Gecenin karanlığında yürüdüğüm bunaltıcı koridorda önümü görebilmemi sağlayan tek şey, pencereden içeri giren ay ışığıydı. O da zemin kata inince işinin buraya kadar olduğunu kanıtladı. Artık karanlığa alışmak zorunda kalan gözlerimle yolumu bulmak zorundaydım. Neyse ki, buraya olan aşinalığım sayesinde birkaç küçük takılma ve duraklamayla da olsa aradığım odayı bulabildim. Cebimdeki anahtarı çıkarıp önünde durduğum kapının kilidini açtım ve hızlı bir şekilde kendimi içeri attım.
Gerginliğin verdiği stresli durumu hâlâ üzerimden atamamış olsam da derin nefesler alarak rahatlamaya çalıştım. Diken üstündeydim, rahat uyuyamıyordum ve hep bir cevap arıyordum. Büyük ihtimalle bulduktan sonra da farklı olmayacak, hatta işler daha kötü bir hale bürünecekti. Bu fikir aklıma ne zaman düşse kendi hayatımdan uzaklaşmış hissediyordum. Rayında giden her şey bir anda bozuntuya uğramış ve yoldan çıkmıştı. Düşüncelere daldığım her an, rayında giden hayatıma geri dönmenin bana nasıl bir rahatlık vereceğini düşünüyordum. Hiçbir şey olmamış gibi ve benden istenildiği gibi davranmak ne kadar da tatlı geliyordu.
Yorgun bir şekilde piyanonun arkasında duran küçük sandalyeye oturdum. Başımı piyanoya yasladım ve gözlerimi kapattım. Düzgün bir uykuya fazlasıyla ihtiyacım vardı. Uykusuzluğum sebebi gerçekleri bilmenin verdiği ağırlık mıydı yoksa eski hayatıma duyduğum özlem miydi, bilmiyordum. Hem ne ara eski hayatıma dönmüştü ki geçmişim? Değişen tek şey düşüncelerimdi ve bu da hayatımı değiştirmeye yetmiyordu. Sanki hep aynı yolda dört dönüyor, çıkışı bulamıyordum. Hiçbir şeyi değiştiremediğim gibi bir de kaçıyordum. Kendimi arafta gibi hissediyordum.
"Duymuyor musun?" hafif bir dürtülmeyle başımı kaldırıp yanımda durana baktım. Karanlıktan dolayı yüzündeki ifadeyi anlayamasam da Zeynep olduğunu görebiliyordum. "Az önceden beri sesleniyorum, uyuyor muydun?" başımı iki yana salladım ve ayağa kalktım. Elimi yüzüme atınca yanaklarımdaki ıslaklıktan dolayı ağladığımı anladım. Zeynep'e göstermeden yüzümü silmeye çalıştım.
"Dalmışım öyle, geldiğini duymadım." benim az önce oturduğum sandalyeye yerleşti. Cevap vermeyeceğini anladığımda pencere kenarına geçtim ve perdeyi hafifçe aralayarak dışarıyı izlemeye başladım. Soğuk hava camların buğulanmasını sağlamıştı. Elimle buğunun birazını sildikten sonra rüzgârla savrulan ağaçlara gözlerim kaydı. Hipnotize edercesine bu görüntüyü izledim, hiçbir şey düşünmememi sağlıyordu.
"Odanda da annenden gizli ağlıyor musun?" Zeynep piyanodan gelen kopuk seslerle birlikte konuştu. Bir şarkı çalmaya çalışıyordu ama notalarını hatırlayamadığı belliydi. Duraksadıktan sonra sesleri çıkarabiliyordu ama genellikle yanlış notalara basıyordu.
"Ne desem hoşuna gidecek?" gülüşünü duyduğumda gözlerimi ağaçlardan çektim ve gece mavisi gökyüzünde dolaşan siyah bulutları izlemeye başladım. Yavaşça süzülüyorlardı. "Fa değil, Mi. Mi'ye basacaksın." ses etmeden benim sözümü dinlediğinde ezgi kulağa öncekine göre daha uygun geliyordu. Hâlâ eksik bir şeyler vardı ama onları çözebilecek kadar bilgim yoktu.
"Ne zamandan beri hoşuma giden şeyleri düşünüyor oldun?" sıkkın bir şekilde nefesimi üfledim. Ona laf yetiştirecek değildim, bunun için enerjim yoktu. Üzerimdeki hali biraz dağıtmak için soğuk havanın iyi geleceğini düşünerek pencereyi açtım ve odanın içine rüzgârın girmesine izin verdim. Aramızda geçen sessizlik boyunca daha iyiye gittiğimi anlamıştım. Soğuktan dolayı Zeynep hafiften sızlanmaya başlayınca camı kapatmak zorunda kaldım.
"Ne zaman gelir?" sırtımı duvara verdim ve Zeynep'e döndüm. Saatine baktı, yanlış bir şeyler varmışcasına başını iki yana salladı.
"Saat onbir olmak üzere, gelmesi lazım. On ikide bir güvenlik görevlisi okulu gezmeye başlıyor." ses tonundan endişesi anlaşılıyordu.
"Neden bu kadar telaşlandın ki? Bizi yakalasa bile ertesi gün hiçbir şey hatırlamayacak." Zeynep cevap vermedi ancak piyanoyu çalmaya da geri dönmedi. Kendi sözlerim hem benim hem de Zeynep'in üzerinde etki yaratmıştı. Oturduğu yerde hafifçe döndü ve başını çevirmeden yan gözle bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerini Aç
Teen FictionAçılan sayısız kapılar, kitaplar ve hayatlar vardı. Her birinin köşesinden içine girmek ve her birini deneyimlemek nasıl olurdu? Dikkatli düşünüldüğünde bunun gibi bir isteğin mantık dışı olduğu ve kişiye kötülükten başka bir şey getirmeyeceği açıkt...