Bol ve Boş Boşluk

58 2 4
                                    

Adam ve biraderi gözden iyice kaybolmuştu. Kadın şu an nerede olduğunu bilmiyordu ancak buna endişelenmek yerine fondöten sürmek için ayna olmadığına sinirlendi. "Ah şu yeterli boşluklar gerçekten canımı sıkıyor! Neden muadil bir ayna yok ki bu fiyort ortamda?" diye geçirdi içinden. Yürümeye devam etti. Her yer karanlıktı ve aydınlık değildi. Birden bir ışık kaynağı çarptı Kadın'ın pandemik gözlerine. O kaynağa doğru ilerlemeye karar verme ücretinde bulundu. Belki de adam oradaydı! O klozet biraderi ise kaybolup gitmiş olsa iyiydi yoksa kadının nominal ellerinden çekeceği vardı! Nasıl olurdu da Adam'ını çalardı ondan? Kadın ışık kaynağına yaklaştıkça bunun; yanında abajur bulunan kırıcı bir kapı olduğunu anladı. Kapıyı dikkatle açtı, saçtı. Burası gayrisafi bir tuvaletti. Ve bu tuvalette aynalar vardı! Evet, tam kadının istediği gibi muadil aynalar vardı burada. Kadın hemen demokratik fondötenini aldı ve satirik yüzüne sürmeye başladı hunharca. Evet, çok güzel olmuştu! Şimdi adamını bulursa, adamı biraderini bırakacak ve ona geri dönecekti. Ancak dışarı çıktığında boşlukta olduğunu tektar hatırladı. Nereye gidecekti? Hemen sıvı kristal ekrana sahip çok amaçlı çağrı cihazına yöneldi. Ancak bu lanet olası umami mekanda sinyalizasyon sıkıntısı vardı ve İnternete erişemiyordu! "Kahretsin, şimdi adamımı nasıl bulacağım ben! Bu devalüasyon yer çok karışık" diye bağırdı. "Karışık" kelimesini söylerken fazlaca bağırmış olacak ki sesi yakılanmıştı. Aniden aklına eski ve yeni olmayan kontrast bir anı geldi. Adamı bir gün ona "Sevgilim, şık kadına ne denir?" diye lateral bir soru yönelmişti. Kadın ise:" Bu konu hakkında bir bilgim yok. Ancak keşke 'kadın' kelimesi yerine 'dişi' veya 'XX kromozomuna sahip varlık' kelime veya kelime öbeğinden birini kullanmış olsaydın."demişti. Adam ise:" Karışık" diyip volkanik bir kahkaha patlatmştı. Ah, o zamanlar ne mutlu ve mesut idiler. "Neyse" dedi içinden ve bu lüks boşlukta ksantan gam bedenini sere serpe sürüklemeye koyuldu.
Yürüdükçe karşısına banal portreler çıkmaya başlamıştı. Kiril gözlerini etrafta gezdirmeye başladı kadın. Duvar benzeri yerlere asılmış portrelerin üzerlerinde insan siluetleri sükunet dolu bakışlar eşliğinde Kadın'ı izlemekteydi. Albert Einstein'ın portresini gördü bir an kadın. Kuantum fiziğini severdi. Bir gün kuafördeyken, adamı ona kanun çalarak Kuantum Fiziği hakkında kırık bilgiler paylaşmıştı. Biraz ileride ise Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin portesine rastladı. "Dostum, Yevski..." diye geçirdi içinden. Adamı ile liberal bir kütüphanede Dostoyevski hakkında uzun ve kısa olmayan bir tartışmaya girişmişlerdi. Biraz ilerde ise Frida Kahlo portresi bulunmaktaydı. Kadın XX ve XY kromozomlu varlıkların eşit olduğunu savunma fikrine bu dişi sayesinde sahip olmuştu. Gururla geçti o portrenin önünden. Ve biraz daha ilerledikten sonra karşısına hiç beklemediği birinin portresi çıkmıştı. Abdal Musa'nın portresi ile karşı karşıyaydı! Bu portre diğerlerinden farklı olarak minyatür şeklinde çizilmişti. Kadın korktu, koktu. Abdal Musa ile ilgili hiç anısı olmadığını fark etti. Derken bir ses duydu. Bu ıssız ve tenha boşlukta duyduğu ses onun tüylerinin emergens emergens olmasına sebep olmuştu. Yavaşça sesin geldiği tarafa yöneldi.

Kalitesiz bir ney çaldınız mı hiç? Kalitesiz ney çalmak, deveye haspam atlatmaktan zordur derler. Gerçi bu kasık dünyada ne kolay ki? Kolay olan tek şey o yelkovan farelerin akreplerden uzak steril ve stabilize edilmiş stratejik hayatları. Tanrı için de önemli olan tek şey bu ya! Kantar kullar ne halleri varsa görsün ama zümrüt farelerin kılına dahi zarar gelmesin. Gerçekten her bölümde Tanrı'nın bu adaletsizliğini dile getirmekten yoruldum. Bu histamin düzen beni gerçekten yormaya başladı.

Kadınlar ve erkekler. Dişiler ve erkekler. Bayanlar ve baylar. Hanımlar ve beyler. Tamam, bu hitap şekilleri güzel ancak kendini ikili cinsiyet sistemi içinde görmeyen non-binary bireylere ne olacak? Ah, tabii sen modernlik nedir bilmezsin sayın okuyucu bozuntusu. Evet evet, sana diyorum. Sayemde biraz özgürlük yenilik nedir öğren işte seni ahmak! Bu kadar kültürlü ve nümerik olduğum için şükretmen gerek. Gerçi sana ne desem dolu değil... Ne desem nargile...

Artık gerçekten yazmak eyleminden parmaklarım acı çekmeye ve isyan etmeye başladılar. Ha, merak etme ben bu isyanları zor kullanarak bastırmam sevgili Tanrı'm. Parmaklarımın da benim bir parçam olduğunu, onların da söz hakkı olduğunu biliyorum. Ancak sen nereden bileceksin ki senin yarattığın biz toluen kullarının sana haykırma hakkımız olduğunu? Farelere değinmeyeceğim artık; bıktım, kıstım.

Ne diyeceğimi bilemiyorum sayın okuyucu. Beyin-omurilik sıvım azalmış olabilir ya da nasırsı cisimim gerçekten nasır tutmuştur. Ya da sen bu anlattıklarımı anlayacak kapasitede olmadığından sana benzemeye başladım ve beynim küçüldü! İq puanlarımı geri ver seni kevlar okuyucu! Defol be! Birdaha da gözüme gözükme. Kendine iyi bakıp bakmaman da zerre umrumda değil.

Sanane lan kimdense kimden... 🥀

Göğün Sıfırıncı Ruhu (+18) [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin