Lana serisine başlıyorum bismillah
Sigarasının dumanını dışarı verirken atıştırmaya başlayan karı izledi. Soğuk havayla karışan duman gibi o da düşüncelerinde kaybolmuştu.
Kendine engel olamadan yine o sarışın hakkında düşünmeye başladı. Sadece düşüncesi bile vücudunu büsbütün yakmayı beceriyor, aklını darmadağın ediyordu.
Camı kapatıp izmariti söndürdükten sonra yatağına baktı. Yatağı ve o Steve'siz ve uykusuz üç gün geçirmişti. Steve'e hak vermeye başladı.
Siktiğimin Steve Rogers'ı.
En son yatağa birlikte düştüklerinde ikisinin de istekleri farklıydı. Steve kafasını dağıtmayı, Tony ise Steve'in dokunuşları içinde can vermeyi.
Sevdiğiniz biri size sakso çekmek istediğinde yapacağınız şey ağlamak değildir. Ama Tony'nin yaptığı buydu. Tüm vücudu sarsılarak ağlamaya başladığında Steve yanına uzanmış ve ona sarılmıştı.
Onun geçeceğini söylediğini hatırlıyordu. Hiç geçer miydi peki?
Bu adamdan nefret etmek istiyordu. Bir daha asla yüzünü görmeyi istemeyi, uykuya dalana ya da bayılana kadar aklındaki tek kişinin o olmasını istemiyordu.
Aralarındaki bu hiçbir duygusal bağlantı olmayan seks işini en baştan reddetmesi gerektiğini düşünerek yatağına oturdu.
Göz bebekleri şehvet ile büyürken derin bir nefes aldı ve üstündeki adamın sırtına sıkıca tutundu. Bacakları titriyor, nefesi sallantılı bir hâl alıyordu. Orgazmının doruklarına ulaşırken sarışın adamın adını inledi.
Steve'in yanında kalmayacağını biliyordu. Bu adil değildi. Bitirmiş olmalarına rağmen adamı bırakmadı. Kolları güçlü bedene koala gibi tutunurken sırtında gezinen kocaman eller onu sakinleştiriyordu.
Başıma açtığın onca derdi bilmiyorsun, dedi kendi kendine.
Komodinin üzerinde duran kağıt parçası gözüne ilişti ve almak için yatakta biraz ileri gidip uzandı. Bu Steve'in şiirlerindendi. Yanında kaldığı birkaç dakika boyunca onu güldürmeye çalışıyor ya da şiir yazıyordu.
İtiraf etmeliydi ikisi de işe yarıyordu.
Steve'in hayatındaki tek ve en önemli kişi olmasının yanı sıra ona duyduğu ve karşılıksız kalacağını bildiği hisler onu içten içe kemiriyordu.
Gözleri odayı taradı ve uzunca bir süre kapıyı izledi Steve'in içeri girmesini umut ederek.
Gözlerinin önünden geçen on ayı düşündü. Evli çift gibi kavga ettikleri ve yine evli çift gibi birbirlerini hemen affettikleri geceleri, sanki sabah uyanamayacak gibi yorulana kadar sevişmelerini.
Her hafta en az üç gece yanına gelen adamdan şimdi ne bir iz ne de bir haber vardı.
Tabii bu da onun yüzündendi.
Steve'in tenini tüm vücuduyla hissediyordu. Boyun çukuruna gömülmüş kafası ve sırtını sıvazlayan elleri... Ayak parmakları zevkle bükülürken Steve'in adını haykırdı.
Köprücük kemiğine bırakılan küçük ısırıklar ve öpücüklere hayatını verebileceğini düşündü. Hatta kendini bir süreliğine buna her gün sahip olabileceğine ve Steve'in asla onsuz uyanmayacağına inandırmak istedi.
Hayaller dünyasına tekrar daldığında oradan asla gerçeğe dönmek istemediğini düşündü. Steve'in onu sevdiğini söyleyişini bile hayal etmişti. Bunun üzerindeki etkileri paha biçilmezdi. Duvarları Steve'in etrafında daha da daralırken sarışın adam adını inledi.