ℂ𝕙𝕒𝕡𝕥𝕖𝕣 -20

605 43 49
                                    

Diana'dan

Deucalion'a saldıracağım zaman ikizler beni tuttu.

"Hadi sana gerçek hayatını anlatalım." ona kükreyip saldırmaya çalıştığımda kali pençesini karnıma batırdı.

"Ama sanki burası biraz boğucu." O son sözlerini söylediğinde ikizler beni bayıltmıştı.

• • •

Gözlerimi açtığımda bağlandığımı gördüm göz devirip gücümü kullanmaya çalıştım. Güçlerimi kullanamadığımda korkuyla Deucalion'a döndüm. Doktora benzer bir adam yanımdan ayrıldı.

"İşte şimdi özüne döndün." anlamaz gözlerle Deucalion'a baktım.

"Aslında kim olduğunu, babanı,anneni merak ettin mi Diana?" bu moruk iyice sinirimi bozuyordu.

"Ne saçmalıyorsun? Güçlerime ne yaptın?"

Deucalion güldü. Bana yaklaştı. Saçlarımı okşadığında sinirle vurmaya çalıştım.

"Diana Hale yoksa Argent mı demeliyim." kanım donarken bana gülerek baktı.

"Allison'un minik kız kardeşi ve onu kaçırıp bir kurta döndüren ona kendi soyadını veren Peter. Vee..." Yüzünü bana yaklaştırdı.

"..bunlardan habersiz büyüyen minik Argent." yüzüme yaklaştırdığı yüzüne tükürdüm. Sinirle geri çekildi. Yüzünü peçete ile sildi.

"İster kabullen ister kabullenme Diana. Hiç neden isminin Diana olduğunu merak etmedin mi? Annen anlamının "kadın avcı" olduğunu öğrendiğinde sana yakışacağını düşündü. Ama avcılar ve kurtların arası kızışınca Peter seni yem olarak kullanmak için kaçırdı. Sonra Argent'lara daha büyük bir acı verebilmek için seni kurta çevirdi. Sonra artık ne yaptıysan.." yüzündeki gülümseme tekrar yerini alırken ağzıma bant yapıştırdı.

"..seni kızı gibi benimsemeye başladı. Ve sana kendi soyadını verdi. Gerard senin peşinden Londra'ya kadar neden geldi biliyor musun Diana? Senin torunu olabilmen ihtimalinden korktu. Tehlikeyi ortadan kaldırmak istedi. Ama sandığından daha güçlüydün." kafam karışmıştı. Ne gücünden bahsediyordu bu adam?

"Hadi ama güçsüz olduğunu düşünemezsin! 6 yaşında tek başına Londra'da hayatta kaldın Diana. 12 yaşında sürünü kurmaya başladın. Ve Gerard'ın sayıca fazla yaptığı baskında sağlam çıktın." bantı tükürüğüm ile yumuşatıp ağzımdan çıkmasını sağladım.

"Ailemi kaybettim ahmak!" Omuz silkti.

"Her şeyin bir bedeli vardır."

"Bunları nerden biliyorsun?" Derin nefes verip yanımdaki masaya oturdu.

"Araştırdım Diana. Ne derler bilirsin. İlk önce düşmanını tanı."

"Deucalion neden düşman olduğumuzu biliyor musun" kaşlarını çattı.

"Bak saçma gelebilir ama düşman olmak zorunda değiliz. Sen bize karışmazsın biz de sana!" Deucalion gülerek başını salladı.

"Üzgünüm ama küçük bir avcının sözüyle hareket edecek biri değilim" sinirle suratına baktım. Ve tane tane konuştum.

"Ben. Avcı. Değilim!" bağırdığım anda elimdeki ipler çözülmüştü. İkizler ve Kali şok içinde bana baktı.

Kali'den (neden şaşırdıklarını anlamanız için)

Diana kolundaki ipleri koparttığında gözleri kırmızıdan kendi rengine dönmüştü. Hepimiz şokla ona baka kalmıştık. Bu imkânsızdı!

Deucalion çok uzun araştırmalar yapmıştı yıllar sürmüştü ve sonunda bir kurtun gücünü çalabilen bir teknolojinin geliştiğini görmüştü ve o teknolojiden yararlanıp Diana'dan güçlerini çalmıştı.

Diana'nın hayatına normal bir insan gibi devam etmesi gerekiyordu. Burdan bakıldığında göz renginin ve gücünün sadece bir anlık geldiğini anlamıştım. Şimdi yeniden insan gücündeydi.

Diana sandalyeyi alıp Deucalion'a geçirdi. Hızlıca kükreyip ona doğru koştuğumda doktorun unuttuğu çantadan bana neşter attı, neşter kalbimin yakınlarına girmişti. Gözlerimin karardığını hissettim ve yere düştüm.

Gözlerimi açtığımda Diana kaçmıştı. Onu peşinden koşmak için hazırlandık.

Diana'dan

Koşarken nefes nefese kalmıştım. Saklanmak yapacağım en aptalca şey olacaktı. Ciğerimi delen soğuğa rağmen derin nefesler aldım. Öğrendiğim şeyler ve gücümün çalınması beni psikolojik olarak yormuştu. Hayatımın yalan üzerine olduğunu öğrenmiştim.

Düşmanımın torunuydum. Bundan daha kötü ne olabilirdi? Ayağım takılıp düştüğümde kırılan bacağımı hissettim. Harika! Umutsuzca ayağa kalktım. Korkma. Sakin ol. Bacağımın acısı tüm bedenimi kaplarken birini gördüm.

"Hayır Diana hayır. Şimdi olmaz. Halüsinasyon görmenin hiç zamanı değil. Haplarım nerde benim?" kendi kendime söylenip ağlarken bir yandan üstüme bakıyordum. Her yerim kirlenmişti. Bacağım kırıktı. Güçlerim çalınmıştı. Ve şuanda Alain'in yanıma geldiğini görüyordum. Biliyordum yanıma geldiğinde ona dokunduğumda havaya karışacaktı. Haplarım da yoktu. Alain yanıma geldi gülümseyerek elini yanağıma koydu. Soğuk bedenimde elinin sıcaklığını hissettiğimde inanamıyordum. Başımı salladım.

"Hayır gerçek değilsin sana dokunucam ve yok olacaksın dimi?"

"O zaman dokun bana ve test et Diana."

"Kaybolmanı istemiyorum. Beni bırakmanı istemiyorum. Tekrardan yalnız kalmak istemiyorum. Sadece sana sarılıp iyi hissetmek istiyorum." Alain elimi tuttu. Soğuktan titreyen ellerimi yanağına götürdü. Kaybolmamıştı orada dolu mavi gözleriyle bana bakıyordu.

"S-sen gerçeksin." Alain beni kucağına alırken başını salladı.

"Gerçeğim bebeğim ve seni kurtarmaya geldim."

• • •

Yazarken ağlayıp okurken ağlamadığım bir bölüm hfmwnsösms

Bir şey itiraf edicem. Hayatımda hiçbir kitabı yazarken böyle hissetmemiştim. Bundan önce yazdığım 2-3 kitap oldu ama hiç birinde kendimi karakter gibi hissetmemiştim.

Diana ile ağlayıp, Diana ile gülüp, Diana ile şaşırıyorum. Bana Beacon Hills'te Scott ve sürüsüyle olduğumu hissettirdiğin için teşekkür ederim Diana <3


Mr. StilinskiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin