OKULA GİREN YABANCI

94 6 12
                                    

Akira Ren Daisuke, antreman yapan öğrencilerinin etrafında gezinirken bir yandan da öğrencilerine öğütler veriyordu.
“Unutmayın! Öfke, çok güçlü bir kılıçtır. Ama, kimin kellesini alacağı belli olmaz.”
Öğrenciler antremana devam ederken tek bir ağızdan, “Hai!” (Evet!) diye bağırdılar. Ve, durdurak
bilmeden eşli çalışmalara devam ettiler.
Fosforlu turuncu sırt çantasının solunda bir katana sağındaysa bir wakazashi vardı. Kapşonlusunun şapkasını indirebildiği kadar aşağıya indirmişti, sanki yüzünün görülmesini istemiyordu. Okulun kapısına yaklaştığında sağ omzunu bir el sıkıca kavradı.
“Nereye?”
Akira, öğrencilerinin talimlerini izlemeye devam ederken kapı sertçe geriye doğru açılarak tüm dikkati üzerine çekti. Akira, şaşkın ve bir o kadar öfkeli gözleriyle kapıyı tekmeleyerek açan kapşonlu yabancıya baktı.
“Sen de kimsin?!”
Yabancı kapşonlusunu indirerek yüzünü gösterdi. Ve; kestane renkli saçlarıyla, kahverengi gözleri
meydana çıktı. “ Ore no namae wa Shou Kensai Ren desu.” (Benim adım Ren.)

   Akira, “Bir büyüğüne karşı bu üslüpta mı konuşuyorsun?” diye acınası bir yüz ifadesiyle sordu.
  
  “Saygı... Bunun için bir nedenim yok. Sadece, buranın ustasına meydan okumaya geldim. Akira Ren Daisuke.”

  Akira, gencin çift kılıçlarına bakarken kafasını yana yatırarak, “Demek bir 'daisho' sun,” dedi.
“Senin gibileri görmek çok nadirdir. Ama, bu okuluma yaptığın saygısızlıktan kurtulabileceğin
anlamına gelmesin.”
  Shou, “O yaşlı çeneni kapa ve düellomu kabul et,” dedi.
Akira, üzerindeki siyah kimonosunun siyah kemerini iyice sıkarak hazırlandı. Ardından, içeriye geçip katanasını aldı.
  Katanasının kını; siyah bir renkle kaplı, üzerindeyse kırmızı Ejderha desenleri vardı. “Bana yaptığın saygısızlığı canınla mı, ödemek istiyorsun?”
Shou, sırt çantasını bir kenara koydu ve, “Yasal olarak gerçek katanalarla savaşmamız yasak olduğunu unuttun mu?” diye sordu.
  Akira'nın yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. “Anladım.” öğrencilerine dönüp, “Gidin ve iki
tane bokken (tahta kılıç) getirin.”

Öğrencilerinden biri iki adet bokken getirdi ve her iki tarafa da verdi.
“Şunu bil, evlat. Kibir, kötü bir şeydir.”
“Sen de şunu bil ihtiyar. Bir savaşçının hayatta olmasının tek nedeni savaşmaktır ve bir savaşçının
savaşmasının tek nedeni kazanmaktır.”

  Akira, gencin bu lafına oldukça sinirlenmişti. Ve, “Velet!” diye bağırarak gencin üzerine atıldı.
Ardından kılıcını sola yatırarak yatay bir eksen doğrultusun da inanılmaz bir hızla savurdu ama Shou kılıcıyla darbeyi engellerken saat yönünün tersine kendi ekseni etrafında dönerek sağ ayağıyla yeri süpürdü ve Akira'nın ayaklarını yerden kesti. Ardından hızla kılıcını ustanın göğsüne indirerek yaşlı adamın kaburgalarından birkaç tanesini kırdı.
Akira, darbeyle beraber gözleri fal taşı gibi açılırken ağzından birkaç damla kan kustu.
“Başkalarını kontrol etmek istiyorsan önce kendini kontrol edeceksin, Akira Ren Daisuke.”
Shou, arka cebinden bir zarf çıkararak ustanın başucuna koydu. “Akira Kenjutsu-ryu'nun hayatta
kalmasını istiyorsan bunu bir düşün. Akira Ren Daisuke.”
Shou; çantasını bıraktığı yerden alırken Akira'nın öğrencileri de usatalarının başucunda toplandı.
Ve, bir yandan da ambulansı ararlarken Akira sadece Shou'nun arkasından bakakaldı. Ve, içinden
“Demek Kensai Miyamoto Musahi'nin öğretilerini benimsemişsin,” dedi. “Ama, kılıç tekniğin Nito-ryu'dan çok farklı. Shou...”

   N'aber?! Paladin'in kaldırılmasından ötürü bu seriyi baya bş erkene çektim. Neyse, şimdi siz sormadan birkaç soruyu cevaplayam.
1) Nito-ryu tekniği çok fazla kondisyon ve güç ister. Bu züden tahta kılıçla savaşan Shou çok daha hızlı ve sert darbeleri oldu.
2)Akira gencin bu tarz bir tepki vereceğini hiç düşünemediği için kaybetti fakat normal kılıçlarla savaşsalar Akira Shou'yu büyük ihtimal yener.
3) Shou, bir Ronin olduğundan bir efendisi yok. Ama, bu bazı kuruluşlardan görev alamayacağı anlamına gelmez. O davetiyeyi vermesinin sebebini birkaç bölüm sonra açıklarım.

RONİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin