nat elini Steve'in omzuna koydu. "Gelmek istemediğine emin misin? Belki seni görmek ister."
İstemez.
Sarışın adam zorlama gülümsemesini takındı yüzüne. "Gelemem. Biliyorsun yapacak işlerim var."
"Tabii. Eminim yerdeki karoları saymak önemli bir iştir.""Senin için endişeleniyorum, Steve." Natasha'nın bir sonraki cümlesini tahmin etmek zor değildi ama kadın bu sefer kelimelerle değil dokunuşuyla anlatmayı tercih etti kendini. Adamın omzunu sıktı ve yanağını öptü.
"Gidiyorum ben. Biraz görünüp gelirim, en azından kendini yalnız hissetmez." Anahtarlarını alıp kapıya yürürken seslendi "Carol da benimle geliyor."
Steve iyi eğlenceler dileyip kendi kendine acımaya devam etti.
Bunların hiçbiri gerçek gibi hissettirmiyordu.
Elinde çevirip durduğu telefonu açıp gezinmeye başladı, kafasını dağıtmak için.
Ne kadar işe yarayacağını bilmiyordu.
Parmakları onun kontrolü dışında çalışırcasına galerisinin en başına gitti.
2012.
Her şeyin ne kadar da farklı olduğunu hatırladı. Ne kadar yeni ve masum... Daha ortada hiçbir yalan yokken.
Sahi ne zaman hayatı bu kadar yalanlar üzerine kurulu hale gelmişti?
Yalanlardan yaptığı kağıttan ev üzerine çöktüğünde yıkıntılarda ne bulmayı bekliyordu ki?
En eski fotoğrafa baktı. Daha telefonu nasıl tutacağını dahi çözememiş, bulanık bir fotoğraf çekmişti. Kendi kendine gülümsemeden edemedi. Ardında birkaç tane daha böyle fotoğraf vardı.
Onların ardında ise başka bir tane.
Serumdan mı bilmiyordu ama bu gün hâlâ hatıralarında taptazeydi. Fotoğrafta telefonu Tony almış ve kolunu Steve'in omzuna atmıştı. Çok daha net ve güzel olan bu fotoğrafta ikisinin de gözleri ışıldıyordu.
Herkesin aksine Tony sabırla öğretmişti her şeyi ona yabancısı olduğu bu dönemde. Steve her gücünün farkında olmayıp bir aleti kırdığında ya da bozduğunda söylenmemiş, tamir etmiş veya yenisini almıştı.
Steve ona çok yük oluyor gibi hissettiğinde ve kırdığı şeyleri ondan saklamaya başladığında ise yine ona kızmamış, içini rahatlatmıştı.
Belki de sahip olduğu en iyi arkadaştı.
Kendi kendine sırıttı adam. Bu onun hiçbir zaman sadece arkadaşlık değildi ki.
Galerisinin büyük çoğunluğu ondan oluşuyordu. Mesajlarının da. Her gün olur olmadık şeylerle rahatsız ettiği adama attığı en son mesaj 2016'dandı.
"Büyüyü bozduk değil mi?" mırıldandı kendince boşluğa.
Ama işler böyle ilerler değil mi? Her zaman olduğu gibi. Arkadaşlar ayrılır, arkadaşlar evlenir.
Hayallerindeki gibi evlenen o değildi.
İçinde bir parça onu da davet etmesine sevinirken diğer parça için için ağlıyordu sevdiği adama. Asla onun olmayacaktı.