bu evrende her insan ilk doğduğunda, ve hatta uzun bir süre boyunca da olabilir, her şeyi siyah beyaz görürler. ruh eşiniz ile tanıştığınızda renkleri görmeye başlarsınız ve hatta onlara dokunduğunuzda renkler daha da canlanır.
bu hikayede howard yerine tony var ve 40'larda geçiyor. iyi okumalar.
"Peki, gökkuşağının renkleri neler?"
Bucky bıkkın bir nefes vererek ufak adımlarla ona yetişmeye çalışan arkadaşına hızlı bir bakış attı. Steve yüzünü düşürüp elleri cebinde yola devam etti.
"Özür dilerim."
"Özür dilemen gereken bir şey yok." Az önce bıktığını belli eden kendisi değilmiş gibi konuşuyordu. "Natasha ile tanışalı çok olmadı ve henüz hiç gökkuşağı görmedim."
Adımlarını yavaşlatıp kolunu arkadaşının omzuna attı ve kendine çekti "Eminim sen de bir gün onunla tanışacaksın ve mavi gözlerin o renkleri görecek."
"Benim gözlerim mavi mi?!"Buck güldü "Söylememiş miydim? Tıpkı benimkiler gibi mavi." Steve de gülümseyip kafasını kaldırdı ve arkadaşına baktı "Nereye gidiyoruz?"
Asker üniformasındaki adam elindeki kağıdı sıska olana uzattı "Geleceğe."
***
"Buradaki herhangi biri ruh eşin olabilir."
Steve omuzlarını silkip derin bir nefes verdi "Artık umutlanmak istemiyorum. Hatta tüm umudumu kaybettim desem yeridir." Bucky arkadaşına üzüldüğünü belli etmemeye çalıştı ve kalabalığın arasından en öne geçti.
"Bayanlar ve baylar, karşınızda Bay Stark!"
Ve bir göz kırpışı ile gerçekleşti her şey. Arabanın kırmızısını, önündeki kadının sarı saçlarını ve giydiklerine kadar her şeyi görebiliyordu. Bu harika bir şey, diye düşündü. Sevinçten gözleri doluyordu.
Ama bunları yaşamasının tek bir nedeni vardı. Ruh eşi. Gözleri etrafı tararken Bay Stark ve kızlarının sahneden çoktan indiğini gördü. Ellerine ve etrafına şaşkınlıkla bakarken bir el omzuna dokundu.
"İyi misin, Steve?" dostunun endişeli sesine çevirdi kafasını. Bastırdığı koca gülümsemeyi serbest bıraktı. "Bu- bu çok güzel bir şey! Onunla tanıştım ve- aslında tanışmadım ama- görebiliyorum!"
Bucky, arkadaşının heyecanına gülümsedi "Biliyorum. Peki kim olabileceği hakkında bir tahminin var mı?"
Sarışın kafasını iki yana salladı "Bilmiyorum. Burada bulabileceğimi de sanmıyorum. Kaç kişi vardı gördün mü?"
Sevincini tekrar hüzün kaplarken James omzuna vurdu "Endişelenme. Bulacağız."
"Sen orduya katılacaksın ama."
"Ben sana inanıyorum."***
"Şunu tekrar anlat bakayım. Kalabalıkta birini gördün ve artık renkleri görebiliyorsun öyle mi? Yani bana ruh eşinle tanıştığını söylüyorsun."
Tony kadının sözlerine kafasını salladı "Ah, şansıma sıçayım! Bu kalabalığın içerisinde neredeyse herkes olabilir!" eliyle alnını ovdu. Papyonunu çözüp kenara fırlatırken kadına döndü "Her neyse. Proje için gönüllü bulabildiniz mi?"
Kadın dudaklarını büzdü "Maalesef, biz-"
"Bulduk."Gözlük takan yaşlı bir adam yanında ondan bile kısa olan bir adam ile gelmişti. Tony ilk kez gördüğü gözlere baktı.