34

511 59 12
                                    

İki gün sonra Tamer kahvaltı sofrasında önemli bir konuyu açtı.
"Okulun bu sene bitiyor. Planın nedir?"
Tabağındaki yumurtayı didikleyen kız dalgınca kocasına baktı.
"Şey... Bilmem. Yani daha önce burada çalışmayı düşünmüştüm."
Tamer anlayışla başını salladı.
"Şimdi ne istiyorsun?"
Kız, bilmiyorum anlamında başını salladı. "Aslında..." Gözleri duvardaki Kız Kulesi fotoğrafına gitti. Yüzünde hasret duyan bir ifade belirdi. "Uzun zamandır buradayım. Ağabeyim beni buraya yollarken kırmadı. Tabii Yıldırım Şirketi'ni beraber yönetmeyi de teklif etti her defasında. Yine de..." Gözü tabağına kaydı. Mırıldandı. "Ben gelmek istedim."
"Kaçmak istedin."
Cemre şaşkınlıkla kocasına baktı. Duygularını saklayan bir yapısı vardı. Bunu açık etmiş olmasına şaşırdı. Gerçi kocasından saklanacak değildi. Tamer ona istediğini sorabilirdi. Tek bir soru hariç. Onun zamanı vardı ve Cemre hiç hazır olmayacağını bile bile bekliyordu.
Gülümsedi. "Evet... Doğru bildin."
Tamer'in ifadesi sertti.
"Kimden? Yoksa..." Burun delikleri açılıp kapandı. Kızın karnına dalgın bir bakış attı.
Cemre kasılarak ellerini karnına bastırdı. Gereksiz bir koruma içgüdüsüyle sarsıldı.
"Hayır! Ben..." Yutkundu. " Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum..."
Tamer daha fazla yiyemeyeceğini düşünerek çatalını kenara bıraktı. Ellerini ve yüz ifadesini serbest bırakmaya çabaladı. Cemre kendini açmak üzereyken sakin kalsa iyi olacaktı. Ne de olsa karısı kapalı kutuydu.
"Olduğu gibi söyle güzelim. Ben senin kocanım. Şunu bil ki," Masanın üzerinden kızın elini tuttu. " Her koşulda yanındayım. Tabii bazı durumlar haricinde. Bunları tahmin edersin."
Onun eline bakan Cemre başını sallamakla yetindi. Göz kenarları kırıştı. Dudakları iki yana kıvrıldı.
"Bana inanmayacaksın."
"Buna ben karar vereyim."
Kocasının gözlerine baktı. Yüzü dinginliğini korusa da gözlerinden ateş çıkıyordu. Başka bir erkek için kaçtığını mi düşünüyordu? Onu... Kıskanıyor muydu? Tamer'in kırılmayacağını bilse bir kahkaha atardı.
"Ben... Senin için..." Gülümsedi. "Senin için geldim buraya."
Anlamaz bakışlar attı. Kaşları çatıldı. "Nasıl yani? Ben burada yaşamıyordum ki..."
Derin bir nefes aldı. Fısıldadı. " Neden zorluyorsun ki?"
"Seni duyuyorum."
"Anlasana canım!" Cemre her zamanki gibi öfkenin ardına saklandı. Bu defa tatlı bir öfkeydi. "Aşıktım sana!"
Tamer'in bakışlaarı yumuşadı. Karısının sözünü kesmek istemedi.
"Ağabeyimle çok zaman geçiriyordun. Hep bizim evdeydin. Sürekli kız arkadaşların olurdu." Yüzünü sallandırdı. " Beni cici kız diye seven kız arkadaşların..."
Tamer'in gözleri kenarları kırıştı.
"Buna dayanamıyordum. Sen de gitmiştin ama Türkiye'ye gelir gelmez hep bizim evde alıyordun soluğu."
Tamer hem kıza cesaret vermek hem de kendini açıklamak için cevap verdi.
"Benim bir ailem yok. Sadece ağabeyin var. O benim kardeşim gibidir."
Cemre anlayışla gülümsedi.
"Seni unutmak istiyordum. Çünkü..." O günleri düşündü. Tamer için hayaller kurduğu, onu yere göğe sığdıramadığı, gizli gizli onu izlediği, kız arkadaşıyla gördüğünde kıskançlıktan sabahlara kadar ağladığı o kötü günleri... Gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı.
"Sana acı mı veriyordum?"
Gözlerini araladı. Tamer Yüzünü buruşturmuştu. " Bunu yapmak istemezdim. Sana hiç umut vermedim. Bana baktığını görüyordum. Bunun bir hayranlık olduğunu sanıyordum."
Cemre donakaldı.
"Sen biliyor muydun yani?"
Tamer kendini tutamadı ve güldü.
"Aşık olduğunu düşünmedim hiç ama hayranlık gibi tahmin etmiştim." Başını eğip tehlikéli bir bakış attı.
"Sana evlilik teklifi ederken neye güvendim sanıyorsun?"
Cenre soluksuz lafı yapıştırdı. "Neye?"
"En azından benden hoşlandığını biliyordum. İnat etsen de teklifi kabul edeceğini biliyordum."
"Seni hain. Hislerimi kullandın."
Tamer şaşkın bir ses çıkardı. "Ne kadar da sana uygun bir cevap."
Cemre burun kıvırdı. "Peki, sen neden evlenme teklifi ettin?"
"Söyledim ya."
Kız başını salladı. "Gerçek sebebini merak ediyorum."
Elleri hala birlikteydi. Kızın parmaklarını sıktı ve yavaşça cevapladı. "Senin ve ağabeyinin zarar görmesini istemedim. Benim ailem sizsiniz. Her ne kadar kanbağı olmasa da..." İç geçirdi. "Ve evet o günü düşünüyorum da biraz bencil davrandım sanırım. Aileye bir damat katılırsa Murat'ın ilgisi hem karısına hem size dağılacaktı. Ben artık el olacaktım."
"Ağabeyim arkadaşlarına değer verir. Onları yarı yolda bırakmaz."
"Bu öyle bir şey değil. Her neyse... Başta böyle düşünüyordum ama sonra sana bakarken kendimi kaybettiğimi fark ettim. Çok güzeldin. Umursamazdın. Hayatı seviyordun. Güneş gibiydin. Işıl ışıl..." Hayran bakışlarla kızın elini öptü. "Bu ışığı başka biri söndürebilirdi.  Ama ben biliyordum. Senin kıymetini bilebilirdim. Seni koruyup... Sevebilirdim."
Cemre büyülenmişti. Kalbi içinde takla attı.
"Sen... Yani sen ayrılmayı düşünmedin mi?"
Tamer muzip bir gülücükle karşılık verdi.
"Hayır. Seni gelinliğin içinde gördüğüm o anda bunu anlamıştım. Seni seviyordum ve sensiz nefes almak istemiyordum."
"Ben seni hak edecek ne yaptım?"
"Kendin oldun. Evet bazı zamanlar patavatsız ve çekilmez oluyorsun."
"Sen öyle san!"
Tamer güldü.
"Ama iyi birisin. Vicdanlısın. Ve tek isteğin sevdiklerinle mutlu olmak. Bu benim için yeterli."
Cemre masanın üzerine atladı. Emekledi. Kocasının kucağına oturdu. Onu delirmiş gibi öperken Tamer boğazından gülüyordu.
Kızı yatağa götürmemek için kendini zor tuttu. İşe gitmesi gerekiyordu. Sesli sesli iç çekti.
"Bende sana bir şey söyleyecektim."
"Sonunda! Öyle dalgındın ki merak ettim."
Onu tanımaya başlayan kocasına sevgiyle baktı.
"Yarın... İzin alabilir misin? Sabah doktor randevum var. Şey... Cinsiyetini öğreneceğiz."
Tamer kızın altında gerildi. Gülümsemeyi başardığında cevap verdi.
"Büyük heyecan değil mi?"
Cemre'nin kaşlarının ucu yukarı kıvrıldı ve kocasına sıkıca sarıldı.

YALANCI AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin