0.3

21 2 9
                                    

Çantamı sırtıma atıp sıradan çıkmak için Ömer'in geçmesini bekledim. Sonunda çekildiğinde sınıftan çıktım ve yavaş yavaş yürüyerek okul binasını terk etmeye başladım. Ne eve gidesim vardı ne de okulda kalasım. Tuhaf bir can sıkıntısıydı benimki, hiçbir yere sığmıyor ve hiçbir yere uymuyordu. Belki de bundandı benim tuhaflığım, diğer insanların bulduğu aitlik hissini hala bulamamış olmamdandı. Onların nasıl bulduğu konusunda merakım artıyordu, ama çevreme baktığımda bulanların da yanılgılarla dolu olduğunu görebiliyordum. Elbette yanlış olmadan doğru da olamazdı.

"Bana yardım etmeyecek misin?" bir anda yanımda beliren Ömür'e dönüp baktım. Aniden ortaya çıkmasıyla meşhur biri olarak zihnimin içinde yer alacaktı.

"Ne yardımı?" diye sordum düşüncelerimden çıkamamış biçimde. Şüpheli bir şekilde beni süzdü, boğazını temizledi ve önüne döndü.

"Seni her gördüğümde yeni biriyle tanışıyor gibiyim. Söylesene, Umut denen kız kaç kişiden oluşuyor?" ondan duymayı düşünmediğim bu sözlerden sonra gülmeye başladım. O da bu tepkimi beklemiyor gibiydi. Yine de bana ayak uydurarak gülmeye başladı. Yürümeyi bırakarak vücudumu ona döndürdüm ve onu izledim. Okul üniformasının üzerine giydiği ceketinin cebindeydi elleri. Her ders arasında maç oynadığını, onun hakkında konuşan kızları ve okuldaki popülerliğini hatırlamam ile ilk konuşmamızda simasının tanıdık gelmesinin sebebini şimdi çözmüştüm.

"Ömür..." dedim dalmış bir şekilde. Algılarını açmış, ne diyeceğimi bekliyordu. Ancak adını öylesine söylemiştim, onu hatırlarken ağzımdan çıkıvermişti. Durumu kurtarmak için, "Sana yardım edeceğim." dedim. Kocaman gülümsedi ve eliyle ileriyi işaret edip yürümem için beni teşvik etti. Birlikte öğretmenler odasına girip Ali Hocayı bulduk. Diğer edebiyat hocalarıyla sabah topladığı yazıları tartışıyorlardı.

"Hocam," dedim konuşmalarını bölmenin verdiği hafif suçluluk duygusuyla. Ali Hoca bana döndü ve büyük ihtimalle yazdıklarım hakkında onunla konuşacağımı düşünerek yüzündeki sıkkın ifadeyi bana sundu. İlk zamanlarda bunu yaptığım doğruydu, ama en sonunda beni disipline göndereceğini söyleyerek sindirmişti.

"Edebiyat kulubüne girmek isteyen bir arkadaşım var," dediğimde arkamda duran Ömür'e baktı. "Kulübün içindeki kişi sayısı az, biliyorsunuz. Yeni yüzleri eklemek iyi olacaktır."

"Pekâla, doğru söylüyorsun fakat edebiyat konusunda bu kadar yeteneksiz birini bulmanı beklemiyordum." başımı çevirip Ömür'e döndüğümde suçlu bir şekilde güldü. Kendi isteğiyle katılma fikrini bana sunduğu için bu konuda bir şeyler yapabiliyor sanıyordum.

"Ama hocam, Umut'un bu konuda yetenekli olduğunu biliyorum. Ondan yardım alarak kendimi geliştirebilirim. Bütün yazarlar yeteneğe sahip olarak doğmuyor ya,"

Ali Hoca bana döndü ve güldü. "Yardım alacağın son kişi Umut olabilir." dalga geçmesine içerlememek elde değildi. "Eğer seni kendine benzetirse yazar olmaktan başka her şey olabilirsin." boğazımı temizledim ve bana uyguladığı muamelenin haksızlığının farkına varmasını bekledim ama bundan çok uzaktı.

"Onu kendime benzetmek için ne kadar baskı uygularsam uygulayayım, insan olduğunu biliyoruz. Kendisinin gitmek istediği yolu bulacaktır-" devamını getirmek istesem de disiplin ifadesi beynimde yankılanınca sustum. Ali Hoca okulun köklü hocalarındandı.

Listeye ismini ekledikten sonra Ömür ile birlikte okuldan çıktık. Aniden aklıma düşen servisi hatırlayınca aceleyle koşturmaya başladım ve okul bahçesine çıkıp etrafa bakındım. Bomboştu. İçten içe küfür edip arkamdan bana yetişmeye çalışan Ömür'e döndüm.

Gözlerini AçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin