MİSAFİRPERVER

3 2 4
                                    

   Shou, tam bir gün boyunca dinlendikten sonra yatağından kalktı ve bol proteinli kahvaltısından
sonra her zamanki gibi çantasını ve silahlarını aldı ve tam evden çıkacakken bir şeyi fark etti.
“Önümüzdeki bir hafta boyunca okul yok...”
Shou; her gün yaptığı alışkanlıklara o kadar bağlanmıştı ki, okulda olanları çoktan aklından silmişve bu günün de her zamanki günlerden biri sanmıştı.
Shou, iç çekerek çantasının her iki yanından silahlarını alarak çantasını bir kenara attı ve silahlarını beline takarak kendisine, “O zaman bu gün farklı bir şeyler yapacağız,” dedi. “Tüm gün antreman.”
Shou, dışarıya çıkmak için kapıyı açmasıyla gözünün önünde bir katananın ucunun belirmesi bir
oldu. Ve, son bir refleksle wakazashisiyle saldırıyı engelleyerek katanasını çektiği sırada evin
içerisine bir yabancı ayak basarak ileryi atıldı. Ve, katanasıyla Shou'nun bedenini delmek için ileriye uzatırken hafif öne doğru eğildi.
Shou, düşmanının delme girişimini engellerken başka biri düşmanının bedenini dayanak olarak kullanarak kellesine saldırdı. Shou'ysa son anda başını öne eğerek saçlarından birkaç telin gitmesine razı oldu. Bu sırada, ilk saldıran düşmanı çoktan bacaklarına doğru başka bir kılıç darbesi savurduğunu son anda fark ederek havaya sıçradı. Ama, bu seferde ikinci düşmanının arkasına
geçtiğini son anda hatırladı ve onunda saldırısını havada engelledikten sonra ayaklarını tavana basarak ileriye atıldı ve iki düşmanının arasından çıkarak ikisini de karşısına aldı.

    Shou, biranda üzerine gelen peş peşe saldırılara bir anlam ararken önündeki iki düşmanın fiziksel
özelliklerini anlamaya çalıştı.
“Her ikisi de kadın. İlk saldıran benim yaşlarımda diğeriyse... benden birkaç yaş küçük. Ama, her ikisinin de hareketleri çok iyi. Eğer, önlem almazsam büyük ihtimal beni öldürecekler.”
Shou, düşmanlarından kurtulmanın bir yolunu ararken, “Durun,” diyen bir erkeğin sesini duydu. Ve, yabancı erkek sesinin sahibi evin içine girdiğinde üçüncü düşmanının ukalâ sırıtışlarına maruz kaldı.
“Demek şu yeni Kral sensin.”
“Kral?..”
“Evet, evet! Yeni Kral. Veya, sana verilen isimle Tarihin En Genç Kralı. Shou Kensai Daisuke.”
“Ve, siz de beni öldürmeye gelen düşmanlarsınız.”
Yabancı erkek, elini göğsüne koyarak, “Hiç olur mu öyle şey?” dedi. “Ben, sadece seni kendi krallığıma seni davet ediyorum. Eğer, katılırsan seni generalim bile yapabilirim. Ne dersin?”
Shou, her zamanki durgun ve umursamaz ifadesini takınarak, “İyi teklif,” dedi.
Yabancı erkeğin sesi heyecanına yansıyarak, “O zaman...” dedi.
“Ama, şunu unutuyorsun,” diye sonradan ekledi Shou. “Açıkçası, bu Kral mevzularını daha tam anlamadım. Ama, senin dediklerinden yola çıkarsam diğer Kral'ların emri altına giren başka Kral'larvar, değil mi?”
“Evet.”
“Ama, aynı şekilde kendi krallığını kuran Kral'larda var.”
Yabancı erkek, “Aynen,” dedi. “Çok doğru anlamışsın. Üstelik, her Kral'ın kendisine ait bir bölgeside var. Ve, daha geniş bölgeler için savaşanlarda. Tabii, bir de para karşılığı yalnız çalışan Kral'lar var.”
Shou, yabancının kendisine verdiği bilgilere dayanarak kendi içerisinde bir süre düşündü ve, “Anladım,” dedi. “O zaman, sen de şunu bil. Ne Kral olmak ne de general olmak zerre umrumda değil. Ben, bir Ronin'im ve sadece kendimi adadığım dava için savaşırım. Anladın mı?”

   Yabancı erkeğin heyecanlı sesi ve güler yüzlü mimikleri solarak sertleşti. “Yaa... Demek öyle.
Shou Kensai Daisuke. O zaman, daha fazla uzatmanın bir manası yok. Ben, Yıldırımın Kralı Yu Murasaki Chung-woo. Seni, öldüreceğime yemin ediyorum.”

    Shou, ruhunu öldürmek için hazırlarken soluk sıklığını azalttı ve nabzını düşürerek, gözlerini
kıstı. “Bunu son kez kullanacağım usta.”
Shou'nun düşmanlarından kadın olanlar biri sağa diğeri sola ayrılarak Shou'nun üzerlerine koşmaya başladılar. Fakat, her şey Shou'ya çok yavaş gelmeye başlamıştı. Sanki, zaman kendisi için neredeyse durmuştu ve görüşü sadece mavi ve mavi tonlarından ibaret kalmıştı.
Solgun mavi alev kılıçlarından yayılarak tüm bedenini biranda kapladı. Ardından parlamasıyla
Shou'nun ileriye atılması bir oldu. Ve, kadınların arasından geçerek Yu'ya doğru bir saldırı gerçekleştirdi.
Yu, saldırıyı son anda katanasını çekerek engellemeyi başardı fakat, ayakları yavaş yavaş kaymaya başlamıştı. “Demek bu tekniği kullanmaya karar verdin, he?” Yu'nun altın sarısı saçları parıldayarak havalanmaya ve elektirik akımları bedeninin etrafında hiddetlenmeye başladı. “Ancak, bu tekniği sadece sen kullanmıyorsun.”
Shou'nun bedeni zamanla daha da soluklaşırken Yu'nun bedeni tam tersi daha da parlamaya başladı. Ve, etrafa yaydıkları enerjinin renkleri bir birlerine karışarak ortaya oldukça güzel bir görsel şölen çıkardılar. Ama, her ikisinin de enerjisini etraflıca kapsayan mor bir enerji akımı ikiliyi
yutmasıyla Shou ve Yu biranda duraksadı. Ve, ikili aynı anda kafalarını Shou'nun sağ tarafına
gelecek şekilde çevirdiklerinde karşılarında kendilerine doğru yaklaşan elinde bastonu, üzerinde
pahalı bir sımokini, elinde beyaz eldivenleri, başında uzun şapkası ve sol gözünın üzerine oturan
yuvarlak gözlüğü olan altmışlı yaşlarda bir herif çıktı.
İhtiyar, yaşlı ve yorgun sesiyle, “Gençlik,” dedi. “Tutku ve güce olan arzunuzla kavruluyorsunuz.”

RONİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin