RONİN

BİR AY BOYUNCA NELER YAŞANDI

Japonya başta olmak üzere neredeyse bütün ülkeler acil durum sirenlerini çalmaya başladı ve tüm insanlar yeraltındaki sığınaklara hızla kaçışmaya başladı. Yu'ysa, generaliyle beraber sadece bir ramen lokantasında ramen yiyordu. Tabii, herkes kaçtığından sadece ikili kalmıştı ve rahat rahat ramenlerini yediler. Ardından, Yu parayı masanın üzerine koydu ve dükkan sahibine, “Neden kaçmıyorsun?” diye sordu.

   Dükkan sahibi, yorgun ve kırışık yüzüyle gülümseyerek, “İnsanlar,” dedi. “Eğer, bir insan bile dükkanıma aç geldiğinde ben burda olmazsam atalarım benden nefret eder. Hem, kim bi ramen dükkanını yok etmek ister?”
Yu, iç çekerek çıkışa doğru yöneldiğinde sol elini havaya kaldırarak, “Sonra görüşürüz ihtiyar,” dedi.

  “Tabii! Yine beklerim.”

   Yu ve generali dışarıya çıktığında zırhlı bir araç önlerini kesti ve içlerinden Yu'nun asklerinden
bazıları çıktı. Ve, tek bir ağızdan, “Bizi unutmayın Kral'ım,” dediler.
   Yu, başını yana yatırarak, “Sizler...” diye içinden geçirdi. “O zaman, şu arabadan ininde daha fazla dikkat çekmeyelim. Zaten, birazdan gelirler.”
...

   Gökdelenin tepesine çıkmış Tokyo'yu seyrederken yanına bir kadın geldi. “Onu özlüyorsun değil mi?..”
“Özlemek... Beni tanıyamamışsın Eliza. Sadece, öğrencilerime verdiğim sözü tutamadım diye üzülüyorum. Büyük savaşı durduracak o toplantının başarısız olması tamamıyla benim hatam.”
Kadın, elini adamın omzuna koyarak adama yakınlaştı. “Senin suçun değildi, Fudo. Elbet, bu savaş bir gün kopacaktı. Ya bu gün ya da yarın. Ama, bir gün patlak verecekti. Ve, artık pişmanlıklarımızı bir kenara bırakmalı ve ailemizi korumalıyız.”
Fudo'nun gözünden bir damla yaş çenesine doğru aktı ve göktelenden aşağıya düştü. “Emanuel, Lara, Zeck, Aiki, Shou... Size, verdiğim sözü tutamadım. Benim, canım öğrencilerim... Ancak, Gök Kubbe'ye yemin olsun sizin ölmenize izin vermeyeceğim.
...

   Londra Saat Kulesi, birçok holiganlar tarafından birçok bina gibi ateşe verilmişti. Ve, polisler bile
holiganlara engel olamıyorlardı. Halkın neredeyse tamamı devletin kendilerine saçma sapan açıklamalar dışında hiçbir açıklama yapmadan yeraltı sığınaklarına gitmelerini emretmesi halkın içerisinde saçma sapan dedikoduların yayılmasına neden olmuştu. Halk, polis güçlerine diretmeye devam ederken siyah eldivenli, siyah kabanlı, siyah takım elbiseli, siyah klasik ayakkabılı biri
ortaya çıktı.

   “İsyan... Ne kadar kötü bir şey,” dedi sakin ve ukalâ sesiyle. “Sizler mi, bu devlete karşı geliyorsunuz?” diye sordu yine aynı üslupta. Fakat, sesinin alçaklığı yüzünden hiçbir insan genç adamın dediğini duymadı. “Eğer, bağırırsanız beni duyamazsınız.”

   Sol elini, kalabalığa doğru uzattı ve ardından kafasını sola yatırarak, “Biraz susun,” dedi. Ve, parmaklarını kırarak elini sertçe kapattı. Ve, bir yumruk yapmasıyla holiganların azımsanmayacak bir kısmının ağzından biranda kanlar boşalarak yere yığıldılar.
  “Doki Doki.”
...

Ellerinde iskambil kağıtlarıyla Suriye'nin iç kısımlarında bir kulubenin içinde bir birleriyle
şakalaşarak kumar oynayan teröristler güzel vakitler geçirdiği sırada ani bir sarsıntıyla ödleri
b*klarına karıştı.
Ani sarsıntıdan sonra dışarından çığlık sesleri gelmeye başlayınca iyice eteklerinin tutuştu ve
ellerine silahlarını alarak kapıya doğru nişan aldılar. Ve, beklmeye koyuldular.
Dışarıda bir süre silah ve çığlık sesleri daha duyulmaya devam etti fakat birkaç dakika da onlarda
kesilince kulubenin içerisindeki üçlü yavaş yavaş kapıya doğru yakınlaşmaya başladı. Ve, kapıyı
araladıklarında dışarıdaki cesetleri görünce en öndeki bir adım geriledi fakat ayağına bir ıslaklık gelince ayaklarına baktı ve ayağının altında akan kanı görünce yavaşça arkasını döndü ve Cengiz Han'ın kılıcı bedenini diklemesine ortadan ikiye ayırdı.

   Evet! Olaylar, biranda patlak verdi. Ve, hepsinin nedeni tek bir toplantı. Peki, bu toplantı da neler yaşandı? Fudo'nun ve diğer insanların amaçları ne? Onlarca soru biranda ortaya saçıldı ve şimdi sırada bunları toparlamak var. Takipte kalın.