Kronik Harmonik Hareket

133 2 1
                                    

Adamın şapşal haykırışları kadının östaki borusunu ağrıtmıştı. Ne diye bağırıyordu bu bağnaz ve yırtık herif? "Aman tamam be. Aslında kucağına atlamak için bahane aramaktaydı bu aciz ve minik körpe kahpe beynim. Kafein miktarını artırınca bu türden endergonik hareketlerde bulunabiliyorum, ne yapayım?" diye kükredi. Adam suskundu. Küçük sırlar saklıydı adamın o rekombinant beyninde. "Haklı olabilirsin ancak yaptığın asla ve kat'a etik değildi. Kusura bakma ancak benim ahlak anlayışım eski bir akıllı saat üreticisininki kadar katı değil. Ben garibim. Galvaniğim." diye mırıldandı. Kadın adamın bu yoğun ve simbiyotik sözleri karşısında ne diyeceğini şaşırmıştı. Gerçekten şok olmuştu. Adam bu sefer onu zayıf noktasından vurmuştu: çekirdek porlarndan. Kadın uzun ve kısa olmayan bir süre boyunca düşündü, üşüdü. Ardından dudaklarının arasından şu klişe sözler dökülmeye başladı: "Madem sürrealist bir tablo içinde yer alan fuhuş meraklısı çizgiler değiliz, bu soruları sormandaki amaç ne?" Adam kırılmış ve kıtırdamıştı. Gerçekten kadının gözünde sadece bu muydu? O, kadın için yalnızca bir şişe fermente üzüm suyu muydu? "Tabii, doğal olarak ve sentetik olmayan bir biçimde bunu sorgulamakta hakkın var. Buradaki amacım Spotify Premium kullanıcılarının günlük müzik dinleme alışkanlıklarının hava durumuyla olan ilişkisini araştırmaktı, hepsi bu şu. Ancak senin o pis ve Netflix dolu kafan neler düşünmüş bilemem. Her neyse, ben bu Tanrı'nın faresi için bir fare kapanı almak üzere dışarı çıkacağım. Sen de kendini topla ve oturup birkaç ALES sorusu çöz bu kaotik odada. Hoşçakal." dedi. Kadın daha ağzını bile açamadan adam kapıyı sert ama yumuşak olmayan bir şekilde çarpıp çıkmıştı bile! Kadının içinde yine isyan duyguları kabardı ancak kendini durdurdu ve adamın söylediği gibi birkaç ALES sorusu çözmek üzere bilgisayarın bulunmakta olduğu odaya sürükledi iğrenç, aptal, gereksiz bedenini...

Peki hayat neden bu kadar oksidatif? Demek istediğim madem ki dondurulmuş gıdalar kadar soğuk yüreğimiz ve yine madem ki dondurulmuş bir gıdanın 444 kelvinlik bir fırına atıldığında piştiği süre kadar kısa boyumuz, bu bereketli bekaret neden? Ve tabii ki Tanrı. Tanrı, hiçbir zaman göz yaşı dökmez. Ancak biz aciz ve fikri mülkiyet hakkı bulunmayan aptal saptal kulları dökeriz o siyah aynı zamanda ıslak göz yaşlarını.

Klasik bir yaz dizisi gibiydi aslında hayat. Aptal körpe bir kız ve meczup katot bir erkek. Erkek kıza çarpar hatayla, düşer kızın tüm kutsal kitapları yere. Ve o kutsal kitapları yerden toplama cüretinde bulunurken pislik dolu geniş eller çarpar aniden birbirine. O kutsal anda eller kutsal kitaplardayken gözler birbirine pelesenk olur. Bakakalırlarken kız ve oğlan birbirine, arka fonda 70'lerden kalma bir Fundyy şarkısı çalmaya başlar. İşte budur hayat. O hayaller kurduğunuz, uğruna en aşağılık şeyleri yapmaktan çekinmediğiniz hayat tam olarak böyle. Öylesine çirkef öylesine çehre!

Sanırım artık sana veda etme vaktim geldi. Bugün yine kafanı şişirmiş olabilirim affet ancak ne yapabilirim ki, kendimi bazen fırında pişmiş kurabiye gibi hissetmekten alıkoyamıyorum işte...

Araba parçası olmayı bile becerememiş bir diferansiyel'den...🥀

Göğün Sıfırıncı Ruhu (+18) [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin