~10~

2.4K 191 3
                                    

Sevgili Tamer ve Cemre okuyucularım iyi ki varsınız!

Bölümler çok uzun değil. Sosyal ortamda uzun bölümler belki sizleri sıkar diye düşünüyorum ama üzülmeyin! Haftada iki kez bölüm eklemeye çalışacağım. Ben çiftimizi çok keyif alarak yazıyorum. Hele ki kurgu ilerlerken yazmamak çılgınlık!

Keyifle okuyun ve lütfen oy ve yorumları eksik etmeyin! :) <3


***


Ertesi sabah güne farklı duygularla açtı gözlerini. Dün gecenin tesiri ve rüyalarının esiri olmak büyük etkenlerdi. Dengesini asıl şaşırtan ise, Cemre'nin güzelliğiydi.

Onu öpüşünden sonra yüzündeki o kızarmış şapşal ifade Tamer'in düşüncelerini alt üst etmişti. Yardımcı olmak için çıktığı yoldan devam edemiyordu. Ayaklarına batan dikenleri hissediyordu. Düz beton yolu bırakıp uzun dikenlerin arasından geçmeye başlamıştı. Kendine acı verdiğinin farkındaydı.

Ellerini saçları arasına soktu. Cemre'ye bağlanıyordu. Onsuz olmak gün geçtikçe zorlaşmaya başlıyordu. Çalışırken aklına geliyor, nereye gitse kocası bahanesiyle peşinden sürükleniyordu. Evde nasıl zaman geçiriyor, okulda kimlerle konuşuyor, hangi arkadaşlarıyla samimiyet kuruyor? Tüm bu sorular beynini gizli gizli kemiriyordu. Güzel öpücüğün kanına nüfuz edişiyle saklandığı yerden güneşe çıktı duyguları. Hep bir bahane sunmuştu. Onu merak etmem normal. En yakın arkadaşımın kız kardeşi. Bir süre de olsa bana emanet. Bebeğini doğurduktan sonra haftada bir gün babalık yapıp çocukla ilgileneceğim.Onları koruyup kollamak ilk görevim.

Bu cevaplarla oyalamıştı kendini. Ama artık anlıyordu. Cemre'ye karşı bir zaafı vardı. Onu ilk gördüğü andan itibaren bir sis bulutu gibi çevreleyen kızın varlığı, evliliğe sebep olmuştu. Görünür de yalancı olsa da Tamer için geçici olmayacak bir durumdu. En azından dileği buydu.

Cemre'yi kendine saklamak istiyordu. Karnındaki bebeği kimin olursa olsun, ona babalık etmeyi kabul ettiği o saniyeden beri sadece ona ait kalsın istiyordu. Hırçın ve çekilmez olmasının bir anlamı yoktu. Kahkahası ve sıcaklığı yetiyordu. Bir de onu bol bol öpse, o aralar pek bir şey istemeyecek gibi duruyordu.

Hazırlanıp odasından çıktığında kızın henüz uyanmadığı gördü. Sabahları pek erken kalktığı söylenemezdi. Dün gece de yorulmuş olmalıydı. Onu görmek istedi. Kapısını tıklatıp girse ve dün hakkında biraz sohbet etselerdi fena olmazdı.

Mesela bundan sonra ne yapacaklardı? Evet ne yapacakları belliydi, dün geceye kadar... Artık ilişki boyut değiştirmişti. Belki boşanmazlardı. Nasılsa bebeğin bir babaya ihtiyacı vardı. Bu durumda da Cemre'nin bir kocaya... Gerçek bir kocaya... Buna hayır demezdi.

Bir öpücük Tamer... Tek bir öpücük mü tabularını parçaladı? Sanırım öyle... dedi kendine acırcasına. O tek öpücükle Cemre'den ayrı kalamayacağını anlamış oldu.

Tamer istediğinde gerçek bir romantik olabiliyordu. Kadınların başını döndürmek için, şık bir yemek, bir mücevher ve birkaç güzel söze ihtiyacı vardı. Ama bunlar Cemre'de sökmezdi. Şık yemeğin gereksiz olduğunu, tavuk pilav yenebileceğini; mücevher için boşa para verdiğini ve hoş sözler için de fazlaca mıymıntı olduğunu söylerdi. Bu düşüncesine güldü. Neden onun çekim alanına girip çarpıldığını anlamamak için ahmak olmalıydı. Klişe ama gerçekti. Cemre, çoğu kadından daha farklıydı. Adamı iliğine kadar delirtir ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ederdi. Ha, bunları yaparken de, Hadi oradan dangalak! Yazılı bir tişört giymiş olurdu!

