YORU VE TOTSUZEN

9 2 0
                                    

~iki yıl önce~
Shou, lise çağına geldiğinde hocası delikanlının yanına dambu ağaçlarının olduğu bahçeye
gelip, bir zarf uzattı.
“Al.”
Shou, merakla zarfı aldı. “Bu ne?..” ustası gence hiçbir cevap vermeyince Shou merakla zarfı açtı ve içinden bir anahtar ve birkaç maddeden oluşan bir yazı çıktı.
“Burada, gideceğin okul ve evin adresi var. Her şeyi hazırlattım. Sadece, gidip derslere gireceksin. Merak etme herhangibi bir dersten sorumlu olmayacaksın.”
Shou, hiddetle ayağa kalktı. “Asla! Ben, buraya aitim. Okula gitmem.”

  Hocası gencin öfkesini anlıyordu fakat kararından dönmek gibi bir niyeti de yoktu. Ustası, sağ eliyle gencin ensesini hafifçe kavrayarak kafasını öğrencinin kafasıyla tokuşturdu. “Başlangıçta zor
gelebilir. Ama, başlangıçta her şey zordur Shou.”
“Ama-”
“Biliyorum. Benimle kalmak istiyorsun. Ancak, Shou... benim yanımda tehlikedesin. Bu yaşta
kaldıramayacağın sorumluluklar alma. Sadece, dediğimi yap. Ve, kendi yolunu çiz. Bir gün yine karşılaşacağız.”

  Shou, hocasının gözünde hiç görmediği o tutkulu ateşi ve hüznü bir arada görünce boynunu eğerek başıyla onayladı. “Tamam.”
Ustası, “Aferim,” dedi. Ardından, ahşap kulubesine geçti ve kulubenin ahşap döşemesinin altından bir katanayla bir wakazashi aldı. Ardından öğrencisinin yanına dönüp, “Bunları al,” dedi.
Shou, “Bunlar da ne?” diye sordu.
“Yoldaşların. Katananın ismi Yoru. Wakazashininse Totsuzen. Bunları hak ettin. Onlara iyi bak.”
“Usta...”
Ustası öğrencisinin karşısında ilk defa gülümseyerek kollarını her iki yana açtı. “O zaman, senin liseli olmanı ve kılıçların için eğlenelim mi? Bir erkek gibi!”
Shou'nun heyecanı sesine yansıyarak, “Evet,” dedi.
“O zaman, ilk ölümüne dövüşünü yapacağın yere gidelim.”
Shou'nun heyecanlı gözleri ve güler yüzü biranda yerini anlam verilemeyen bir boşluğa bıraktı.
“Ne?”
“Ne dediysem o evlat. Ayrılmadan önce sana son bir şey öğretmek istiyorum. Ancak, bundan önce
ölümüne bir dövüşe katılmalısın. Ama, merak etme Shou. Kesinlikle kazanabileceğin bir rakibin olacak.”
Shou, ustasının abzürd fikirleri olduğunu biliyordu ancak bu kadarı... çok fazlaydı. Lakin, başını öne eğerek, “Siz nasıl istiyorsanız sensei,” diyerek ustasına hürmet etti.
“Bayanlar, baylar! Bu gece aramıza yeni biri katılıyor. Açıkçası daha çok genç ama çok büyük referanslar aldı. Kendisi daha on beş yaşında. İşte! Karşınız da, Shou Kensai Daisuke!”

  Shou, areneya girerken kalabalığın çığlığı ve bağırışları arasında kendisine küfür eden tipleri de
duyuyordu.
  Shou, insanların neden bu kadar heyecanlı olduğuna bir türlü anlam veremiyordu ancak arenanın içindeki düşmanına baktığında kalabalığın neden bu kadar heyecanlandığını anladı.
“İlk dövüşüm benim, için çok ağırdı. Ama, sandığınız gibi bir ağırlık değil. Zorlu değildi. Hatta, çok kolaydı. Ama...”
Düşmanının uzuvları arenanın her bir tarafına saçılmış, üstü başı tamamıyla kanla kaplanmıştı.
Hatta, o kadar fazla kana bulanmıştı ki kılıçlarını bile zar zor tutuyordu. Ancak, sadece üzerinin yapış yapış olmasına sebep olan kan değil Shou'nun bakışları da değişmişti. Soğuktu. Bakışlarında en ufak bir ışık pırıltısı yoktu. Çünkü, daha demin kendi yaşlarında genç bir kızı öldürmüştü.
“İlk, düşmanım bir samuray falan değildi. Aslında kendi rızasıyla da savaşmadı. Sadece, sokakta buldukları bir kızdı ve benim karşıma çıkarılmıştı. O an, hiçbir şey hissetmedim. Ne üzüntü ne de pişmanlık. Her şey bana çok anlamsız gelmişti. Fakat, içimde yeni bir duygu uyanmıştı. Savaş ateşi... Açıkçası, oldukça küçük bir ateşti. Daha doğrusu bir kıvılcımdı. Ama, ateş ister küçük olsun ister büyük, ruhu acımasızdır; savaşın ruhu da böyledir. Çünki; Çarpmışmaların Yolu, birebirde de on bin kişilik savaşta da aynıdır. Sadece karşısındakini yok etmek ister, öldürmek ister.”

   “Ve, yine kazanan Shou Kensai Daisuke! Gerçekten daha on altı yaşında Kanlı Ay'ın şampiyonu
oldu. Bakalım seneye kralla olan savaşını kazanabilecek mi? Ama, o zamana kadar şampiyonumuzu
maalesef izleyemeyeceğiz. Seneye, görüşmek üzere hoşçakalın!"

RONİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin