İçinde bulunduğum ev karanlıktı, Güneş yeni batmış ve sırasını Ay'a savmıştı. Yine de gökyüzünde izleri görülüyordu, tam olarak bırakmamıştı kendini. Bu yüzden evin içinde hiç ışık açık olmamasına rağmen loş bir ortam vardı. Dışarıda esen rüzgâr pencereye çarpıp uğultu çıkartıyordu, aynı zamanda camlarını titretiyordu. Bu ses beni hep ürkütürdü, yalnız olduğumda etkisi katlanarak artıyordu. Ama buna aldırmayacak kadar büyümüştüm.
Ayağa kalkıp ısınabilmek için bir kahve pişirdim ve o olurken tezgâha yaslanıp düşünmeye başladım. Düşüncelerimi uzaklaştırmaya çalıştığımda hayatım elimden kayıyormuş gibi geliyordu ama düşündüğüm her an zaten hayatımın elimden kaydığını anlıyordum. Sanırım neye güveneceğim konusunda tökezliyordum. Güvensiz hissetmeyi de güven vermekten uzak olmayı da biliyordum. Ve şimdi ikisini de bir arada yaşıyordum. Ömer'in güvenemediği biriydim, bu yüzden bana hiçbir şey anlatamamıştı. Güven duymamıştım çünkü insanların yalan söyleyebileceğini yine anlamıştım. Bunlar birbirini besleyen bir adet döngüden ibaretti, çelişkili bir çıkmazdı ve benim aşabileceğime dair hiç inancım yoktu. Kim yapabilirdi ki?
Kahve hazır olduğunda bir kupaya doldurdum ve odama geçtim. Zeynep'in sözlerini mantıklı bularak ders çalışmaya geri dönmüştüm. Önümdeki matematik kitabı beni zorluyordu, her an edebiyata kaçmamak için kendimi tutuyordum. Ama burada kalmalı ve zor olanı oynamalıydım. Zeynep burada olsaydı bana bunu daha sert bir dille söylerdi. Zaten kendisi de gelecekti, bir süredir buluşmak için sözleşmiştik ama annemin evde olmadığı bir anı kolluyordu. Şimdi ise bu durum bizim için uygundu, annemin mesaisi yine uzatmıştı.
Yaklaşık bir saat matematik çözdükten sonra kapı zili çalmasıyla ara verebilmiştim. Hava artık tamamen kararmıştı ve sokak lambaları açılmış, ışığı evin penceresinden içeri vurmaya başlamıştı. Ne kadar istemesem de hiçbir şey göremediğim için evin lambalarını açmıştım.
"Hoş geldin, Zeynep." kapıyı sonuna kadar aralayıp içeri girmesi için kenara çekildim. Bana hafifçe gülümsedi ve "Hoşbuldum," dedi. Ayakkabılarını çıkardıktan sonra içeri girdi ve montunu çıkarıp portmantoya astı. Kapıyı kapattım ve yere bıraktığı çantasını alıp odama taşıdım. Zeynep, elini yüzünü yıkayacağını söyleyerek banyoya girdi. Onu beklerken bir kahve daha pişirmeye giriştim. Bu seferki onun içindi.
Hazır olduktan sonra içeri geçtim ve çalışma masasına geri oturdum. Zeynep de biraz sonra yanımdaki sandalyede yerini almıştı. Kitaplarını çıkardı ve masaya bıraktı. Düşündüğümden daha fazlasını getirmişti.
"Bunlar çok değil mi? En fazla bir ya da iki saat çalışacağız." bana mânâlı bir gülüş attı ve önüne düşen saçlarını bir tokayla topladı.
"Ne kadar hızlı çözdüğümü görsen şaşar kalırsın, bu sene derece yapmayı planlıyorum." onun bu hırslı hâline karşı gülümsedim. Ortaokulda da en iyi öğrenci kendisiydi. Şimdi kendi bölümünde de bu durumunu koruyordu. Çok sıkı çalışıyordu ve bu konuda sağlam bir istikrara sahipti.
"Öyle diyorsan öyledir." dedim kahvesinden bir yudum alırken. Gözlerim benim kahve kupama kaydı, test çözerken yarısını içmeyi unutmuştum ve artık buz gibi olmuştu. "Her neyse, artık başlayalım." dediğimde beni ikiletmeden başını salladı ve fizik kitabını aralayıp çözmeye koyuldu. Benim imtihanım ise hâlâ matematikleydi.
Aralıklarla çalışıp kısaca verdiğimiz molalar sonucu iki saati tüketmiştik. Ben sadece matematik, coğrafya ve edebiyat çözerken Zeynep alanının tüm derslerinden test çözmüştü. Gerçekten birinci olmasının altı boş değildi.
"Ben acıktım," dedim telefonu ile uğraşan Zeynep'e bakarken. Gözlerini telefonundan kaldırmadan, "Ben de," dedi. Bir düşünüp evde ne yapabiliriz diye kafamın içinde tarttım ama gece gece buna bulaşmamak daha iyiydi, dışardan söylemek en mantıklısıydı. "Ama ben gideceğim, evde bir şeyler yerim." Zeynep telefonunu kapattıktan sonra söylemişti bunları. Kaşlarımı çatıp ona bakarak bu durumdan hoşnut olmadığımı göstermeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerini Aç
Teen FictionAçılan sayısız kapılar, kitaplar ve hayatlar vardı. Her birinin köşesinden içine girmek ve her birini deneyimlemek nasıl olurdu? Dikkatli düşünüldüğünde bunun gibi bir isteğin mantık dışı olduğu ve kişiye kötülükten başka bir şey getirmeyeceği açıkt...