"Sınavların iyi geçti mi?" çantamı dolaba yerleştirirken masanın başında çalışan annemden gelmişti bu soru. Bana bakmasa da göreceğini bildiğim için başımı salladım.
"Henüz sonuçlar açıklanmış değil ama elimden geleni yaptım." durumumdan memnunmuş gibi mırıldandı.
"Okul sınavların o kadar da önemli değil, kızım. Asıl odaklanman gereken üniversite sınavı." bilgisayarının üzerinde parmaklarını tekrar gezdirmeye başlayınca odama geçip üzerimi değiştirdim ve annemin çoktan hazırlamış olduğu yemeği sofraya kurdum. Ben gelene kadar yemek yemeyi erteliyordu. Bunun için onu uyarıyordum ama dinlediği olmuyordu. Tek başına yemek yemeyi sevmiyordu.
Karşılıklı olarak oturup yemeye başladığımızda günün en sevdiğim kısmına, onunla gün içinde yaptıklarımızı anlattığımız ana gelmiştik. Hastanede çalıştığı için hareketli bir hayatı oluyordu. Ayrıca hastane içinde dönen çok şey oluyordu, annem de bana anlatıp rahatlıyordu.
"Biliyorsun, bu aralar hastane çok yoğun olduğu için mesai saatini gece yarısına kadar çekmeyi düşünüyorlar. Toplantıda bu karara kimse karşı çıkmadı benden başka, inanabiliyor musun? Üç yaşında bebeği olan kadın sustu oturdu öyle. İşini kaybetmekten korktukları için kimse ses etmiyor."
"Sen de korkuyorsun ama bunun korkuyla alakalı olduğunu mu düşünüyorsun?" salataya uzanırken başını iki yana salladı. "O zaman durumuna alışmış insanların işi bu. Öyle biri olmadığın için benim annemsin." dediğimde gülmeye başladı.
"Ben böyle biri olduğum için sen benim kızımsın," diye düzeltti cümlemi. Birlikte gülüşerek yemek yemeye devam ettik.
"Umut," dedi annem sofrayı birlikte toplarken. "Sınav yüzünden çok streslisin, kafanı dağıtacak bir uğraş ister misin?"
"Biliyorsun, yazmayı çok seviyorum ve bununla zaten uğraşıyorum-"
"Ondan bahsetmiyorum, yeni bir şeylere başlamak sana iyi gelecektir." söyledikleri üzerine aklıma Ömer düştü. Onunla birlikte piyano öğrenmeye başlamıştım. Ve gerçekten de iyi gelmişti. Sadece biraz zamanımı alıyordu.
"Okulda yeni biriyle tanıştım," annem dinlediğini belli eder gibi başını salladı. "Piyano çalıyor, bana da öğretmek için teklif sundu. Kabul ettim, okulda boş derslerde ara sıra uğrayıp pratik yapıyorum."
"Gerçekten mi?" diye sevinç dolu bir şaşkınlıkla sordu. Makinaya bulaşıkları dizme işini bırakıp bana döndü. "Çok mutlu oldum, demek piyano ha? Ben de okulunun kötü olduğunu düşünüyordum. Oysa piyano bile varmış. Peki kimmiş bu piyano çalan kişi? İyi çalıyor mu bari?"
Gülerek cevap verdim: "Geleli birkaç ay oluyor, adı Ömer ve oldukça iyi çalıyor. Gerçi ben anlamadığım için ne çalsa güzel buluyorum ama gerçekten bu işten anlıyor bence." annem işini bitirdikten sonra başıyla salonu işaret ederek konuşmamıza orada sürdürmek istediğini belirtti. Ayağa kalkıp onu takip ettim ve küçük salondaki L koltuğa oturdum. Annem de hemen yanıma yerleşti. Benden daha fazla heyecanlanmıştı.
"Gerçekten uzun zaman sonra bir arkadaş edindiğini duydum, çok mutlu oldum. Gerçi anlamalıydım, birkaç gündür eve yüzün asık gelmiyorsun. Hem de sınavlar olmasına rağmen." söylediklerine güldüm. Annem daha çok soru sormak istiyordu ama kendini tutmaya çalıştığı belliydi.
"Pekâla, anlat bakalım nasıl tanıştınız?" ona olan biteni kısaca özet geçtim. Beni sessizce, dikkatli bir şekilde dinliyordu. Konuşmam bittiğinde derin bir nefes aldı ve güldü. Ama bir şeye kırıldığı açıktı.
"Bunu bana neden daha önce anlatmadın? Böyle güzel bir haberi daha önce duymamak bana yapılan büyük bir haksızlık." anneme sarılarak durumu biraz kurtarmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerini Aç
Novela JuvenilAçılan sayısız kapılar, kitaplar ve hayatlar vardı. Her birinin köşesinden içine girmek ve her birini deneyimlemek nasıl olurdu? Dikkatli düşünüldüğünde bunun gibi bir isteğin mantık dışı olduğu ve kişiye kötülükten başka bir şey getirmeyeceği açıkt...