Cemre'yi uyandırmak yerine kendini evden dışarı attı. Onu bekleyip sohbet etmek istediğini dilese de yapamazdı. On beşlik delikanlı gibi kasılıp kalacağını biliyordu. Kolundan yakalayıp, "Karmaşığım," dese Cemre ondan kurtulup, "O zaman tarağı al ve taran..." diyebilirdi.

Bir elini cebine yerleştirip metroya yürürken, onu ne denli iyi tanıdığı gerçeğiyle karşılaştı. Kızın vereceği cevapları tahmin etmek şöyle dursun, bunlardan emindi. Durumu avantaja çevirebilirdi. Eğer böylesine apışıp kalmasaydı!

Tamer'in odadan çıkışını, evde dolanışını ve bir süre sonra çıkışını dinleyen Cemre yatağına bağlanmış gibi yatıyordu. Tüm gece uyku aralarında onu düşlemişti. Tamer'i arzulamıştı. Geleceğe ait direksiyonu sol şeride soksa neler yaşanacağını düşünmüştü. Bebeğine ve ona gerçek bir erkek olur muydu? Her akşam yolunu gözlediği, yemek masasının kalın sesi olmayı, gazeteleri ilk okuyan olmayı, yatağını paylaştığı, kavgalar ettiği, kahkahalar attığı, sevdiği, arzuladığı, ömrünü verdiği O erkek, Tamer olur muydu? Çok şey istemiyordu. Sadece Tamer'in hayatını, kendininkinde sindirmeyi diliyordu.

Midesinin bulantısıyla lavaboya koşturdu. Sabah bulantıları son zamanlarda onu rahatsız eder olmuştu. Yemek bile yiyemiyordu. Zayıf bedeni, yakında iskelete dönecekti. Yatağına geri döndü ve Tamer'in hayali onu yutmadan telefonunu eline aldı. Biraz internette dolanırsa, umut edeceği fikirlerden kaçardı. Öylece tavanı seyretmek, insana bazen umut aşılıyordu. Cemre'nin hikayesinde umut, yasaktı. Ona sahiplenmek şöyle dursun, varlığından bile haberdar davranmak büyük günahtı. Çünkü genç kızın umudu Tamer'di. Ve süreli bir umuttu bu. Büyük seçenekler sunmayan ve mutlulukla pek alakası olmayan...

Tamer, hayatına devam edecekti. Sevecek, evlenecek ve bir aile kuracaktı. Farkında olmaksızın yaşları süzüldü. Onu başkasıyla düşünmek nasıl acı veriyordu, anlatamazdı. Cemre duyguların büyüleyici tınısıyla falan ilgilenmezdi. Çok üzülünce hönkürerek ağlar, çok kızınca da böğürürdü. Hönkürmek istemiyorsa, kendini daha fazla üzmekten vazgeçmeliydi.

Ekran kilidini kaydırır kaydırmaz gözüne tarih takıldı. Kasım 13'ü gösteriyordu. Aklına gelen şeyle doğruldu. Bir hafta sonra Tamer'in doğum günüydü. Nereden mi hatırlıyordu? Hiç unutmamıştı ki...

Ağabeyiyle akşam dışarı çıktığı o gecelerde ağabeyi Murat'ı beklerdi. Onun çok meraklısı değildi; ama o eve gelince Tamer'in de evine gittiğine dair inancı kuvvetlenirdi. O zamanlar yaşı minikti. Ağabeyi de gelmeyince, dışarıda çok gezdiklerini düşünürdü. Yaşı ilerleyip genç kızlığa adım attığında, kızlarla gezdiklerini ve hatta geceyi onlarla geçirdiklerini de öğrenmiş oldu. Tüm gece kıskançlığıyla içten içe kabarıp her yerini tırmalamak isterdi. Çaresizce beklemek ve Murat eve gelse de hiçbir şey yapamamak çok berbat bir histi. İşte böyle zamanlarda Cemre hırçınlığı tanıdı. İlk aşkıyla arasına önce yaş farkı, sonra onun çapkın ergenliği ve en sonunda da yollar girmişti. Her ne kadar New York'ta yaşamını sürdürse de hep yarım kalmıştı. İlk aşkının acımasızca ilk platonik aşka çevrilmesinin trajedisini hep yüreğinde anmıştı.

Artık o günleri unutabilirdi. Tamer onun kocasıydı. Sahte kocası... Derin bir nefes alarak, ne yapacağına karar verdi. Madem geçmişi unutacaktı. Dün de geçmişten sayılırdı. Yine de ona minnettarlığını gösterecekti. Hem de Cemre'ye has bir halde... Genç kız hafifçe gülümsedi.


YALANCI AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin