SAPKIN NİNJALAR

4 1 4
                                    

Budist tapınağı geceleri kapalı olsada yine de tapınağa gelen insanlar vardı. Ve, bunların hepsinin bedeni parçalara ayrılmış bir şekilde yerde yatıyorlardı. Ve, sadece tapınakta değil. Yakınlarındaki birkaç malikane içinde aynısı geçerliydi. Hepsi, kan kokusu ve ceset yığınlarıyla doluydu. Ama, sadece şanslı bir genç kız ölmemiş ve hayatta kalmıştı.

   Genç kızın korkudan gözleri neredeyse yuvalarından çıkacaktı. Ellerini ağzına götürmüş, tir tir
titriyordu. Etrafındaki cesetler ve yoğun kan kokusu dışında insanların gözü önünde resmen katledildiğini görmesi bile kızcağızın aklını neredeyse kaybetmesine yol açmıştı. Fakat, daha değil. Hâlâ, aklı yerinde. Ve, bunu en iyi karşısında dikili duran yüzlerce insanın ortak katili anlıyordu.

   Yüzünde kocaman bir gülümseme, yüzünde öldürmeye olan tutkusu ve nefesindeki sıcaklık...
Sanki, insan öldürmemiş cinsel bir birliktelikten çıkmış gibi tavır sergiliyordu.

   Katilin sesi konuşurken oldukça titrekti ve cümlelerin sonuna geldiğinde sesini daha da incelterek
cümlenin sonunu daha iyi vurguluyordu.
“Lüfen... lütfen, ağlamaya devam et...”
Kızcağız; katilin büyük gülümsemesi ve tuhaf hareketleriyle korkusu daha da şiddetlenince biranda çığlık atarak içindeki korkuyu kusmaya başladı. “Lütfen, beni öldürme! Lütfen!”
Kızın, feryatları katili oldukça tatmin ediyordu ve katanasını kızın gırtlağına götürdüğünde kız
ağlamayı keserek yaş dolu gözlerini katilin şehvet dolu bakışlarına götürerek kısık bir seste, “Lütfen,” dedi ve katil sert bir hamleyle kızı saçlarından yakaldı.
“Ba-na-nee...”
Katil, katanasını kızın gırtlağında yavaşça geriye doğru çekerek kızın gırtlağını kestiği sırada kızcağız sadece ölümünü acı ve korkuyla bekledi. Gırtlağı kesilen kızın kanı soğuk zemini ısıtırken katil katanasını sırtındaki kınına koydu ve tapınaktan dışarıya çıktı.Katil dışarıya çıktığında kendisini sadece gözleri görünen ve kalan bedenleri siyahlara bürünmüş, üç kişi belirdi. Birinin, ileriye doğru çıkmış göğüslerinden kadın olduğu anlaşılıyordu fakat gözle görünür başka hiçbir fark yoktu. Belki, boy ve kilo farkı...
“Demek, siz de işinizi bitirdiniz.”
Siyaha bürünmüşler arasında en uzun ve en iri olan, “Geciktin,” dedi. “Ve, şu maskeni tamkayı da
unutma.”
“Ah... Kusura bakma. Ben, sizin gibi ninjacılık oynamak için katılmadım. Ben, sadece daha çok bana yalvaran yüzler görmek için katıldım.”
Katil, yaptığı işle ilgili ağzından çıkan her sözde sesi daha bir şehvetle doluyordu. Fakat, aynısı diğer üçlü için geçerli değildi.

   Kadın olan, kollarını göğsünde birleştirerek, “Pislik sadist,” diye fısıldadı. Ancak, gecenin geç saatlerinde dışarıda başka herhangibi bir ses olmadığından kadının dediklerini tüm takım arkadaşları duydu. Lakin, kadının dediikleri kimsesin pek ilgisini çekmemişti.
“Neyse, artık gidelim. Birazdan-”

Hışımla sırtındaki katanayı çekerek kendisine dğru gelen üç shirukeni engelledi. “Geç kaldık! Çabuk, kaçın!”
Kaynağı belirlenemeyen bir erkek sesi, “Kaçmak?” diye sordu. “Benden kaçabileceğine gerçekten
inanıyor musunuz? Soysuzlar.”
“Çabuk, bir birinizin sırtını kollayın. Bu, diğerlerine benze-”
İri olan, daha sözünü bitiremeden kadın olanın kellesi gözünün önünde süzülerek yere düştüğünde
aralarına düşmanın çoktan girdiğini yeni fark etti.
   Düşman, kendi hızla iri olanın üzerine zıplayarak kellesini almak istediği sırada iri olan saldırıyı
engelledi lakin bacaklarında hissettiği ani bir sıcaklıkla kendisiin yerde buldu. İri olan, daha demin
n'olduğunu anlamaya çalışırken başucunda düşmanı belirdi. “Sen, bizim yüz karamızsın. Salak,
herif.”
Düşman, iri olanın kellesini aldığı sırada diğer ikili yerlerinden bile kıpırdayamadılar. “Sizin için
de aynısı geçerli.”
Katilin, yüzündeki biranlık şaşkınlık hızla yerini o eski büyük gülüşlü simaya bıraktı. “Sağlam av...”
“Göreceğiz. Kimin av kimin avcı olduğunu.”
Katil, agresif bir hareketle ileriye atılarak kılıcını düşmanının kafasına doğru savurduğu sırada belinden üç adet shirukeni de diğer eliyle düşmanının kaçış yönüne fırlattı. Ancak, deneyimli düşmanının bedeni biranda onlarca kılona ayrılarak etrafını sardı ve tüm kılonlar biranda ileriye atıldığında sadece gerçek olan katili kalbine kılıcı sapladı.
Düşman, “Sende çöpsün,” dedi. Ve, kılıcını düşmanının göğsünden çekmek için asıldı. Ancak, kolunun sıkıca kavrandığını fark eden ninja, “Kalbin-”
Katilin ağzından çıkan kanlar beyaz dişlerine bulaşarak kanlı bir gülüş meydana geldi. “Benim,
kalbim diğer tarafta aptal!”
Katil, kılıcını ninjanın kafasına saplamak istedi ancak ninja kıvrak kafa hareketleriyle kafasının
delinmesinden kaçsada katilin fiziksel gücü oldukça fazlaydı ve kolunu yerinden oynatamıyordu.
“Kaçma! Kaçma! Benden kaçamazsın. Hehehehe!”
Katil ardı ardına saldırılarını yapmaya devam ederken biranda düşmanının tuttuğu kolu kendisine
çekerek düşmanının dengesini bozdu ve kılıcını düşmanının gırtlağına tam geçirecekken ninja son kafasıyla bedenini aşağıya eğerek kılıcın altından geçti ve ayak ucuyla yere dokunarak havada takla
attı. Ardından, katilin kafasına tekmeyi geçirerek kendisine bir boşluk yarattı. Ve, boşluğu fırsat
bilerek belindeki shirukenlerden birini düşmanının gözüne soktu.
Katil, gözünden akan sıcak kanla beraber cırlayarak bir adım geriye doğru sendelediği sırada
farkında olmadan elini hafifçe gevşetti. Ama, bunu hemen fark ederek son anda düşmanının kolunu
tekrar sıktı. Lakin, eli boşa düşünce diğer gözünü araladı ve düşmanının kılıcının gırtlağına girdiği anı görerek, geberdi.
   Ninjaysa, ölen düşmanı ardından doğrularak kılıcını kınına koydu ve etrafına baktığında üçüncüsünün etrafta olmadığını fark etti.
“Nerde bu?”

RONİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin