"Gitmeyecek misin?" meraklı gözlerle beni izleyen Asiye, unuttuğum varlığını bana tekrar hatırlatana kadar neredeyse uyuyacaktım. Her zamankinden daha fazla uyumak istiyordum ve bu isteğimi engelleyen yegâne dayanağım olan kahve artık pek bir işe yaramıyordu.
"Gideceğim tabii ki, gözlerimi dinlendiriyordum." ona bakmıyor olsam da beni alaya aldığını kısık sesli gülüşünden anlamıştım. Sıramı toparlayıp hâlâ başımda bekleyen Asiye'ye baktım: Boş sınıfta benden başkasını bekliyor gibi görünmüyordu.
Ne düşündüğümü anlamış gibi hemen açıklamaya başladı: "Arkadaş edinmeye çalışıyorum, ne var bunda? İstemiyorsan direkt söyle, dik dik bakmak insanı kötü hissettiriyor." çantamı elime aldıktan sonra sıradan çıkıp karşısına geçtim. Ardından birlikte yürümeye başladık.
"Uykusuzum biraz, kusura bakma." diyerek konuyu uzatmaktan kaçındım. Okulun boş koridorlarında adımlarımızın sesi yankılanıyordu. Bu durumun bana metro istasyonunu hatırlatmasıyla zihnime sızan ürperti kısa süreliğine de olsa duraksamamı sağladı. Bu durumu Asiye'nin fark etmesine izin vermemiş olduğumu düşünüyordum.
"Arkadaşının gitmesine üzülmüş gibisin." söylediklerini anlamadığımda daha geniş bir açıklama yapmaya başladı. "Ömer var ya, sessiz çocuk. Onunla yakın görünüyorsunuz." başımı ona çevirip bunu söylerken ifadesini inceledim. Tam olarak nereye varmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Daha çok, şüphelerimin açtığı olasılıkları değerlendiriyordum.
"Tuhaf," dedim merdivenleri inmeye başlarken. "Kolay kolay kimse ile yakın olmayan biri Ömer, dışarıdan böyle göründüğümüze şaşırdım."
Sonunda okulun dışarısına çıkmıştık. Asiye bahçede bekleyen tek boş servise doğru bir bakış attı, sanırım ona binecekti.
"Değil mi? Ömür'ün tam aksi." bu sözlerinin ardından adımlarını hızlandırarak önüme geçti. Başını çevirip ileriden bana doğru gülümsedi. "Görüşürüz, Umut. Arkadaşının yerini aldığım için kusura bakma ama o istemeseydi bunu yapmazdım." servisinin korna çalmasıyla koşmaya başlayarak uzaklaştı. Bahçe boşalana kadar soğukta öylece dikildim.
Asiye tekin değildi ya da düşündüğümden daha fazla şey biliyordu. Boşuna boşuna Ömer'e dokundurma yapmamıştı.
Telefonum çalmaya başladığında tekrar yürümeye dönerken aynı zamanda cebimden telefonumu çıkarıyordum. Bilmediğim bir numaraydı ve neredeyse arama kapanmaya yüz tutmak üzereyken açmaya karar vermiştim.
"Alo?" karşı taraftan biraz cızırtı geldi, ardından arayan kişi derince bir nefes verdi. Sanırım bir kadındı.
"Benim, kızım. Bugün de mesai uzadı, evi hastaneye yakın olan bir arkadaşımda kalacağım."
"Geçen gün de gelmedin, aynı sebepten mi?" beni onayladığında diyeceğim başka bir şey yoktu. Ona gitme diyezdim ama onu çok merak ediyordum. Metroda yaşananlardan beri onu görmemiştim. Varlığının sağlam olduğuna dair bir kanıt arıyordum, sesinden başka.
"Bu arkadaşının numarası mı?" diye sordum aramızda oluşan sessizliği bozmak için.
"Evet, kaydet istersen. Benimki bozuldu, biliyorsun." sesi çekimser geliyordu. Aklıma çoktan şüphe düşmüştü ama annem bana bir şey söylemeyene kadar dillendirmeyecektim.
"Tamam, sana kolay gelsin. Görüşürüz," telefonu kapattıktan sonra yürümeye başladım. Okulun giriş kapısının önünde bekleyen Saadet, görmeyi beklediğim biri değildi. Beni fark eder etmez yanıma doğru yürüdü ve karşımda durdu. Yağmur hafiften çiselemeye başladığı için şemsiyesi elindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerini Aç
Teen FictionAçılan sayısız kapılar, kitaplar ve hayatlar vardı. Her birinin köşesinden içine girmek ve her birini deneyimlemek nasıl olurdu? Dikkatli düşünüldüğünde bunun gibi bir isteğin mantık dışı olduğu ve kişiye kötülükten başka bir şey getirmeyeceği açıkt...